17 Mart 2024 tarihli MHP Kurultayı’nda Devlet Beğ’in Cumhurbaşkanına yönelik çağrısı, beklenen reaksiyonu aldı; bu konuyu medya mecrasında hemen hemen herkes tartıştı. Devlet Beğ, ara ara ve kalabalık olmayan konuşmalarında ülke gündemini rahatlıkla belirleyen siyasi liderler içinde ilk sıradadır, dolayısıyla cümleleri önemlidir. Ak Parti’nin malum çağrıdan memnuniyet duyduğuna ise kimse şüphe duymaz. Hele ki “DEM Parti ile bunlar (AK Parti) omuz hizasına mı geliyor, yine ve yeni bir açılım mı olacak, şaşırmış İYİ Parti, yüzünü iktidara çevirebilir” tevatürleri arasında Devlet Beğ’in söylediklerini “zırva” olarak düşünmek, memleketi tanımamak ve olan bitenden bihaber olmak demektir.

Farklı kompartımanda bulunanlar, MHP dışında siyaset yapan Ülkücü milliyetçiler, tabii olarak MHP liderinin Cumhurbaşkanına yönelik, kurultayda söylediklerinden memnun kalmadılar. Keza memnuniyetsizlik, siyaseten anlaşılır mesele… Kimden ve nerden taraf olunursa olunsun, Ak Parti iktidarından sıdkı sıyrılmış ve sandığa giden ortalama %48’lik bir kitlenin olduğu da toplumsal realitedir. Özellikle son 2 yılı aşkındır tevili imkânsız hayat pahalılığı, geçim zorluğu gibi meselelerin eklenmesiyle bunun üzerine siyaset yapılmasının acayipliği yoktur. Bu siyaset, olabildiğince beceriksiz olsa da huzursuz milyonları temsil etmektedir.

Bahçeli’nin cümlelerine tepki verenlere karşı, MHP komutası anında sert eleştiriler yöneltti. Sanırım İsmet Büyükataman’ın demeçleridir, içeriğine geri dönüp bakmadım ki dili ağırdır. Bu eleştirilerden payını alan önemli bir isim de Ümit Özdağ... Haddizatında MHP dışında, o çatıdan koparak siyaset yapanların birinci argümanı Ak Parti karşıtlığı ve MHP’nin bu partiye verdiği destek üzerine temelleniyor. Özdağ’ın bilhassa kaçak göç ve sığınmacı politikalarına yönelik iktidar eleştirisi, partisinin özgül ağırlığının üzerine çıkmıştır. Büyük ketlerde yaşayan genç nüfusun, Zafer Partisi’nin Atatürkçü-Milliyetçi söylemlerine ilgi beslemeye başladığı da görülüyor. Bu ilgi şimdilik Özdağ’ın partisini dramatik bir sıçramaya evirecek potansiyelde olmayabilir; fakat hissedilir derecededir.

Ahmet Davutoğlu’nun gözdelerinden olan Etyen Mahçupyan, Bahçeli’nin cümlelerine dair bir analiz yapmış. Cümleleri şöyle Mahçupyan’ın: “Bahçeli’nin söylediği şey ‘yeni anayasayı hatırlatmaktır’. Yeni Anayasa geliyor, kaçış yok; ‘biz bunu sahibiyiz’ demiş oluyor. Zaten bunun sahibinin de Bahçeli olduğunu biliyoruz”. Mahçupyan, maddeleri bilinmeyen; ama 100 maddeden teşkil Anayasa taslağını kast ediyor… İçeriği kamuoyunca bilinmeyen taslağı MHP’lilerin de Bahçeli’nin danışmanlarının da bilmediğini iddia ediyor. Mahçupyan’a göre birileri Anayasa taslağını hazırladı (kimse o birileri) ve Bahçeli’ye teslim etti; çünkü Bahçeli’nin arka planı, MHP’yi aşan durum, Ak Parti’nin ortakları, yeni bir Anayasa istiyorlar. Mahçupyan’a göre Bahçeli’nin çağrısı, yeni Anayasanın hatırlatılmasıdır. Buradaki sebep de Bahçeli’nin bu işi sahiplenmesi...

