Putin hafta sonu yaptığı açıklamada, Kırım’ın ve kısmen işgal ettiği dört eyaletin Rusya’ya bırakılması ve Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmesi karşılığında ateşkes yapmaya hazır olduklarını söyledi. Aslında savaşın ilk aylarında İstanbul’da, Ukrayna’nın daha az toprak kaybettiği bir mutabakata ulaşılmıştı. İngiltere başbakanı açıklamanın yapıldığının ertesi günü apar topar Kiev’e gelerek Zelenski ve ekibini savaşa devam etmeye ikna etmişti.
Aralarında büyük fikir ve menfaat farklılıkları olan Batılı ülkeler, Rusya konusunda konsensüse ulaşmış durumdalar: Rusya kesin bir yenilgiye uğratılana kadar savaş devam edecek. Zira Batılılar, Putin’in durmayacağına eminler. Önerdiği şartlar kabul edilse bile Putin’in bir süre sonra Odesa bölgesine saldıracağı ve Ukrayna’yı bir kara ülkesi haline getireceği düşünülüyor. Ukrayna’yı, bünyelerinde kalabalık Rus azınlıkları barındıran Moldova ve Baltıkların takip edeceği tahmin ediliyor. Rusya’nın hala güçlü olduğu Balkanların karıştırabileceği öngörülüyor. Batılılar, sınırlı ambargo uygulayarak düşük seviyede tepki gösterdikleri için Kırım’ın ilhakından sadece yedi yıl sonra Ukrayna’nın dört eyaletinin daha işgal edildiği kanaatindeler ve ikinci bir Kırım vakıası yaşamak istemiyorlar.
Batılıların bilinçaltında Hitler çok taze. Hitler şansölye olduktan sonra her yıl Almanya’yı biraz daha büyüttü. Savaşmak istemeyen büyük devletler her seferinde bu son diyerek, fiili duruma rıza gösterdiler. Hitler buna rağmen İkinci Dünya Savaşını başlattı. Avrupa ülkeleri Hitlerin ilk hamlesine saldırarak yanıt vermiş olsalardı çok daha az bedel ödeyeceklerdi. Batılılar, Putin’in Hitler gibi hareket ettiği ve Rusya’nın sahip olduğu nükleer silahlar sayesinde elinin Hitler’den güçlü olduğu kanaatindeler. Barış anlaşması yaparlarsa Rusya’nın toparlanmasına fırsat vermiş olacaklar. Bir süre sonra yeni saldırılara maruz kalacaklar. Bu nedenlerle savaşın Avrupa’nın doğu ucu olan Ukrayna’da devam etmesini ve öz, hakiki Avrupalılar yerine Ukraynalıların ölmesini tercih ediyorlar.
Batılı ülkeler savaş başladığında silah depolarını boşalttılar. İkinci Dünya Savaşından kalmış ya da teknolojik ömürlerini tamamlamış ne kadar silah varsa Ukrayna’ya gönderdiler. Bu silahlar bitince sadece Ukrayna’nın kendisi savunabileceği silahları sevk ettiler. Savaşın Rus topraklarına yayılmasına soğuk baktılar. Böyle bir gelişmenin Putin’i tahrik edeceğini ve dolayısıyla Rusya’nın nükleer silahları kullanmak gibi daha radikal adımlar atmasına yol açabileceğini düşünüyorlardı. Fakat Rusya’nın toprak kazanması durdurulamayınca saldırı silahları gönderilmeye başladılar. Bugün itibariyle Ukrayna’nın elinde Moskova’yı dahi vurabilecek silahlar var. Yani Batı, zaman içinde, Rusya zafer kazanmasın diye Rusya’nın nükleer silah kullanması riskini dahi aldı. Rusya’nın taktik nükleer silah dahi kullanmaması Batılıları çok rahatlattı.
Batının asker konusundaki yaklaşımı da süreç içinde çok değişti. Başlangıçta sadece İngiltere, İngiliz topraklarında Ukraynalı askerlere eğitim verirken gelinen noktada Ukrayna’nın her tarafında Batılı askeri eğitmenler var. Ukrayna ordusunda batılı gönüllüler var. Batı tarafından finanse edilen Ukraynalı güvenlik şirketleri Afrika’dan, Latin Amerika’dan ve Doğu Avrupa’dan asker topluyor. Özetle Batı bu savaşın Rusya’nın zaferiyle bitmesine izin vermeyecek. Savaşın uzayıp gitmesi için kaynaklarını seferber edecek.
