Neredeyse bütün ailesi Köy Enstitüsü mezunu olan, Cumhuriyet sevdalısı, öğretmen bir babanın öğretmen kızı olarak, eğitimin aydınlık yüzü olan Köy Enstitüleri gerçeğini yazmasam olmazdı.
Türkiye'deki Köy Enstitüleri, 1940'larda, Atatürk'ün emri ile dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından başlatılan bir eğitim reformudur.
Bu reform, ülkenin kırsal bölgelerindeki eğitim seviyesini yükseltmek ve kırsal kalkınmayı desteklemek amacıyla tasarlanmıştır. Köy Enstitüleri, özellikle köylerdeki çocuklara meslekî ve tarım eğitimi sağlamak, öğretmen yetiştirmek ve kırsal topluluklara modern tarım tekniklerini öğretmek için kurulmuştur.
Köy Enstitüleri, kapsamlı bir eğitim modeli sunarak öğrencilere sadece temel okuryazarlık ve eğitim değil, aynı zamanda ezbercilikten uzak, yaparak, yaşayarak, uygulayarak tarım, ziraat, marangozluk, ev ekonomisi gibi pratik becerileri de öğretmiştir.
Bu sayede mezunlar, köylerindeki toplumsal ve ekonomik ihtiyaçları karşılamak için donanımlı hale getirilmişlerdir.
Köy Enstitüleri %80’ni köylerde yaşayan nüfusun eğitim seviyesini yükseltmek, kırsal kalkınmayı desteklemek amacıyla da tasarlanmıştır.
Hızla bu büyük köylü nüfusu eğitmek, büyük bir ulus inşası sürecinde, hurafelere inanan ortaçağ bireylerinden, demokrasiye inanan, bilinçli yurttaşlara dönüştürmek amaçlanmıştır.
Köy Enstitüleri hem kurumsal hem yaşam hem de üretim için gerekli bilgileri verecek öğretmenleri yetiştirmeye çalışmışlardır.
Köy Enstitülerinin bahçelerinde sebze, meyve yetiştirilmiş, atölyelerinde demircilik, marangozluk yapılmış, böyle yetişip, köyünde göreve başlayan öğretmen kendi okulunun bahçesinde sebze yetiştirecek, arıcılık yapacak ve bunları da bilimsel yaptığı için, köylüye örnek teşkil edecekti.
Akşam da okuma yazma bilmeyen yetişkinlere okuma yazma öğreterek yetişkinlerin de yetişmelerini sağlayacaklardı.
Bu okullar sayesinde, zorluklar karşısında yılmayan, ikna etmeyi bilen, toplumun değerlerine bağlı, bağımsız vatansever bir öğretmen kuşağı yetişmiştir.
Bu okullar, aynı zamanda birçok edebi ürünler veren, ülkeye damgasını vuran yazarlar, sanatçılar ve devlet adamı yetişmesini de sağlamıştır.
21 Köy Enstitüsünde üniversite düzeyinde eğitimler verilmiş, kısa sürede iyi eğitim görmüş, çağdaş değerleri benimsemiş, yurtsever ideallerle yoğrulmuş mezunlar vermiş, gittikleri köylere ışık olmuş Köy Enstitülerinin bu başarısı, köydeki ortaçağ ilişkileri ve kafasını sarsmış, toprak ağalarını ürkütmüştür.
Daha sonraları özellikle siyasi değişiklikler ve ideolojik farklılıklar nedeniyle Köy Enstitüleri kapatılma sürecine girmiştir.
Bazıları Köy Enstitüleri modelini, toplumsal dönüşümü hızlandıran ve kırsal kesimde ilerlemeyi teşvik eden bir sistem olarak görürken, diğerleri ise bu kurumları totaliter bir ideolojinin bir aracı olarak eleştirmiştir.
Bazıları bu kurumların kapatılmasının Türkiye'nin kalkınması için kayıp olduğunu düşünürken bazıları ise farklı eğitim modellerinin tercih edilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Geldiğimiz noktadaki eğitimin düzeyini sizlerin takdirine bırakıyorum.
Her ne olursa olsun, Köy Enstitülerinin arkasından Öğretmen Okullarının kapatılması ile birlikte Türkiye'nin kırsal bölgelerindeki eğitim ve kalkınma alanında bazı fırsatların kaçırıldığı ve bu bölgelerin gelişimine katkı sağlayacak bir eğitim modelinin sona erdiği de bir gerçektir.
Hangi köy okulunun bahçesinde ya da köyde dev ağaçlar görürseniz bilin ki orada bir Köy Enstitülü öğretmenin emeği ve yüreğini koymuşluğu vardır.
Daha niceleri.
Onlar Cumhuriyetin aydınlık yüzleriydi.
Onlar bize cumhuriyet, vatan, bayrak kavramını, emeğin, alın terinin kutsallığını, onuru, şerefi, bu ülkenin değerleri için ölmenin kutsallığını öğrettiler.
Biz de öğrencilerimize yıllarca bu değerleri öğrettik.
Sağ olanların ellerinden öpüyor, babam, amcalarım gibi ebediyete göç edenlerin mekânı cennet olsun diyorum.
YAKTIĞINIZ IŞIKLAR HİÇ SÖNMESİN.