Bir ülke düşünün ki iki günde 141 ayrı yerde yangın. Bu inanılacak gibi bir şey değil. Sanki organize bir durum. Yangınlar basite alınacak öyle böyle yangınlar da değil. Yangınlar yerleşim yerlerini tehdit eder hal almış, verilen resmi rakamlara göre, yerleşim yerlerinden 3573 kişi tahliye edilmiştir. Ülkenin en güzel yerlerinde, en güzel ormanları yanmakta, Devlet denenen aygıt adeta seyirci kalmakta, sanki hiç bir tetbir ve önlem almadığı görülmekte, ülke insanının aklına bir çok olumsuz düşünceler gelmektedir. Bunca orman yakılırken veya yanarken ülkenin istihbarat orgutleri ülkenin oormanlarını korumaklı gorevlileri ülkenin etkin kişileri nerdey di diye kendimize sormadan edeme mekteyiz. Ülke meselelerine
çözüm üretmesi gerekenler, Devletin her türlü imkanından en iyi derecede istifade edenler ise, "yemi fazla gelmiş beygir gibi" yüce mecliste tepinmekte, bu millete bir vatan bir devlet bırakmış yüce mecliste kan dökmekte, Meclisin itibarına gölge düşürmekle kalmayıp, Milletin yüce meclise olan güvenini de yok etmektedirler.
Devlet ülkesiyle bölünmez bir bütündür. Bu bütünlüğü sağlamış bize bir vatan bırakmış olan yüce meclis adeta bu milli bütünlüğü sağlayacak olanların degilde, milli bütünlüğe en fazla zarar verenlerin toplandığı bir yer görüntüsü vermekte, vatandaşın geleceğe dair umutlarını yok etmektedirler.
Devleti bir gemiye benzetecek olursak, bu geminin batmasıyla bütün bir milletin batacağını da hiç bir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Bu gemi ne kadar yeni olursa olsun, ne kadar donanimlı olursa olsun, her türlü teknik donanıma sahip olsa bile, kazasız belasız yol alabilmesi, geminin kaptan ve mürettebatının güzel sevk ve idaresine, bilgi birikimi ve tecrübelerine, yönetim de ki yetenek ve kabiliyetlerine bağlıdır. Devlet, bütün kurum ve kuruluşu ile bir bütündür. Bu bütünlüğü devam ettirecek olan, bunda sorumluluk sahibi direksiyonun başında ki kişi veya kişilerdir. Bunların en ufak bir hatasının ihmal veya kusurun doğuracagı ağır faturayı da, bu hatası ihmali kusuru olanlardan ziyade millet ödemektedir. KUrum ve kuruluşa yani devlete zarar verenlere bu zararı rücu etme, yani sorumlulardan tazmin etme ile ilgili düzenleme acilen yapılmalıdır. Geminin kaptan ve mürettebatı, bilakis çıkan bu acı faturadan hiç etkilenme mekte, hiç bir sorumluluk üslenme mektedirler.
Ülkenin ormanları cayır cayır yanarken, ülke insanları hayat pahalılığı ile yanıp kavrulurken, başlarını sokacak ev bulamazken, sağlık sistemi, ekonomisi, eğitim sistemi yargısı çökmüş veya bilerek istyerek veya bilgi ve yeteneksizlik neticesi çökertilmişken, ülkenin 40 ayrı yerinde Amerikan üsleri kurulmuş adeta emperyalist amirakanın müstemlekesi görüntüsü ıcindeyken, bunların mecliste tepinmeleri, direksiyonun başında bulunanların bu kadar rahat tavır ve hareketleri, ülkenin geleceğini tehlikeye attıklarını da insanımız gözardı etmemelidir.
Başkanlık diye dayatılan bütün yetkilerin tek elde toplandığı bu ucube sistem ülkenin iki beka sorunundan biri haline gelmiştir. Ülkenin bir başka beka sorunu göçtür. Direksiyonun başındakilerinin yanlış politikaları, bilerek veya isteyerek, istemeyerek eya bilmeyerek öngörüsuzlükle mperyal amerikan dayatması nı kabullenip göç konusunu ülkenin başına bela etmislerdir. Göç ülkemizin birinci öncelikli sorunu halini almış, ülkenin beka sorunu haline gelmiştir. Gòc konusunu da ülkenin beka sorunu haline getiren yine bu sistemin, direksiyonun başındakilere tanımış olduğu geniş yetkiler den kaynaklandığı bilinmektedir.
Nasıl ki bize bu güzel vatanı bırakanlara duacı, minnettar isek, bizden sonra gelecek nesillerin de bize minnettar kalmalarını dua etmelerini bekleyebilmemiz icin için daha güzel bir vatan bırakmalıyız. Korkum o dur ki inşallah yanılırım, bu ucube sistem böyle devam ederse, bu milletin mensuplarında, bir düşünce devrimi gerçekleşmez, insanlar bir zihniyet değişikliğine maruz kalmazsa, biatcı zihniyet devam eder, ülke yöneticileri demokratik terbiyeden nasiplerini almazlarsa, liyakatin yerini sadakat almaya devam ederse, her geçen gün demokrasiden uzaklaşılır sa, yasama yürütme ve yargının birbirinden bağımsızlığı saglanamassa, israf, rüşvet, iltimas ve torpil devam ederse, "Devletin malı deniz yemeyen domuz" zihniyeti hakim hale gelirse, "çalıyorsa çalışıyor" düşüncesinin inançlarından kültürümüze sanki ters düşmediği hoş görüşü hakim olursa, hırsıza "Bal tutan parmağını yalar" hoş görüşüyle bakılırsa, benlik duygusunun yerini biz duygusu almas sa gelecek nesil bize dua yerine beddua edecektir.