Göç konusunda yeterli hukuki mevzuata sahip olmayan Türkiye, açık kapı göç politikasıyla sayıları 15 milyonu geçen göçmenle adeta silahsız işgal altındadır.
Türkiye, dünyada topraklarında en çok göçmen barındıran ülkeler arasında ilk sırada yer almaktadır. İç ve dış göçün yönetilmesiyle ilgili, ülkeye özgü bir göç politikası bulunmayan Türkiye, Suriye krizi ile birlikte dış göçe hazırlıksız yakalanmıştır.
Gerek göçmenler, gerekse başta ABD olmak üzere Batı ve iktidar, bu göçü kendi lehlerine çevirebilmek için hayli gayret sarf etmişlerdir. Ülkemizde iç siyaset malzemesi olarak bile kullanılmıştır.
Her geçen gün kötüye giden ekonomisiyle Türkiye, Avrupa Birliği ile yapılan Geri Kabul anlaşmasıyla, topraklarında göçmen barındırma karşılığında Avrupa Birliği’nden belirli nakdi yardım alacağı ve Türk vatandaşlarına Avrupa Birliği ülkelerinde serbest dolaşım hakkı verileceği karara bağlanmıştır. Ancak bu anlaşmaya Avrupa Birliği’nin tam uymadığı görülmektedir.
Ne Türk vatandaşlarına serbest dolaşım hakkı verilmiş, ne de Avrupa Birliği tarafından verilecek olan nakdi yardım yapılmıştır. Türkiye’nin açık kapı göç politikası ve iktidarın sınır güvenliğini sağlamaya yönelik ihmalkar politikası, başta Suriye olmak üzere, birçok ülkeden gelen göçmenlerin akınına uğramıştır.
Göçmenlere karşı kamuoyu tepkisini asgariye indirebilmek için ise, halkın inancı ve dini duyguları kullanılmıştır. Türkçe anlamı göçmen ve yerli olan, ensar ve muhacir kelimelerine kutsiyet yüklenmek suretiyle, silahsız istilaya dönüşecek göç kamuoyunun dikkatinden adeta gizlenmiştir.
Göç, günümüzde yeni bir istila hareketi, yeni bir savaş şekli olarak gelecekte askeri literatüre girecek bir konudur. Emperyal güçler, silahla giremedikleri ülkeleri göç marifetiyle işgale yeltenmektedirler.
Bu eylem, emperyal güçleri can ve mal kaybı olmadan masrafsız amaçlarına ulaştırmaktadır. Bunun ilk uygulaması maalesef ülkemizdeki göç hadisesidir. Göç marifetiyle ülkemiz adeta işgal edilmiş, ekonomisi batma noktasına getirilmiş, gelecekte ise ülkenin demografik yapısının değiştirilmesi hedeflenmektedir.
Açık kapı göç politikasıyla adeta davet edilen Suriyelilerin topraklarını, yerlerini, yurtlarını bırakarak Türkiye’ye gelmeleri ile, boşalan topraklara PYD, YPG, PKK’lılar yerleştirilmiştir.
İşte göç marifetiyle PKK’ya alan açılmış, devlet kurmalarına imkan tanınmıştır. Göç olayına sadece bu pencereden bakmak bile, göç konusunun ne kadar endişe verici olduğunu, yakın bir zamanda ülkemiz için ne kadar tehlike arz edeceğini gözler önüne sermektedir. 2003 yılında ikiz yasaların meclisten geçirilmesi “Halkların Kendi Kendini Yönetme Hakkı”, Güneydoğu sınırlarımızda mayınların sökülmesi, bu kadar kalabalık göçmenin adeta ülkemize davet edilip Türk vatandaşlarında bile olmayan birçok hakların verilmesi, bir de Tayyip Erdoğan’ın “Çeşitlendirilmiş Millet Anayasası” ifadesi, adeta üniter yapıdan vazgeçileceğinin, bu topraklarda Türk devletinden bir başka devletin kurulacağının ifadesi şeklinde yorumlanabilir.