Cumartesi günü üst düzey yetkililerin bulunduğu bir ABD heyeti Şam’daydı. Saatler süren görüşmeler muhtemelen iyi geçti ki daha heyet ayrılmadan HTŞ lideri Colani’nin başına koyulan 10 milyon dolarlık ödül kaldırıldı. Önümüzdeki haftadan itibaren Batı ülkelerinin arka arkaya HTŞ’ yi terör örgütleri listesinden çıkardığına şahitlik edeceğiz.

Colani pazar günü Hakan Fidan’la yaptığı görüşmede ilk kez kravatlıydı. Görüşmeden sonra yapılan açıklamalar Türkiye ile Suriye’nin tam mutabakat sağladıklarını gösteriyor. Bugün nihai halini alan hükümette önemli pozisyonlardaki siyasetçilerin neredeyse tamamının Türkiye’de eğitim almış olması dikkat çekici.

Beyaz Saray, İsrail’in menfaatlerini de gözeterek, Türkiye, HTŞ ve PYD’ yi anlaştırmaya çalışıyor ama netice alması çok zor. Bir ay sonra yönetimi devredecek bir ekip çok farklı pozisyonlarda olan taraflar üzerinde ne kadar etkili olabilir?

HTŞ, Suriye’nin üniter bir devlet olmasını hedefliyor. Ülkenin %30’u PYD’ nin kontrolündeyken bu nasıl olabilir? Ülke harabe haldeyken ve kaynakları çok sınırlıyken petrol ve gaz sahalarını PKK’ya bırakırlar mı? ABD’nin istediği gibi PYD’ ye özerklik verseler, Süveyda’da çoğunlukta olan Dürziler, Tartus ve Lazkiye’de ekseriyeti teşkil eden Nusayriler ve Rakka ve Deyrizor’da ahalinin %90’ını oluşturan aşiretlerde özerklik istemez mi? Hepsini geçtim, HTŞ bunu Türkiye’ye izah edebilir mi?

Türkiye ve HTŞ, defaten ve farklı ağızlardan kırmızı çizgilerini açıkladılar. ABD, bu çizgileri PYD’ ye kısmen kabul ettirdi ki Mazlum Kobani arka arkaya üç açıklama yaptı. İlk açıklamasında ateşkes imzalanması karşılığında Kobani’den çekilebileceklerini duyurdu. Bu ‘’Kamışlı, Haseke ve Rakka’da varlığımızı sürdürmemize müsaade edin’’ demek.

İkinci açıklamada Mazlum Kobani, ‘’PKK’nın Suriye’den çekilme vakti geldi’’ dedi. Kobani’nin kendisi de PKK’lı. Hem de yıllarca terörist başının yanı başında olmuş, sırdaşlığını yapmış bir PKK’lı. Bu beyanatı onun vermesi, sadece Türkiye vatandaşı olan PKK’lıları PKK’lı olarak kabul ettiklerini gösteriyor. Böylece PKK’lı olan herkesin Suriye’den çıkarılmasını talep eden Türkiye’ye bir orta yol öneriyor.

Kobani üçüncü açıklamada ‘’Federasyon istemiyoruz. Şam’la görüşmeye açığız’’ dedi. Muhtemelen PYD güçlerinin polis ve jandarma olarak şu an kontrollerinde olan bölgede görevlendirilmesini talep edecekler. Kendileri de jandarma komutanları ve emniyet müdürleri unvanlarını taşıyacaklar. Bu formül ABD içinde uygun. Zira ABD için DEAŞ’ lıların tutulduğu kampların ve cezaevlerinin kontrolü çok önemli. PYD, polis ve jandarma statüleriyle gardiyanlığa devam edebilir.

Beyaz Saray PYD liderine bu açıklamaları yaptırırken Suriye’deki asker sayısını 900’den 2000’e çıkardı. Üslerde ikamet eden askerlerinin çoğunu PYD kontrolündeki kentlere gönderdi. Böylece diplomatik olarak Türkiye’ye ve HTŞ’ ye ‘’PYD’ ye tavizler verdirdim. Sizde adım atın, anlaşalım. Aksi halde karşınızda sadece PYD değil Amerikan askerleri de olacak.’’ dedi. Yanlış ifade etmiş olmayayım, ABD’nin amacı ‘’Size saldırırım’’ mesajı vermek değil. ABD, ‘’PYD’ nin kontrolündeki kentlere saldırırsanız, Amerikan askerlerine de saldırmış olacaksınız. Belki de saldırı sırasında askerlerimizi öldüreceksiniz. Bunun sonuçlarını düşünün’’ diyor. Bir nevi askerlerini PYD’ ye canlı kalkan yapıyor.

Aslında Ankara’nın katı tavrı yumuşatılabilseydi ve Biden gidici olmasaydı, HTŞ, açıklanan tavizlere ilaveten Rakka’nın boşaltılmasını ister ve PYD ile anlaşırdı. ABD, vereceği yardımı arttırarak PYD’nin petrol ve gaz deposu olan Rakka’yı boşaltmasını sağlardı. Ama Biden’in vereceği sözlerin bir karşılığı yok. Ankara her zamankinden daha kararlı ve güçlü.

Geçen haftaki yazımızda ‘’İki tren son sürat birbirlerine yaklaşıyorlar, bizce dümeni Amerika kıracak’’ demiştik. Halen iki tren birbirlerine yaklaşıyorlar ama yavaşlamış olarak. Türkiye sıkı durursa ki, bence duracak, ABD dümeni kıracak. Türkiye, ‘’Bir saat sonra Kobani’ye operasyon başlayacak’’ bilgisini verdiğinde, Beyaz Saraydaki ömrü bir ay olan yöneticiler ne Türkiye ile savaşmayı göze alabilirler ne de askerlerinin ölmesini.

PYD’nin yok edilmesi, PKK’nın silah bırakmasını da kolaylaştırır. Zira Suriye kolu ortadan kaldırılan bir PKK çok zayıflamış olacak. ‘’Kandil ve Gara’ya sıkıştırılarak bunaltılmış bir örgüt neye dayanarak taviz isteyecek?’’ Devlet af çıkarsa ve terörist başı ‘’PKK’yı lağıv ettim’’ dese Kandil’dekiler örgüt mensuplarını tutamazlar.

Devlet adamlarımızın ve komutanlarımızın arka arkaya verdiği beyanatlar, Hakan Fidan’ın Colani görüşmesinden sonraki basın toplantısındaki ifadeleri, sınırdaki beton blokların kaldırılması ve yığınak yapılması, ordumuzun operasyona iştirak edeceğini gösteriyor. Kuzeyden TSK, güneyden ve batıdan SMO ile HTŞ, PKK’yı süpürecekler.

Sırtlarını Amerika’nın taşeronluğunu üstlenen PYD’ ye dayayanlar ve Türk ordusuna ‘’PYD Fırat’ın doğusuna geçecek ve sizde mal mal bakacaksınız’’ diyenler emperyalistler tarafından yalnız bırakıldıklarını bir kere daha görecekler ve pişman olacaklar.

Ne TÜRK devleti unutur ne de TÜRK milleti. Hesabı geç görebilir ama asla unutmaz, değil mi Mr. Demirtaş?