Ülke gündemi, "bebek katili Öcalan'a af" iddialarıyla meşgul durumda. Ülkenin birçok sorunu varken, milletten sorunları çözme yetkisi alanlar kendileri sorun yaratmaya devam etmektedir. Günlerdir terörün kökünü kazıdığını söyleyen iktidar, neden durduk yerde Öcalan’a af konusunu ve devletle terör örgütü arasında bir anlaşma sağlanmasını gündeme almıştır? CHP lideri Özgür Özel’in, Demirtaş’ı ziyaret etmesi ve ardından Güneydoğu’ya yapacağı ziyaret bu süreçte muhatabın Demirtaş mı yoksa Öcalan mı olması gerektiği tartışmalarını gündeme getirmiştir.

CHP ile MHP arasında terör örgütüyle anlaşma konusunda muhatap açısından bir görüş ayrılığı varmış gibi görünse de, hem iktidar hem de muhalefet terör örgütüyle el sıkışma ve terör örgütü lideri Öcalan’a af konusunda uzlaşmış görünmektedir. Bu süreç, CHP lideri Özgür Özel’in genel başkan seçilmesinin ardından, siyasette yumuşama politikasıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı 25 Haziran 2024 tarihinde ziyaret etmesiyle başlamış, Cumhurbaşkanı’nın Özgür Özel’e iade-i ziyareti ile devam etmiş, MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin HDP ile el sıkışmasıyla kamuoyuna ilk sinyal verilmiştir. 21 Ekim 2024 tarihinde Özgür Özel’in Selahattin Demirtaş’ı ziyareti ve 22 Ekim 2024 tarihinde MHP lideri Bahçeli’nin grup toplantısında bu konuyu gündeme getirmesiyle süreç, aylar önce Cumhur İttifakı ve muhalefetin mutfağında pişirilmiş ve milletin önüne sunulmaya hazırlanmıştır. Bu konuda millete duyurma görevi de Bahçeli’ye verilmiş ve Bahçeli tarafından kamuoyuna sunulmuştur.

Bu süreçle ne amaçlanmaktadır? Maksat nedir? Bu neyin planıdır? Türk halkı bu konuda kafa karışıklığı yaşamaktadır. Böyle bir konunun gündem olması, Cumhur İttifakı bileşenleri tarafından açıklanırken, ana muhalefet lideri Özgür Özel her ne kadar muhalif bir duruş sergiliyor gibi görünse de, eylem ve söylemlerindeki tutarsızlıklar ve grup toplantısında yaptığı konuşma dikkatle incelendiğinde, bu sürece olumlu baktığı görülmektedir.

22 Mart 2024 tarihli Habererk gazetesinde “Türkiye Amerika ile Suriye’de bir PKK devleti kurulması konusunda pazarlık mı yapıyor?” başlıklı yazımda bu konuyu detaylı şekilde ele almıştım. Merak edenler açıp okuyabilir.

Bu sürecin temelleri yıllar önce, MHP liderinin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Volkan Vural’a baskı yaparak imzalattığı ve tabandan gelen tepkiler üzerine rafa kaldırılan ikiz yasalarla atılmıştır. 2003 yılında AKP iktidara gelince, bu yasalar AKP ve CHP iş birliğiyle Meclis’ten geçirilmiş, ardından Suriye sınırındaki mayınların sökülmesi ve Türkiye’nin Suriye iç savaşına müdahil olmasıyla devam etmiştir. Bu süreç, İsrail’in güvenliği için bir PKK devletinin kurulması amacıyla PYD ve YPG’nin direnişle karşılaşmaması için milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye sığınmacı olarak kabul edilmesiyle sonuçlanmıştır. Gelinen bu nokta, Büyük Ortadoğu Projesi’nden başka bir şey değildir. Nasıl ki yıllar önce Irak’ta Çekiç Güç’e müsaade edilip, Barzani’ye özerk bir devlet kurdurulduysa, Suriye’de PYD/YPG devleti kurdurmak için de Amerika ve Türkiye arasında gizli bir anlaşma yapılmıştır. Bu, kamuoyuna duyurulma şeklidir. Kim ne kadar iyimser düşünürse düşünsün, bu bir Amerikan aklıdır; Büyük Ortadoğu Projesi’nin ta kendisidir.

Sürekli barıştan bahsedenlere sormak istiyorum: Kiminle barış? Türk ile Kürt arasında bir savaş mı var ki barış olsun? Bu barışın tarafları Türkler ve Kürtler mi? Bahsi geçen barışın muhatapları, PKK terör örgütü ile PKK tarafından katledilen şehitlerimiz ve gazilerimizdir. Şehitlerimiz ve gazilerimiz adına nasıl bir barış yapılabilir? Bu hak ve yetkiyi kimden aldınız? Şehit yakınlarına, gazilerimize veya katledilen vatandaşlarımızın yakınlarına sordunuz mu? Her konuda referandum yapan siyasiler, bu konuda neden bir istatistik veya referandum düşünmüyorlar?

Her defasında yazıp konuştuğum göç konusu, bu millet için millî bir sorun olarak durmaktadır. Mayınlar söküldü, birçok Suriyeli, Afgan ve Afrikalı Türkiye’ye getirildi. Sırada, Suriye’de PYD/YPG aracılığıyla İsrail’in güvenliği için bir uydu terör devleti kurulması ve ardından kabul edilen ikiz yasalar gerekçe gösterilerek yapılacak bir referandumla Anadolu topraklarında başka bir devlet kurularak ülkenin bölünmesi planlanmaktadır. Lozan’ı kabul etmeyen, Sevr’i yeniden canlandırmak isteyen Amerikan aklı, yüz yıllık Amerikan projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi’nden başka bir şey değildir.