Siyaset her geçen gün ivme kazanıyor, özellikle MHP perspektifinde. Nereye gitsek MHP’nin konuşulduğunu görüyoruz. Bu durum değerlendirilebilirse iyi bir şey, hatta şanstır. 
Geçen hafta Bursa’daydım. 27 Mayıs’ta İnegöl’de ve 29 Mayıs’ta da Bursa Merkez’de yakınlarımızı rahmete uğurladık. Her iki yerde taziye ve dua dışında genel konu, “Ne olacak MHP’nin durumu” idi.
İnsanımız, “inşallah doğru bir değişim olur, inşallah ülkeyi yönetirken kendini rakipsiz görenlerin karşısına güçlü bir rakip çıkar ve taşlar yerine oturur” temennisindeydi.
Vahit Özdemir, Mehmet İşçimen ve diğer arkadaşlarla sohbet ederken, Vahit ağabey çok güzel bir deyişi hatırlattı. “Bu sefer ya Lele şeleyi yıkacak, ya da şele Leleyi” dedi. 
Şimdi diyeceksiniz ki, “lele” nedir “şele” nedir?
Lele, Kafkasya Türklüğünde ata, baba, bazen de büyükbaba yerine kullanılır.                                               Şele ise, köylük yerde koyunlara karlar üzerinde verilen ot yığınıdır. Bir gün Lele sırtına büyükçe bir şeleyi almış zar-zor ilerlemektedir. Görenler  “Lele belin ağrıyacak, bu büyüklükte şeleyi taşıma” derler. Lele cevaben, “Mecburum taşımaya, ya leleniz şeleyi yıkacak ya da şele lelenizi” der. 

Gelelim bu sözün MHP ile ilintisine. Sokaktaki vatandaş diyor ki, bu sefer durum öncekilere benzemiyor. Bir şeyler olmalı, ne ve nasıl olacağını bilemeyiz ama olmalı… 
Biz ülkücü olduğumuz için MHP’liyiz, MHP’li olduğumuz için ülkücü değiliz. Partimize küsmeyiz, ancak şahıslardan incinmedik dersek yalan olur... Biz şimdiye kadar partimizin dışında bir yere ne tek bir oy verdik ne de istedik. Ama bu bizim gerçekleri görmemize engel olamaz, olmamalıdır. 
MHP üst yönetimden rahatsızlık var. Öyle ki, başkalarının yalanlarına karşın bizimkilerin doğruları bile halkta kabul görmüyor. MHP Başkanlık Divanında olup da geçmişte yaptıkları siyasetin gereği başka partilere oy verenlerin, aday olanların, seçilenlerin bizim gibilere “lider-teşkilat-doktrin” üçlüsünü hatırlatmasının, vefadan bahsetmesinin hiçbir inandırıcılığı yoktur. Geldiniz, hoş geldiniz ama lütfen bize ülkücü öğretiyi/ahlakı hatırlatma boşluğuna düşmeyin.
Önce ailemizden edindiğimiz, bilahare Diyarbakır Ülkü Ocaklarında öğrendiğimiz etik değerler ve ahlaki kurallar bize, her daim dik durmayı,  doğruya doğru- yanlışa yanlış demeyi, yetersizliğe ram olmamayı belletti. O nedenle biz onun bunun değil, ülkümüzün adamıyız. Biraz empati yaparak, neden değişim istendiğini anlamaya çalışın.
Sonuç olarak diyorum ki, öyle bir şey yapalım ki, ne lele yıkılsın ne de şele. Bu zor mu? Bana göre değil. Çünkü lele de bizimdir, şele de…
Es-selam olsun, vesselam olsun, has-kelam olsun şele’ye el atanlara, lele’ye güç verenlere…                          

    [email protected]