Savaşın Rusya cephesine baktığımızda, cephede yavaşta olsa ilerleyen ama aynı zamanda tükenen bir ülke görüyoruz. Beş milyondan fazla Rus geri dönmemek üzere ülkesini terk etti. Bunların çoğunluğu genç, iyi eğitimli ve görece varlıklı. Göçenlerin ekseriyeti Rus. Nüfusunun azalma oranı sürekli artan Rusya’nın nüfusu, her yıl yarım milyondan fazla azalıyor. İlaveten Ruslar hızla azalırken başta Türkler olmak üzere azınlıklar artıyor. Rusya’ya bağlı Türk ülkelerinde yaşayan Ruslar ilk fırsatta batı Rusya’ya göçüyor.
Rusya bir açık hapishaneye dönüştü. Sadece kaçamayanlar kalıyor. Savaşta çok sayıda asker kaybedilmesi ve ekonominin hızla bozulması halkın devlete ve rejime olan bağlılığını zayıflattı. Bu süreçte trilyonlarca dolar yurt dışına kaçırıldı. Artık Ukrayna’nın Rusya şehirlerini vurabiliyor olması, halkın memnuniyetsizliğini arttırıyor. Rusya; Çin, Hindistan ve Türkiye gibi dost olarak tanımladığı ülkelerden de umduğu desteği bulamadı. Bu ülkeler savaşı hemen sonlandırmasını istiyorlar.
Rusya’nın asıl problemi başta Türkler olmak üzere azınlıklarla. SSCB dağıldığında Türkler özerk cumhuriyetlerin sadece birinde çoğunluktaydı, bugün biri hariç hepsinde çoğunlukta. Türklerin nüfusu yaklaşık olarak her üç yılda bir milyon yani yılda %1 nispetinde artıyor. Türkler Rusya’nın en fakirleri olduklarından savaştan çok etkilendiler. Nüfusun sadece %22’si Türklerden oluşurken askere alınanların neredeyse yarısının Türk olması ve çok sayıda gencin kendileriyle alakası olmayan bir savaşta ölmesi ve sakatlanması Türklerin Rus devletinden duygusal olarak kopmasına yol açtı.
SSCB yıkıldığında hatta savaşın başladığı tarihe kadar, milliyetçiler dışında Türklerin ekseriyetinin ayrılmak ya da bağımsız olmak gibi bir düşünceleri ve talepleri yoktu. (SSCB yıkıldığında sadece Tataristan bağımsızlığın oylandığı referandum düzenledi.) Bugün halkın, aydınların hatta bürokrasinin ve siyasetçilerin ekseriyeti bağımsızlık taraftarı. Özerk Türk devletlerini ekonomik açıdan kabaca iki başlıkta toplayabiliriz. Tataristan, Başkurdistan, Dağıstan ve Çeçenistan gibi yeraltı kaynakları açısından çok zengin olan ve merkezi idareyi finansal açıdan besleyen ülkeler, kaynaklarının kendileriyle ilgisiz bir savaş nedeniyle heba edildiğini görüyorlar. Bu zengin ülkelerin halkları giderek fakirleşiyor. Tuva, Hakasya ve Altay gibi kendi yağıyla kavrulan, merkeze cüzi transfer yapan ya da merkezden sınırlı destek alan ülkelerde fakirleşme daha da fazla. Tüm ülkede kaynaklar savaşa aktarıldığından yatırımlar durmuş durumda.
Putin’in teklifini ya da Rusya açısından zafer olarak nitelendirilebilecek bir anlaşmayı Batının kabul etmesi mümkün değil. Kremlinin de Batının istediği gibi işgal ettiği toprakların tamamını boşaltıp Ukrayna’nın NATO ve AB’ye katılmasını onaylaması olanaksız. Dolayısıyla savaş sürecek ve Rusya tükenmeye devam edecek. Diyelim ki Rusya ilerleyen süreçte başarısızlığı kabul etti ve Afganistan’da yaptığı gibi işgali sonlandırdı. Bu durumda devlet ve rejim prestij kaybedecek. Putin sağken birlik devam etse de o öldükten sonra dağılma mukadder. Devletler ve milletler söz konusu olduğunda 30-40 yıl çok kısa sürelerdir. Türkiye komşusuyla iyi ilişkilerini sürdürerek özerk cumhuriyetlerin bağımsızlığını kazanmalarına hazırlık yapmalı. Pazartesi günkü yazımızda Rusya’ya bağlı olan özerk Türk cumhuriyetlerini ele alacağım.
Konuya ilgi duyan okurlarıma sitemizin yazarlarından ağabeyim Mustafa Güler tarafından kaleme alınan, Kitapyurdu’nun yayınladığı ve editörlüğünü üstlendiğim Türk Dünyası ve 2050 Yılında Türkiye ve Dünya kitaplarını tavsiye ederim.