Dün, Kayseri gergin bir gece geçirdi. Vuku bulan rezil hadiseyi burada tekrar etmek istemem. Pedofili suçtur ve böyle bir sapıklık için ırka, dine de bakılmadan, lanetlenir. Kayseri’nin merkez ilçesi Melikgazi’ye bağlı Danişmentgazi Mahallesi’ndeki olaylar her açıdan ciddi, üzücü ve ibretlik. 30.06.2024 gecesi kitle psikolojisinin bir anda nasıl kontrolden çıkacağı, tahrik edilen insanların şiddet sarmalına nasıl evrileceğinin talihsiz bir örneğini yaşadık.

Kayseri’ye ait bir araştırma yapmıştık; konu: “sığınmacılar ve uyum” başlığı altında, saha çalışmasına dayalı akademik bir incelemeydi. Araştırma yazısında Dr. Alper Kasımoğlu’nun emeği benden çoktur, ona da bu vesile teşekkür ederim. Gördüğümüz oydu ki Kayseri’de mukim sığınmacılara karşı tepki var; ancak bu, bir seviye kontrollü ve şiddet dili içermeyen tepkiydi. Tepkinin oluşmasında ve giderek yükselmesinde sığınmacı sayılarındaki artış ile ekonomik şartların giderek ağırlaşması başat amiller olarak görülür haldeydi.

Bu kentte yabancı ve Suriyeli nüfusu, ilin %5’ine (80 bin kişiye) tevafuk ettiği resmi olarak ilan edilse de kimse inanmıyor; çünkü kayıt altına alınma meselesinin ve resmi verilerin halk indinde karşılığı yok. Kentte adeta değil, aleni Suriyeli mahalleleri oluşmuş durumda. Kendi kültürlerini yaşatıyor ve kendi ekonomilerinin oluşturuyorlar. Emek, Argıncık gibi semtler ve işte hadiselerin cereyan ettiği Danişmentgazi… Açıkça söylemeliyim; Kayserililerin çoğu, yanında Suriyeli bir komşu ve akrabalık (evlilik gibi) istemiyor; hatta aynı iş yerinde çalışmak da istemiyor. Bunlara ait verileri ileride paylaşmayı umuyorum. Örneğin Kayserili bir sakin, şehir hastanesine gittiğinde Suriyeli görmekten sıkıldığını açıkça ifade eder.

Kayseri-4

İş artık gettolaşma boyutuna varmış. Suriyeli gençler bir arada ve Türklerle kaynaşmadan izole halde kent sokaklarında gezmekteler. Kent merkezinde Suriyelilerin açtığı iş yerleri (tatlı ve gıda işini çok yapıyorlar) içten içe bir tepki bile oluşturmakta... Halep merkezinden gelen azınlık Türkçe öğrenip konuşmak, ticaret yapmak; hatta kütüphanelerden faydalanmak gibi uyum indeksli, daha sosyal olma heveslisiyken diğerleri bulundukları yeri adeta Arap diyarına çevirmekte, sokaklardaki hava ve yaşayış kültürü tam anlamıyla değişmektedir. Kayserililer bunları görüyor.

Meselenin ardında demografik korku ve kültürel, ekonomik sıkıntıların esas konu olduğunu ifade etmemiz lazım. Artan Suriyeli nüfusu sadece Kayserilerinin endişesi değil… Suriyelilerin çoğu uyum sağlayamıyor; konunun ırkçılıkla alakası yok. “Din kardeşiyiz” desek de kültürel farklılık bariz. Yani burada sığınmacıları ensar/muhacir görme faslı çoktan geçmiş ve artan gerilimlerin nerede ne zaman patlak vereceğini bilmek çok güç.

Dün Kayseri’de yaşananlar ileride olabileceklerin habercisidir. Herkes bu durumdan haberdar olsun. Eğer Suriyeliler cevap vermeye kalksa veya toplu hale gelip tepki gösterseler, hafazanallah neler olurdu bilemem! O halde bile yaralanan polislerimiz var, düşünün. Kimi işyerleri tahrip edildi; araçlar zarar gördü. Suriyeliler, Kayseri de tepki vermeseler de bu arada Suriye’de olan akrabalarını aradıkları, yaşananları anlattıkları ve bu sebepten Suriye’de bulunan Türk tırlarına, hususi araçlara saldırı düzenlendiğini duydum (elbet teyit edilmelidir).

 Gerilim ne bize ne de sığınmacılara fayda sağlamaz ki bu açıktır. Danişmentgazi’de zarar gören sadece sığınmacılar mı? Hayır; o mahalle, hatta Kayseri. Gerilim istemiyoruz elbette; fakat iktidarın bu meseleye daha ciddi ve kalıcı eğilmesi gerektiği ortada. Mesele lafta değil, beka meselesidir. 15-20 yıl sonra eğer nüfus dengesi (korkulduğu gibi) değişirse Allah, Türkiye’yi korusun! Bu noktaya gelmiş yoğun ve can sıkıcı durumu yabancı servislerin tahrik edeceklerine şüphe duymuyorum. O sebep çok uyanık ve tedbirli olmalıyız. Türkiye kendi ekonomik ve sosyal meselelerini çözmekte zorlanırken yoğun göç ülkesi durumuna gelmeyi artık kaldıracak kapasitede değildir ve bu hakikati hepimiz görmeye mecburuz. İfade etmek istemezdim; ama mecburum: ensar/muhacir derken kan davasına dönüşme ihtimali yüksek başka konumuz yoktur. Bu insanları Türk’e düşman etmeden veya Türk’ü öfkelendirmeden ülkelerine göndermenin hal çaresini maalesef biz bulmak zorundayız.