İnsanlık tarihinde en çok düşmanlık edilen, yok edilmeye çalışılan, unutturulmak istenilen, çekinilen, korkulan ve başka sözcüklerle ikame edilmeye çalışılan kelime TÜRK’ tür. Ona mensup olanların dahi ruhunu kaybettiği, TÜRKÜM demekten imtina ettiği, utandığı devirler oldu.

Türkiye, devletimizin adı.  Aynı zamanda vatanımız. Daha doğrusu vatanımızın bir parçası. Azerbaycan, Türkistan, Horasan, İdil-Urallar, Kafkasya ve Deşti Kıpçak gibi. Bende Türkiyeliyim. Türkiyeli olmakla gurur duyuyorum. Fakat şunu da biliyorum ki, Oktay Kaynarca ‘’Türkiyeliyim’’ kelimesini yukarıdaki anlamda kullanmadı. Bilinçli ya da bilinçsiz, bir kez daha Türk kelimesinin yerine bir başka kelimeyi ikame çabasıyla daha karşı karşıyayız. Her zaman ki gibi TÜRK, güzel bir kelimeyle(Türkiye, Müslüman, Türkmen gibi) ikame edilmeye çalışılıyor. Bu çabaya TÜRK kelimesini sürekli, yüksek sesle, gerekli, gereksiz haykırarak yanıt vereceğiz.

İç savaşı bitirdiklerinde SSCB Politbürosunun en önemli meselesi ‘’Milletler Sorunuydu.’’ Bakmayın milletler sorunu dediklerine. Sorun TÜRK sorunuydu. Her taraf TÜRK kaynıyordu. Gaspıralı’nın tedrisinden geçen Türk aydınları bilinçliydi, bilgiliydi. TÜRK ifadesini unutturmaya karar verdiler. Türk milletini bölebildikleri kadar çok parçaya bölecekler hepsine başka bir ad vereceklerdi.

Tatar ve Azeri isimlerinin muhtevası değiştirildi. Türk milletini oluşturan boyların ya da halkların adları (Kazak, Kırgız, Özbek, Türkmen, Başkurt, Karakalpak gibi) TÜRK ifadesi yerine ikame edildi. Bilinçli propagandalarla halklar hem milletleştirilmeye çalışıldı hem de birbirlerine düşmanlaştırıldı. Kazaklar kahramandır, Kırgızlar cengaverdir, Özbekler çalışkandır, Türkmenler misafirperverdir, Tacikler zekidir gibi bölücü temalar işlendi.

SSCB kurulmadan önce Azerbaycanlılar kendilerini Türk olarak, Orta Asyalılar kendilerini Türkistanlı olarak tanıtırdı. Türkistanlı ifadesi Türküm ifadesini bünyesinde barındırıyordu. Bu kelimeleri, unutturmak için her yerden söküp attılar. Kurulduğundan itibaren Türkistan olarak isimlendirilmiş olan Ahmet Yesevi’nin doğduğu kasabanın adını Yesi olarak değiştirdiler. Türk kelimesinin bir kasaba isminin içinde dahi geçmesine tahammülleri yoktu. İngiltere’de bu siyaseti benimsedi. Mandası altında olan Irak’ta ve işgal ettiği İran’da Türk kelimesinin yerine Türkmen ve Azeri kelimeleri kullanıldı. Irak’ta beş kere rejim değişti ama Türk yerine Türkmen denmeye devam edildi.

SSCB yıkıldı. Bağımsızlığını kazanan Türk devletlerine Türki cumhuriyetler, bu cumhuriyetlerin vatandaşlarına Türki halklar denildi. Siz hiç İngilizi, Fransızi, Slavi yahut Arabi gibi bir tanımlama duydunuz mu? Araplar, Arap Yarımadasında yaşıyorlardı. İslam’la şereflendikten sonra fethedilen bölgelerdeki Araplaştırdıkları halklara Arap dediler. ‘’Arabi’’ demediler. Biz, Türkoğlu Türklere hiç utanmadan, iyi bir şey yapıyormuş gibi Türki dedik. ‘’Türki’’ ‘’Türk gibi demektir. Yani ‘’Türk olmayan’’ demektir. Nazarbayev bir gün patladı: ‘’Ne Türki’si Türk’üz, Türk’’ dedi de bu zilletten kurtulduk.

Türk ifadesine karşı bir başka propaganda da ‘’Dinde kavmiyetçilik yoktur. Biz Müslümanız, İslam milletindeniz.’’ mottosuyla yapıldı, sanki İslam din değil de millet ismiymiş gibi. Siz Türkiye’den başka din ile milliyetin hem karıştırıldığı hem yarıştırıldığı bir ülke duydunuz mu? Hiçbir Arap, Fars ya da Amerikalı sen Arap mısın, Fars mısın yoksa Müslüman mısın, sen Amerikalı mısın yoksa Hıristiyan mısın sorularına muhatap olmamıştır. Siyasal İslamcılarımızın alameti farikası Türk aleyhtarlığı olmuştur. Türk yok sayılırken Araplık kutsanmıştır. Oysa bu topraklarda yeşeren İslam yorumunda Türk, Allah’ın kılıcıdır.

Siyasal İslamcılarımız, Batı Trakya Türklerine Müslüman azınlık, Bulgaristan Türklerine Bulgar kökenli Müslümanlar diyen gavurlarla aynı safa düştüklerini fark etmediler bile. Onlarda aynı gavurlar gibi Türk’ süz İslam hedeflediler. Düşmanlarımız İslam’dan çekinmezler. Zira Türk’ süz İslam’ın sonu Endülüs’tür. DEAŞ, El-Kaide ve Taliban gibi yozlaşmaktır. İngilizlerin, işgalden sonra otuz yıla yakın görev yapan ilk Mısır büyükelçisinin emekli olunca yazdığı değerlendirme raporlarını okumuştum: ’’Otuz yıldaki en büyük başarımız, belki tek başarımız, bu insanları ‘’Türk’üm demekten, Türkçe konuşmaktan’’ vaz geçirmek olmuştur.’’ diye yazıyordu.  Ne diyor İmam Şafii: ‘’Düşmanın okunu takip edin, sizi doğruya götürür.’’

Yakın zamanlarda yine siyasi İslamcılarımız TÜRK kelimesi yerine Anadolulu ifadesini kullanmayı önerdiler. TÜRK olmasında ne olursa olsun. Çıkış noktaları Türkiyeliyim diyenlerle aynı: ‘’Kürt vatandaşlarımız rahatsız olmasınlar.’’ TÜRK tarifi, Kazakları, Kırgızları, Başkurtları, Çerkezleri ve Boşnakları içerdiği gibi Kürtleri de içeriyor. Kürtlerin ‘’Türk’’ kelimesinden, Türklerin ‘’Kürt’’ kelimesinden rahatsızlığı yok. Söz konusu olan bölücülerse onların hedefi, ‘’Türkiye Cumhuriyet’ini yıkmak’’ ve ‘’Türkiye’yi bölmek.’’

Biz Türk’üz. Elhamdülillah. Milletimizin adı Türk milleti, bayrağımızın adı Türk bayrağı, vatanımız Türkiye ve devletimizin ismi Türkiye Cumhuriyeti. Bu böyle biline.