Sn. Meral Akşener'in siyasi hayatı boyunca en çok etkilendiği kitabın Niccolo Machiavelli 'in "Prens" olduğunu hatta bu konuda "Ağla Makyavel Ağla" diye de bir kitap yazmak istediğini yakın çevresine söylediği bilinir.
Bunu her zamanki gibi dalga geçen bir üslup ile çevresine anlatır, arkasından kahkahayı da basmayı ihmal etmez.
“Ayy harika Ağla Makyavel Ağla!”
Makyavelizm siyasi literatürde "Siyasette yükselmek uğruna her şeyi mubah görmek" anlamında kullanılır.
Sn. Meral Akşener, Sn. Erdoğan'ı zaman zaman Makyavelist olmakla eleştirir.
Eleştirdiği Sn. Erdoğan'ın “Mağduriyet Algısı” ile iktidarda kalmak için kullanmasını ve bu metodu kendisinin yapması, bir başkasını suçlayarak kendi Makyavelist siyasetini gizleme psikolojisinden başka bir şey değil.
Üniversite hocalığı yaparken, eşinin çalıştığı, Japonlarla Sabancılarla ortak olduğu fabrikaya staj için öğrenci götürdüğünde, Japon fabrika müdürünün eşine "İyi de bunun fabrikaya ne faydası olacak ?" dediğini anekdot olarak da anlatır.
Bize faydası olmayacak şeyi niye yapalım, tam bir pragmatizm.
Zaten konuşmalarında eşini, yeğenlerini hatta torununu siyasete malzeme yapmaya bayılır.
Kendini övemeyecek ya, “Eşim toplu taşıma araçlarına biner, akbil kullanır” der.
Kendi son model ithal zırhlı araçlarla gezmesinin böylece üstünü örtmüş olur.
Yemek yapmaz, eve gelenlere kendi ellerimle börek açtım der.
Oysa "Ev Böreği” köşedeki börekçiden sipariş verilmiştir.
İyi bir ev hanımı, iyi bir kaynanadır, iyi bir babaannedir.
Torunlarını ancak internetten görür, evde durduğu bile yoktur, tüm çevresinin onu böyle duyarlı, hisli görsün algısını yaratmak için bunu yapar.
" Ağla Makyavel Ağla" gerçekten.
Bir dönem sıkı dost olduğu Sn. Canan Barlas ve Sn. Mehmet Barlas'ın lüks evinde, "Fasıl Heyeti" getirilip yapılan eğlence davetlerini hiç kaçırmaz.
Hatta Canan hanımın oğlu Sn. Cemil Barlas'ın da nikah şahidi olacaktır.
Yıllar sonra Barlasların Erdoğan ailesi ile de arası iyi olduğundan A Haber'de program yaparlar.
Mağduriyet senaryosu böylece başlar.
Nikah şahitliği yaptığı Sn. Cemil Barlas bir gün durduk yere, "Meral Teyze" dediği kişiye mesnetsiz, delilsiz bir iftira olduğu belli olan "Kaseti mi var" iddiasını FETÖ itirafçısı Sn. Latif Erdoğan'a söyletir.
Sıradan bir MHP'li milletvekili olan Meral Akşener birden gündem oluverir.
Burada bir "Mağduriyet Tezgâhı" planladığı şüphesi hep "gri alan" olarak kaldı.
Çünkü Meral Akşener'in bazı kesimler tarafından siyasette parlatılmak istendiği biliniyordu.
Parlatılmak istenen kişilere zaman zaman böyle mağduriyetler icat edildiğini de biliyoruz.
“Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz” misali, bunu mağduriyete çevirmekte hiç tereddüt etmeyecektir.
MHP'de birden ismi öne çıkartılmıştır.
Sn. Bahçeli bir şeyleri fark eder, onu aday yapmaz.
Aday yapılmayan Sn. Meral Akşener, bunu da mağduriyet olarak ileride MHP Genel Başkanlığı adaylığı için sonuna kadar kullanacaktır.
Sürekli bana eşimi aldattığım iftirasını attılar sözünü, siyasette "Mağdur Kadın" algısı yaratmak için söyler.
İYİ Parti'yi kurduğu günden beri sürekli bunu tekrar ederek hedefe gidilen yolda her türlü mağduriyeti kullanır.
Machiavelli yaşasaydı cidden ağlardı, nasıl olur da ben bunları düşünemedim diye !
Değerli okuyucularım ben İsmail Türk olarak tabii kişisel kızgınlıklarım var ama samimiyetle söylüyorum ki bunlar objektif değerlendirmelerdir.
Makyavel çıkarıcı ve faydacılık üzerine karakterini inşa etse de en azından Meral Akşener gibi yalan konuşmazdı diye düşünenler çok, ben de onlara katılıyorum.
İYİ Parti kuruluş öncesi MHP'e demokrasi adalet arayışı sırasında insanlara verdiği sözleri hatırladığında kendisini yalancı kelimesiyle tarif etmek gerçekten hafif kalır.
Tek kelimeyle kadınlığını yeryüzünde en iyi kullandığı insan olarak siyaset tarihine geçecektir Meral Akşener.