Ontoloji; varlığı ve var olanı nelik ve nasıllık bakımından inceleyen felsefenin bir dalıdır. Ontolojik nefret ise varlığın gerçekte bulunmadığını savunan, varlık üzerine gerçeklik-gerçekdışılık şeklinde bir ayrımı reddeden ve varlık hakkında nesnel bir kabul yapılamayacağı için gerçekliğinin belirlenemeyeceğini iddia eden felsefi bir görüştür.

Felsefenin özünde varlık, var olan ve var olanlar olduğu için toplumsal analizlerde çok önemli bir kaynak olagelmiştir. Toplumlardaki değişimleri farklılaşımları ve toplumların geçirdiği evrimleri analiz ederken felsefe son derece önemli katkılar sunar.

On yıllardır arkadaş ortamlarında ideolojik sohbetler yaparken cevabı aranan en önemli soru taban tavan arasındaki farklılaşmanın sebebidir. Tavandakiler yani yöneticiler o makamlara geldiğinde neden tabana karşı değişirler, neden geçmişteki duyuş hissedişlerini kaybederler. Neden aynı şeylere inandıklarını söylerken tamamen faklı davranışlar sergilerler. Neden tabanla aralarına bir set çekerler.

İşte bu sorunun cevabı ontolojik nefrettir. Bulundukları makamların onlara sunduğu konfor alanını kaybetmemek veya o konfor alanının dönüştüğü rantı koruyabilmek adına başkalaşırlar. Yani siz onlara unuttuklarını hatırlattığınız için sizden içten içe nefret etmeye başlarlar. Bunun adı ontolojik nefrettir işte.

Konfor alanlarını kaybetmemek için iktidarı paylaştıkları insanlara benzemeye çalışırlar ama kendileri olmaktan çıktıklarının da farkına varmazlar. Çünkü güç zehirlidir ve kör eder insanı. Bu körlükte sizi-sizleri görmesini engeller. Sizi görürlerse unuttuklarını yani inandıklarını hatırlar ve o zaman problemin adı ontolojik nefretten, ontolojik suçluluğa evrilir kendi içerisinde.

Nedir ontolojik suçluluk; Kişinin potansiyelini gerçekleştirememesi ve yadsımasına bağlı olarak ortaya çıkan duygudur. Kendi iç çatışmasına sebep olur. İtiraf edemese de suçluluk duygusunu yaşatır insana. İnandıkları ile yaşadıkları çatışır, yani teori pratik çatışması sarmalına girer sizi her gördüğünde. Bu da onun konfor alanının varlığını riske sokar.

Ontolojik gerçeklik duygusunu kaybeden konfor alanının sahibi aslında onu var eden ideolojik hareketten beslendiğini unutmuş demektir.  Ontolojik gerçeklik; tümellerin(bütünün) gerçek olduğunu, bireylerin ancak ondan pay alarak var olabileceğini iddia eder. İşte aldığı payı ideolojik hareketin tamamı zannederek kendisine bir konfor alanı yaratanlar sizi gördüklerinde aslında öyle olmadığını hatırlarlar ve ontolojik nefret ortaya çıkar. Sizin şımarmak, burnu büyümek olarak adlandırdığınız şey aslında nefretin süslenmiş halidir.

Bu tip insanlar yani konfor alanına sahip olanlar ontolojik kaygıları sebebiyle sizinle aralarına setler koyarlar. Aynı dili konuşmazlar, aynı duyuş ve hissedişleri olmaz. Çünkü onlar artık var olmama korkusu yaşarlar. Ontolojik kaygı; var olamama korkusudur. Elde ettikleri konfor alanlarını kaybederlerse tekrar size dönüşmek zorunda kalırlar çünkü. Sizden biriyken size talimat verebilen birine dönüşenler tekrar size dönüşme korkusunu hep yaşatırlar içlerinde. Bu da ontolojik nefretin kaynağıdır.

Son söz; Hayatlarını korkularla yönlendirenler o korkuları sebebiyle yok olacaklardır. Çünkü kimsenin iktidarı sonsuz değildir.