Devlet Beğ’in yeni rejimin tesisinde asal ve esas isim olduğuna kimsenin itiraz etmeyeceğini düşünüyorum. Mahçup’yanın analizine gelince; öyle esrarlı bir el araması, birileri anayasa yaptı (ki bunlar derin eller mi oluyor) ve Devlet Beğ’e teslim etti iması yahut iddiası fazlaca kurgusal. Bunlar Mahçupyan’ın kafasındaki “derin devlet” lakırdılarının tezahürüdür; eğer öyle bir derin devlet olsa idi başımıza FETÖ belası gelmezdi sanırım. Dediği gibi bir “sırlı el” varsa da derin falan olmadığını rahatlıkla söyleriz. Şüphe etmediğim çıkarımım var; o da memleketin şu durumuna bakan Devlet Beğ, müessis olduğu yeni rejimin ancak ve devamında Tayyip Erdoğan ile yürütüleceğine inanmakta… Müessis olduğu yeni yapılanmanın devamını da tüm ekonomik süreçlerden ve Ak Parti’nin yerel/genel politik keyfiliğinden ayrı tutmaktadır. Daha ileri gidelim; mesele Ak Parti de değildir; Devlet Beğ’in bizzat Cumhurbaşkanı ile oluşturduğu frekans olduğunu düşünüyorum; yani Cumhurbaşkanına inanıyor ve ardındaki desteğin sürdürülmesini, Ak Parti popülasyonunu aklından geçenlerin imal edilmesinde vasıta olarak kabul ediyor.

Çelişki gibi görünen; fakat reel-politik okumanın ve pragmatist yaklaşımın pekâlâ yapılacağı mesele ise MHP’nin AK Parti’ye angaje (bağlı) olduğu iddiasıdır. O halde seçim sonuçlarına bakmak icap eder. MHP aldığı oydan ne yitirmiş? İkinci sual: Devlet Beğ aday olsa, bu halk onu Cumhurbaşkanı mı yapar? Buna benzer bir cümleyi Celal Adan ittifakın ilk dönemlerinde ziyaretimiz esnasında (Devlet Beğ’in ismini kullanmadan) açıkça söylemişti ki kulaklarımız şahittir. Devam edelim; bugün MHP alacağı belediyeleri üç eksik beş fazla yine alacaktır; baskın seçim olsa 50 ila 70 arasındaki vekil sayısına yine ulaşacaktır. Tüm bunların yanında benim iddiam şu ki Türkiye sosyolojisi, milliyetçi politik kadro ve kitlenin elan iktidara hazır olmadığı görüşünde noktalanır.

Resim1-4

Seçim sonrası hatırlarsınız Devlet Bahçeli’nin cümlesini; neydi o cümle: “umarım Türkiye değişmez”… Devlet Beğ, önü sonu n’olursa olsun bir temel attığına inanıyor ki haksız değildir. Bu temelin inşasında, yol seyrinde Tayyip Erdoğan’ı gördü ve ancak onunla devem edilmesi gerektiği kararını, sanırım çok önceden verdi. Ak Parti’nin yığınsal gücünü o uğurda görüyor ve iktidarın kimi sapmalarına dün olduğu gibi oklarını fırlatmıyor. Evet, değişim, dönüşüm Devlet Beğ’in arzusu dâhilinde olsa da Türkiye’de halli gereken yığınla mesele bulunuyor. Dönüşüm değişim tamamdır; ama Recep Tayyip Erdoğan ile kurduğu denge ise Devlet Beğ’e göre değişmemelidir ve tüm haller Recep Tayyip Erdoğan varken kontroldedir. Sonucun ne olacağı ise tarihin sayfaları ardında çoktan yazılmaya başladı bile… Ve tüm samimiyetimle Devlet Beğ’in yanılmadığını görmeyi isterim.