2500 yıl önce yazdığı devlet isimli kitabında Eflatun Sokratesin Kefalos isimli yaşlı bir amcayla yaptığı diyalogdan alıntı yapar.
Sokrates: Söyle bana Kefalos bu kadar yaşlı olmak nasıl bir şey?
Hala cinsel ihtiyaçların var mı?
Kefalos: Tanrıya şükürler olsun ben o dönemi geride bıraktım...
Artık erotik arzuya sahip değilim. Gençken bütün yaptığım buydu, her zaman aklım cinsellikteydi. Cinsellik düşünmediğim zamanlarda da para kazanıyordum. Artık her ikisinden de payımı aldım. Ömrümün gün batımını tanrılara dönerek ve onların emrettiği kurbanları vererek geçirebilirim.
2500 yıl önce yaşamış Kefalos dönemin geleneksel insanının adeta vücut bulmuş haliydi. Gençliğinde cinsel arzuların ve paranın peşinde koşan, yaşlanınca kendini ibadete veren, kötü biri olmamakla birlikte tamamıyla düz kafalı Kefalos karakterine Sokrates diyalog da çok yer vermez ve adeta bu tipi önemsemez...
Çağımızın Kefalosları okumaz…
Fazla düşünmez…
Adaletli ve merhametli değildir...
Mirası adil bölüşmez...
Ticarette dürüst değildir...
Sözüne güvenilmez...
Sana zararı dokunmadıkça, verdiği kararlarla hayatını etkilemedikçe Kefalosu çok ciddiye almaz ondan nefret etmezsin.
Binlerce yıl boyunca standart insan tipi Kefalos kendini tekrarlayıp durdu. Gençliğinde kendisini yetiştirmemiş, paranın ve uçkurunun peşinde koşmuş, eli ayağı tutmadığı için yaşlılıkta mecburen dindar insan tipi.
Geçtiğimiz son 2 yüzyılda bilimsel gelişmelerinde etkisiyle batı dünyasında neredeyse deizm ve ateizm patlaması yaşandı. Şüphesiz burada Darwin'in evrim teorisi ve ''Türlerin Kökeni'' isimli eseri kilometre taşlarından biri oldu.
Birçok kişi sonunda tanrının olmadığının bilimsel kanıtlarını da bulduk dedi. Darwin aslında ilahiyat eğitimi almış ama botanik ve zoolojiyle son derece ilgili oldukça çalışkan ve dikkatli gözlemleri olan biriydi. Bence teorisini bütünüyle kabul etmek mümkün olmayacağı gibi tümüyle görmezden gelinemez. Canlıların yeni ortamlara adaptasyonu, doğal seleksiyon gibi vardığı sonuçlar bugün mutasyonlar ve dış ortamın genlerimiz üzerinde etkisi (hangi genin etkin veya çekinik kalacağını gösteren epigenetik kodlama) her kesimden bilim insanları tarafından kabul edilmektedir.
Evrim teorisi hakkında günlerce konuşup tartışılabilir...
Ne söylenirse söylensin herkes meseleye kendi kampından bakacaktır.
DNA konusunda yaptığı çalışmalarla Nobel ödülü alan Aziz Sancar ''Ben Allah'a inanıyorum. Evrim olmuş olmamış fark etmez'' derken yıllarını tekerlekli sandalyeye mahkum derin düşünceler içinde geçirmiş Stephen Hawking eserinde ifade ettiği her biri ortalama yüz milyon yıldız içeren, yüz milyondan fazla galaksiden oluşan, adeta dünyamızın sahilde bir kum tanesi gibi kaldığı bir çok insanda huşu hissi oluşturan şu aleme bakıp evrim için sonsuz fırsatlar görüp Tanrıya inanmadığını söyleyebiliyor.
Aslında Darwin de ''Hayatın başlangıcına ait gizem bizim tarafımızdan çözülemez, o yüzden ben kendi adıma agnostik kalmaktan memnunum'' diyerek yaradılışı tam anlamıyla reddetmemiştir.
Muhtemelen önümüzde en sağlam itikatlı insanları bile derinden sarsacak bilimsel gelişmelerin yaşanacağı (nesilleri tükenmiş hayvanların genetik çalışmalarla tekrar canlanması, anne karnında ileride olabilecek kanser, alerji, romatizma gibi hastalıklara tanı konup genetik müdahalelerin yapılması, 3 boyutlu yazıcıdan çıkmış organların nakil için kullanılması, İnsan ömrünü belki %50 arttırabilecek tedavi yaklaşımları, neredeyse insan gibi yapay zekaya sahip robotlar vs...) bir çağ bizi bekliyor.
İnsanlar sosyal ve görsel medya üzerinden sürekli itikatlarını sarsacak gelişmelere şahit olacak.
Bilimsel bunca gelişmenin sonucu bazı yazarlar kendini yeniden yaratan insandan bahsederken insanlık bir anda elektron mikroskopuyla anca görülen bir virüsün karşısında çağresiz kaldı...
Her ne olursa olsun önümüzdeki dönemde klasik dindarlığın, Kefalosların devri kapanacak.