ABD ve Çin çok sert bir ticaret savaşının içindeler. Bu savaş taraflardan biri yenilgiyi kabul edene ve süper güç olma iddiasından vaz geçene kadar sertleşerek sürecek. Zaman zaman başvurulan askeri yöntemlerinde asıl amacı, ticaret savaşını kazanmak. İki devletin uyguladıkları politikaları ve Trump’ın beyanlarını bu çerçevede değerlendirirsek daha doğru tahliller yapabiliriz.

Savaş ticaret eksenli olunca koridorlar, yollar, denizler çok önemli oluyor. Çin dış ticaretinin %90’a yakınını, ABD’nin her zaman kapatabileceği, Güney Çin Denizini okyanusa bağlayan Malakka Boğazı üzerinden yapıyordu. Pekin 2010’ların başında yaptığı değerlendirmelerde bu durumu ülkenin istikbali için çok riskli bularak üç proje başlattı. Bu projelerden ilki ‘’Bir Kuşak Bir Yoldu.’’ İkincisi, enerji ihtiyacını denizyolu yerine karasal nakil hatlarıyla temin etmekti ki on beş yılda ondan fazla nakil hattı inşa edildi. Üçüncüsü, Rusya ile birlikte geliştirilen, global ısınmadan da faydalanarak Kuzey Buz Denizini seyrüsefere uygun hale getirmekti.

İki ülke onlarca buz kırma gemisi edindiler. Kuzey Buz denizinin koşullarına uyumlu gemiler yaptırdılar. Her yıl daha çok gemi bu yolu kullanarak Atlantik Okyanusuna ulaşıyor. Her sene sefer yapılabilen gün sayısı artıyor. Kuzey Buz Denizi düzenli seferler yapılabilen noktaya geldiğinde, Çin hem Güney Çin Denizine bağımlı olmaktan kurtulacak hem de yol süresi çok kısalacağından nakliye maliyetleri düşecek.

Rusya ise iki yüz yıldır peşinden koştuğu, uğruna onlarca savaşa katıldığı ve milyonlarca insanını kaybettiği sıcak limanlara ulaşma hayalini gerçekleştirmiş olacak. Zira, gemiler Kuzey Buz Denizini sürekli ve düzenli olarak kullanabildiklerinde Rusya’ nın doğusundaki ve kuzeyindeki limanlar faal hale gelecekler. Bir başka ifadeyle Kuzey Buz Denizi sıcak deniz olmuş olacak. Doğal olarak Rusya’nın da nakliye maliyetleri düşecek.

İşte Grönland bu noktada önem kazanıyor. Zira Kuzey Buz Denizini kullanan gemiler, başka alternatif yol olmadığından, okyanusa ulaşmak için Grönland’ın karasularından geçmek zorundalar. Dünya tarihinde, fiili savaşlar dışında, su yolların kapatılması görülmüş bir uygulama değil. Ama bu görülmeyeceği anlamına gelmiyor. Ayrıca Malakka Boğazını kapatmakla, karasularından geçişe izin vermemek arasında çok fark yok. ABD, Grönland’ı alır ve karasularından Çin ve Rusya menşeli gemilerin geçişine izin vermezse Kuzey Buz Denizi projesi çöp olur. ABD, herhangi bir nedenle eş zamanlı olarak Malakka Boğazını ve Grönland’ın karasularını Çin’e kapatırsa Çin ekonomik olarak çöker.

Grönland, Danimarka’ya bağlı 60. 000 nüfuslu özerk bir bölge. Çok zengin mineral ve kaya gazı yatakları var. Çin’in en büyük ithalatçısı olduğu nadir toprak elementlerinde en büyük rezervler Grönland’da. Çok zengin petrol yataklarına sahip ama bu yataklar kalın buz tabakalarının altında kaldığından petrol çıkarılamıyor. Global ısınma nedeniyle buz tabakaları her yıl biraz daha inceliyor. Teknoloji gelişiyor. Yani yakın gelecekte Grönland’ın petrolü aktif hale getirilebilir.

Trump, Grönland’ı aldığında, Çin ve Rusya’ya denizlerde hareket serbestilerini kısıtlayarak ambargo uygulayabilecek. Hem kendi sanayisi hem de Çin sanayisi için çok önemli olan hammadde kaynaklarına ulaşacak. Yani rakibinin rekabet gücünü zayıflatırken, kendi sanayisini daha rekabetçi kılacak. Daha da önemlisi Amerika’nın enerjide dışa bağımlılığı sonlanacak. Belki de zaman içinde başlıca petrol ve gaz ihracatçılarından biri olacak.

Olaya Grönland halkı açısından bakıldığında, ABD’ye katılmak Danimarka gibi küçük, iddiasız ve imkanları sınırlı bir ülkeye bağlı olmaktan daha avantajlıdır. Sahip oldukları kaynaklar daha hızlı değerlendirileceğinden kısa sürede ihya olurlar. Aslında Grönland’da bağımsızlık talep eden güçlü bir damar var. Bölge Danimarka’ya bağlandığından beri yapılan referandumlarla özerklik sürekli genişliyor, Danimarka’ya olan bağ zayıflıyor.

Grönland nüfusu bir kasaba büyüklüğünde, uzak, ulaşması zor bir bölge. Halk, Danimarka üzerinden dünya ile irtibat kurduğundan şimdiye kadar bağımsızlık istemedi. Danimarka pasaportu muteber neticede. Özerkliklerinin genişletilmesiyle yetindiler. Trump bu konuda bastıracaktır. Arka arkaya düzenlenecek iki referandumun ilkinde Danimarka’dan ayrılmaya ikincisinde ABD’ye katılmaya karar verilecektir.

2025 yılı bitmeden Grönland’ı ABD’nin 51. eyaleti olarak görebiliriz. Böylece Trump tarihe ABD’ye modern zamanlarda toprak katan nadir başkanlardan biri olarak geçer. Hem de iki milyon kilometre kareden geniş ve çok zengin topraklar katan efsanevi bir başkan.

Danimarka bu gelişmeyi muhalefet etse de engelleyemez. Artık bu kadar büyük bir lokmayı bu kadar küçük bir ülkeye yedirmezler. Çin ve Rusya, Grönland’ın ABD’ye katılmasını önlemek için ellerinden geleni yapacaklardır. Zira bu gelişme onları ABD’ye mahkum hale getiriyor.