Seçim kaybedildikten sonra doğru olan kavga etmek değil ders almaktır.
Herkes ben şunu söyledim, bunu söyledim diyerek bu başarısızlıkta payı olmadığını anlatmaya çalışıyor.
Seçim boyunca Erdoğan’ın en büyük silahı, masanın altında PKK/HDP’nin olduğuna seçmeni ikna etmesiydi.
Bunu önceden öngörmek ona göre farklı ittifak formülleri geliştirmek lazımdı.
Sayın Davutoğlu’nun her şey olup bittikten sonra, şimdi “CHP ile seçime girmemiz hataydı “sözü CHP ile seçime girmekten daha büyük bir hatadır. Bu üslup, yeni ittifakları yapılamaz hale getirir. Taraflar arasındaki güveni zedeler. Oysa Kılıçdaroğlu’nun adaylığının ilan edildiği son toplantıda Kılıçdaroğlu’na oy verenlerden biri de sayın Davutoğlu’ydu. O toplantıda itiraz eden, masadan kalkan tek kişi sayın Akşener’di.
Seçim işte o toplantıda kaybedildi.
Sayın Akşener’in masadan kalkışını CHP medyası Erdoğan’a destek olarak sundu. Çok çirkin bir kampanya yürüttü. Eleştiri sınırını aşan, hakarete varan yorumlar yapıldı. İYİ Parti tabanında tereddütler oluşturuldu. İYİ parti bir kısım seçmenini bu propaganda sonucu kaybetti.
Şimdi aynı çirkinlik yine devam ediyor. İYİ Partinin tek başına yerel seçimlere girecekmiş gibi hazırlık yapması CHP medyasında ağır eleştirilere neden oluyor. Bu çevreler İYİ partiyi ayrı bir tüzel kişilik olarak değil, CHP’nin stepnesi gibi görüyor, bağımsız politika yürütmesini CHP’ye ihanet gibi değerlendiriyorlar. Bunun en bariz örneklerinden biri İYİ Parti’nin 2. Olağan Kongresinde Hz. Ömer’in Adaletini vaat eden bir pankartın CHP medyası tarafından tepki ile karşılanmasıydı. İYİ parti nereye gidiyor, muhafazakarlaşıp, merkezden uzaklaşıyor gibi yorumlar yapıldı. İYİ Partinin cami cemaatine, mütedeyyin seçmene ulaşmasının önü kesildi. Oysa bu milletin merkezi İslam ve milliyetçiliktir. Bunu göz ardı eden bir siyasetin başarı şansı yoktur.
Geçen mahalli seçimlerde İYİ Parti CHP’ye borcunu fazlası ile ödedi. Ancak bu belediyelerin çoğu İYİ partiye sırtını döndü, seçim işbirliği yönetim işbirliğine çevrilemedi. İYİ Partinin “aynı durumla karşılaşmamak için, gerekirse seçime yalnız gireriz” beyanı biraz da bu nobranlığa tepkidir. İYİ parti kurmaylarının tek başına seçim ile ittifakla seçimin sonuçlarını idrak edecek bilgi ve tecrübeye sahip olduklarını düşünüyorum.
Genel seçimlerden yenilgi ile çıkmanın sorumlularından biri CHP medyasıdır. Adaylar açıklandıktan sonra sözde CHP yandaşı bu kanallarda –Millet İttifakının- adayları eleştirildi. AKP medyası kendi adaylarını parlatırken CHP medyası daha eleştirel bir tutum takınmayı tercih etti. Kılıçdaroğlu’nun –helalleşme- hamlesi bile hadi Selahattin Demirtaş’a git, HDP ile helalleş diye diye anlamsızlaştırıldı. Kılıçdaroğlu’nun her şeye evet diyen siyasi üslubu da buna uydu. Seçim vaatleri de aynı her şeye evet üslubu ile yapıldığı için inandırıcı olamadı. Kılıçdaroğlu her şeyi vaat ederek aslında toplum nezdinde inandırıcılığını yitirdi. Belli konulara odaklı ve sınırlı vaatler taşıyan bir kampanya yürütmedi.
Aynı çevreler şimdi muhalefete yeni hatalar yaptırmak istiyorlar. Muhalif seçmenin hiç vazgeçemeyeceği iki şey var, bir: tek adam düzeni(CB sistemi) karşıtlığı, iki: Erdoğan karşıtlığı. Bu konularda taviz verildiğini gördüğü an parti sadakati sarsılabiliyor. Bu tek adama odaklı sistem değişmedikçe ekonomide veya adalette bir değişim beklemek çok zor. Ekonomi hukukun olduğu yerde düzelir. Hukuk yoksa alınan tedbirlerin çoğu boşa gider.
Muhalefetin önünde genel seçimlerden daha büyük ve zengin bir malzeme var. Daha rasyonel, daha toplumsal beklentilere uygun bir politika ile yerel seçimlerde sıçrama yapılabilir. Ayrışmak Cumhur İttifakına yarar, muhalefetin ve ülkenin çıkarı – herkesin kendisi kalarak ve kendi önceliklerine göre hareket ederek- doğru bir ittifakta birleşmesidir. İktidara Allah’la aldatmaktan sonra HDP/PKK ile aldatma fırsatı bir defa daha verilmemelidir.