Bir başarı hikâyesi midir, yoksa bir emperyalizm karartması mıdır?
Biz Afganistan’a ve Taliban’a hangi gözle bakmalıyız? Nasıl bir tavır almalı, bir muhataplığa almalı mıyız?
Afganistan coğrafyasında çeşitli etnisiteler birlikte yaşar.
Çoğunluk olarak bir kısmı Pakistan’da yaşayan Peştun etnisitesi ile Türkler yaşar. Tabii diğer etnisitelerde var ama geneli Peştun ve Türkler oluşturur.
Peştunlar Pakistan sınırı ve güneybatıda yaşarken, Türkler Kabil’in kuzey doğusunda Mezar-ı Şerif bölgesinde yaşıyorlar.
Afganistan halkı, 1979 da topraklarını işgal eden, zamanın süper devleti, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ nin (Genellikle Rusya) emperyalizmine direnmiş, Sovyetleri yenmiş ve Sovyetlerin dağılmasının en büyük sebeplerinden birini oluşturmuştur.
Afganların Sovyetlere karşı direnişinde bir ABD silah ve para desteği olduğu zaten sürekli söylenir, yazılır, çizilirdi.
ABD ( CİA )nın Dünyanın çeşitli ülkelerinde bir din kullanma yöntemi olduğunu tüm dünya bilir.
Bizde FETÖ, Suudi Arabistan’da Vahhabilik, yanında diktatörlük, Irak’ta Kesnizaniler, Kore’de Moon, Suriye’de IŞID, Afganistan dada Taliban.
Taliban’ın kuruluşu 1979 yılında Sovyet işgaline karşı bulunabilen en etkin silah olan dinci bir terör örgütü olarak ABD tarafından kurulmuş olduğu açıktır.
Afganistan’da geçen 42 yılın 21 i Sovyet işgali ile 21 yılı ise ABD işgali ile yaşanmıştır.
Taliban’ı ABD kurdu ama 21 yıl sonra Taliban ABD’yi yenerek ülkesinden çıkardı, diyebilmeyi tabii çok isterdik, fakat ortada sanki yaşananlarda bazı gerçek dışılık var gibi görünüyor.
Sonuç olarak Taliban Afganistan’ı yönetecek.
Ülkemizde Taliban’ın Afganistan’ı yönetecek olmasına en çok, siyasal İslamcılardan ve Çin’in Türkiye distribütörü Doğu Perinçek tarafından destek buluyor.
Siyasi İslamcıların Taliban’ın yönetime gelmesini istemelerine eğer bir işbirlikçilik yok ise anlamak güçtür.
Çünkü Taliban görüntü itibarı ile İslamiyet öncesi “Cahiliye” devrini temsil ediyor.
Dünya 21 inci yüzyılı yaşarken, Taliban halen 6’ncı yüzyılı yaşamaktadır.
Bir günümüz İslam inancında olan insan için, Taliban’la aynı karede izah edilmek, inanana da bir hakaret olarak algılanmalıdır.
Tabii ülkemizdeki bazı dinci guruplarla Taliban’ın zihni bir akrabalık içinde olduğu da önemli bir olgu olarak önümüzde duruyor.
Doğu Perinçek ve şürekâsı ise, önce Rusya, sonra ABD işgal etmişti, şimdide işgal sırasının Çin’e geldiğini düşünmüş ve kendilerine de bu aşağılık emperyalist düşünceden bir kırıntı beklentisi olabilir.
Perinçek’in Taliban hareketiyle Atatürk ve silah arkadaşlarını özdeş tutması, hem Türk milletine hem de Atatürk’e hakaret edilmiş olarak kabul edilmelidir.
Perinçek, Kuvva-ı Milliye’yi İngilizlerin kurduğunu mu zannediyor?
Bizim Taliban’la olacak irtibatımız ancak, Afganistan’daki soydaşlarımızın güvenliği, sağlığı, ekmeği, geçimi üzerine olmalı, yanında da Taliban yönetiminden dünya standartlarında bir insan hakları uygulaması istenmelidir.
Türkiye eğer Afganistan’da bir askeri rol alacaksa, Afganistan’ın doğu sınırı olan Çin sınırında ve kuzey bölgesinde konuşlanmalı, doğudaki Çin sınırında bulunan Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleriyle bizim askeri birliklerimiz irtibatlanmalı, Afganistan’ın kuzeyindeki Türk bölgesi kontrol altına alınmalıdır.
Devletimiz Afganistan’da ABD çıkarlarını değil Türk milletinin çıkarlarının savunucusu olmalı, Türk ordusu, ancak ve yalnız Türk milletine hizmet etmelidir.
Türk devleti, terör örgütü olarak ilan ettiği bir örgütle görüşebilir mi?
Alt düzeyde görüşebilir.
Bir devlet yönetecek diye bir terör örgütü ile görüşürseniz, yarın bir garnizon devlet kurdurulursa PYD ile de görüşme yapmak zorunda kalışımızın önü açılır.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ben Taliban’la görüşürüm” diye hemen ön alması, tıpkı seçimi kazanması kesinleşmeyen Joe Biden’in Kemal Kılıçdaroğlu tarafından kutlanmasına çok benzedi.
Maalesef hem iktidarımız hem de sarı muhalefetimiz dik duramıyor ve devletimizin kapasitesinin düşmesine sebep oluyor.
“Dünyanın neresinde bir Türk varsa, bizim sınırlarımız oradan başlar”
Diyebilecek bir iktidara ne kadar ihtiyacımız var değil mi?...