Bizim kuşak kısa bir ömre büyük olaylar sığdırdı. 12 Eylül’lü,28 Şubat’ı yaşadık. Şimdi başka bir süreci yaşıyoruz.
Farklı dönemleri yaşayabilmiş olmak ,insana zengin bir birikim ve dönemler arasında mukayese yapma imkanı veriyor.
12 Eylül’de bir yıl firar gezdikten sonra 1981 yılı Ekim’in de yakalandım. Darbelerde geç yakalanmanın da erken yakalanmanın da kendine göre avantajları,dez avantajları var. Erken yakalanırsanız,darbeciler kararlılıklarını gösterme döneminde olduklarından ezilir, hatta kelleyi kaybedebilirsiniz. Geç yakalanırsanız, sizden önce yakalananların –paçayı kurtarmak için- suçlamalarına,iftiralarına maruz kalırsınız..
Yakalandığımda bana ısrarla sorulan bir olay vardı,kabul etmedim. Fakat bir arkadaşıma işkence yaparak beraber yaptığımızı kabul ettirmişler. Bu kabul ret faslı birkaç gün sürdü. Sonunda iki bayan tanığı varmış,getirdiler. Gözüm bağlı olarak yüzleştirildim,kadınlar böyle teşhis edemeyeceklerini söylediler. Göz bağını çıkardılar bu defa öyle teşhis yaptırıldı, kadınlar en sonunda benim de olayda olduğumu ifade ettiler. Tutuklandık,17 ay sonra Konya sıkıyönetim Askeri mahkemesine çıkarıldık. O kadınlar da geldi. Kırk kişi kadar tutukluyduk,hakim tutukluları göstererek bakın bakalım bunlardan hangisi veya hangileri yaptı diye sordu. Suç ortağım yiğit bir ülkücüydü,bir kumar oynadı,ayağa fırlayıp “hayır,topluluğa değil bana baksınlar bu olaydan ben yargılanıyorum,ben miydim değil miydim söylesinler,”dedi. Herkes şaşkınlık içinde kaldı,çünkü kimse böyle bir çıkış beklemiyordu,kadınlar evet buydu deseler idama kadar uzanan bir ceza var,kadınlar baktı baktı bu değil dediler. Hakim tekrar topluluğu göstererek bakmalarını söyledi, daha önce benle arkadaşımı teşhis eden kadın tanıklar iki kişiyi gösterdiler. Hakim bana dönerek İrfan Sönmez ayağa kalk dedi,ben kalkarken kadınların ikisi birden atıldı evet bu İrfan Sönmez’di olayı yapan dediler. Belli ki dışarıda ismim ezberletilmiş,ama yüzümü unutmuşlardı. Hakim kadınlara döndü, “hanım hanım şimdi sizi ne yaparım biliyor musunuz, bu adamlar idamla yargılanıyor,isimlerini size ezberlettiler değil mi,sizi içeri atarım kimse de kurtaramaz,dedi. O olaydan ben berat ettim,ayağa fırlayıp bana baksınlar diyen arkadaşım hemen o celse tahliye oldu.
Aradan seneler geçti,çıktık bir süre sonra 28 Şubat oldu. Sokaklarda,üniversitelerde genç kızlar baş örtüleri yüzünden zulme uğruyorlar.Serde ülkücülük var,İslami hassasiyetler var.Çıkıyorum her gün TV lerde konuşuyor,hukuk dışı uygulamaları eleştiriyorum. Her konuşmadan sonra 8.Kolordu komutanı suç duyurusunda bulunuyor,birkaç gün sonra gidip ifade veriyorum. Neredeyse iki günde bir adliyedeyim. Bazı konuşmalardan takipsizlik verilirken bazılarından da dava açılıyor. Elazığ,Malatya ve Ordu’da yaptığım konuşmalardan dolayı tam 11 dava açıldı. Bunların dokuz tanesi Elazığ’da. Ağır Ceza Mahkemesi reisi Alevi ve Solcu bir vatandaşımız.Bunu meşrep veya mezhep farkı gözettiğim için söylemiyorum, tam aksine meşrep ve mezhep farkının adaleti gölgelememesi gerektiğini ifade etmek için söylüyorum. Hakim’le düşünce olarak çok farklı kutuplarda olmamıza rağmen dokuz defa önüne çıktığım hakim dokuzunda da beni berat ettirdi.Son yargılamadan sonra çok baskı görmüş olacak ki,”İrfan bey, yeter, biraz susun,konuşmayın, TV’lere çıkmayın demek zorunda kaldı.
28 Şubat’ın üzerinden tam yirmi yıl geçti, bugün de yargılamalar var,ama emin olun,28 Şubatçılar için söylediklerimin yarısını bugünün yöneticileri için söyleseydim,ömür boyu hapishaneden çıkamazdım.Adil olmak için İslamcı olmak yetmiyor,vicdan sahibi olmak gerekir.