Türkler tarih sahnesine ilk çıkan milletlerdendir. Türkler, atı evcilleştiren, madencilikte uzmanlaşan ve silah teknolojisini geliştiren öncü millet oldukları için uzun yüzyıllar, istisnai dönemler haricinde, kurdukları devletler ya süper güç oldu ya da büyük güçlerden biri oldu. Türkler, başka milletlerin yapmadığı ya da yapamadığı bir şey yaparak, geniş coğrafyalara yayıldılar. Yeryüzünün her tarafında devletler kurdular. Dünyada hiçbir zaman aynı anda iki Fransız veya İki İngiliz devleti olmamıştır ama onlarca Türk devleti olmuştur. Türkler, Türklerin yaşamadığı topraklarda kurdukları devletleri dahi uzun yüzyıllar yaşatabildiler. Sakalar, Hunlar, Göktürkler, Karahanlılar, Selçuklular, Türk Moğol imparatorluğu, Altın Orda ve Timurlular dönemlerinde süper güçtü.
Türklerin kurduğu onlarca diğer devlet ise süper güç noktasına gelemeseler de cihanın en güçlü devletlerindendiler. 1453 senesinde, Osmanlı tek süper güçken, Kıpçak Türklerinin kurduğu Memlükler ikinci en güçlü devletti. 1550 yılında, Osmanlı tek süper güçken, ondan sonraki en güçlü devletler Roma Germen İmparatorluğu, Safeviler ve Babürlülerdi. En güçlü dört devletin üçü Türk’tü. Osmanlılar, 1453 ile 1699 yılları arasında neredeyse 250 yıl süper güç pozisyonunu korudular. Türkler silah teknolojisi dışında, bilim ve teknoloji üretme kabiliyetini 14. yüzyıldan itibaren yitirdiler. 16. yüzyıldan itibaren yabancı güçler, özellikle Ruslar Türk topraklarını işgal etmeye başladılar.
Osmanlılar silah teknolojisiyle, savaş sanatı konusundaki üstünlüklerini 18. yüzyıl başlarına kadar korudukları için hâkimiyetleri devam etti. Osmanlı Türkleri bu alanda ki üstünlüklerini yitirdikten sonra sürekli toprak kaybettiler. Hülasa çağa ayak uyduramayan Türkler, beş bin yıldan uzun süre muhafaza ettikleri yeni koşullara intibak ederek değişimlere öncülük ötme pozisyonlarını koruyamadılar. Osmanlı Devleti dışında sömürgeleştirildiler. Osmanlıysa “Hasta Adamdı”, varlığını Avrupa devletlerinin güç mücadelesine borçluydu.
29 Ekim 1923 tarihinde Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşları cumhuriyeti ilan ettiklerinde, tek bağımsız Türk Devleti, Türkiye Cumhuriyeti’ydi. Türkiye, zor şartlarda, zaferle sonuçlanan millî mücadelenin ardından kurulabilmişti. Türklerin yaşadığı diğer coğrafyaların tamamı işgal altındaydı. 1991’de beklenmeyen bir gelişme oldu ve SSCB dağıldı. Bu gelişmenin peşinden beş Türk devleti bağımsızlığını kazandı. Kurulduğundan itibaren yalnızlık hisseden Türkiye kardeş devletlere sahip oldu.
Rahmetli Süleyman Demirel bu gelişmeyi “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türk Dünyası kuruluyor.” cümlesiyle ifade etti. Soy, dil, din, mezhep, kültür ve coğrafya birliği önemlidir ama “dünya kurmak için” yeterli değildir. Kaldı ki Türkler, bu unsurlarda da bir yani aynı değildiler. Şiveler çok farklılaştığından, birbirlerini anlayamıyorlardı, alfabeleri farklıydı, farklı dini benimseyenler az olmakla beraber mezhepsel bölünme etkiliydi. Coğrafi bütünlükleri yoktu.
Türk Devletleri otuz yıldır bağımsızlar. Bu yazı dizisinin hedefi, “Türk Dünyası hedefine nasıl ulaşırız?’’ sorusuna yanıt bulmak. Diğer milletlerin tecrübelerinden dersler çıkarmak. Araplar, Slavlar, Latinler, Anglosaksonlar ve Almanlar mercek altına aldığımız milletler. Her biri farklı tarihî maceralar yaşayarak bugün bulundukları noktaya gelmiş. Araplar, çoğu birbirine düşman yirmi iki devlete bölünmüşler. Devletlerin kimisi fiilen bölünmüş, kimisinde iç savaş var, kimi devlet iflas etmiş. Arap topraklarının bir kısmı işgal altında. Dünyanın en zengin kaynaklarına sahip olmaları, Arap çocuklarının açlıktan, yokluktan ve sıradan hastalıklardan ölmesini engellemiyor.
Bilim ve teknoloji üretmekten çok uzaklar. Slavlar, Slav olduklarını unutan ondan fazla millete bölünmüşler. Bu milletler de genel itibariyle birbirlerine düşman. Artık SLAV milletinden söz edilemez. Portekizliler ve İspanyollar, Amerika kıtasında, Latin dünyası (?) kurmuşlar ama kurdukları dünyadan dışlanmışlar. Latin memleketleri de paramparça. Dinleri, dilleri, mezhepleri ve kültürleri müşterek olan ve coğrafi bütünlükleri olan Latin Amerikalılar birleşmeyi beceremediler. Güneyindeki devletlerle Amerika Birliği kurmak isteyen ABD’de bu hedefine ulaşamadı. Anglosaksonlar ve Almanlar ise, ele aldığımız başarılı örnekler. ”Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar Türk Dünyası” hedefi gerçek olabilir. “21. Asır, Türk Asrı olabilir.” Doğru hedef ve stratejiler belirleyebilirsek, bunlara uygun hareket edersek, emek verirsek başarılı olabiliriz. Faydalı olması dileğiyle…