Doğu Perinçek isimli kaşarlanmış biri var malum. Son yıllarda iktidarın üçüncü ortağı gibi davrandığı için televizyon kanallarının vazgeçilmezleri arasına giren ve Fatih Altaylı’nın bir yazısında ifade ettiği gibi “İktidarın politikalarını onlardan iyi savunan” bu kişinin etkisi giderek artıyor. Yalnız, nerede duracağı da belli değil…
Üçüncü ortak” dediğime bakmayın siz. Çünkü “ikinci ortak” gibi görülen ya da öyle sanılan MHP almadan veriyor ve “Tam destek hep destek” politikasını güdüyor. MHP lideri her fırsatta “AKP’nin getireceği teklifi kayıtsız şartsız destekleriz”, muhalefetten gelecek tekliflerin ne olduğunu bile bilmeden de “Ne getirirlerse getirsinler reddederiz” diye kestirip atıyor. En son, “2023’teki Cumhurbaşkanı adayımız muhterem Recep Tayyip Erdoğan’dır” diyerek üç yıl öncesinden taahhüt altına girdiğine göre “ortak” demek yerine bizzat “AKP’nin içindeler” dense yeridir. Buna olsa olsa “Doğmamış çocuğa don biçmek” ya da “Kundaklayıp adını bile koymak” denir. Öylesine acayip bir politika uygulanıyor işte! Onun için Doğu Perinçek ya da Vatan Partisi için “İktidarın ikinci ortağı” diyebiliriz. Çünkü:
Doğu Perinçek yanına aldığı bir heyetle birlikte 2018 yılında Çin’e gitmişti. Orada iktidarın bir temsilcisi gibi temaslarda bulunduğu biliniyor. Nitekim Çin’de yapılan görüşmelerin sonucu olarak Mayıs 2019’da Ankara’da Vatan Partisi ve tabiatıyla Doğu Perinçek’in ev sahipliğinde, “Üretimde Atılım İçin Türkiye – Çin İşbirliği Toplantısı” düzenlendi. Çin’in Ankara Büyükelçisi Deng Li’nin de katılıp bir konuşma yaptığı toplantıya Çin’den ve Türkiye’den iş adamları katılmış, “Tayyip Erdoğan’a âşık oldum” diyen Maocu eski tüfeklerden Ethem Sancak konuşmasına “Doğu Perinçek’in eski yoldaşı” olduğunu belirterek, Ülker’in Patronu Murat Ülker de “Hepimiz Çin’in tarafındayız” diyerek başlamışlardı.
Onlar “Çin’in tarafında” idiler, Türkiye’deki mevcut iktidar da Çin ile ekonomik işbirliği yapıyor, onlardan bilmem kaç milyar dolar kredi alıyordu ama o Vahşi Çin Devleti 71 yıldan beri işgal altında bulundurduğu Doğu Türkistan’da yaşayan kardeşlerimize akıl almaz işkenceler yaparak tam bir soykırım uyguluyordu.
Ne yazık ki Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bu konuda sessizdi ve ekonomik ilişkilerin bozulmasını istemiyor, Diyanet İşleri Başkanlığı da o kardeşlerimizin halis Müslümanlar olduklarını bile bile duayı bile esirgiyordu. Oysa ticari ilişkiler açısından bakıldığında bu işten kârlı çıkan yine Çin’di. Çünkü biz az satıp çok alıyorduk. İş adamlarımız ise kendi çıkarlarını düşünüyorlardı. Onlar için Çin’de yatırım yapmak ya da ithalat – ihracat kolaylığı sağlanması Uygur Türklerinden daha önemli idi!
Nitekim Ankara’da yapılan bu “Üretimde Atılım İçin Türkiye – Çin İşbirliği Toplantısı”ndan yaklaşık beş ay önce Çin’deki zulmü dile getirip işkence kamplarında bulunan yakın akrabalarının durumlarını anlatmak için soğuk kış günlerinde İstanbul’dan Ankara’ya doğru yürüyen Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz Kızılcahamam’da durdurulmuşlar, kendilerine yalnızca nasihat edilmişti.
Ne çare ki nasihat karın doyurmuyor, dertlere de çare olmuyordu. Doğu Türkistan’da bulunan yakınlarından haber alamayan kardeşlerimiz şanslarını bir daha denemek isteyip yine yollara düşmüşlerdi. Niyetleri, 8 Eylül günü saat 18.00’de Ankara’da bir basın toplantısı düzenlemekti, olmadı. Ankara’ya yine alınmadılar.
Onlar, sığındıkları Türkiye’de resmi kurumlar nezdinde karşılaştıkları bu muameleye mi yansınlar yoksa Çin maşası Perinçek ve ekibinin kendilerini hedef göstermesine mi?
Perinçek’in oluşturduğu ve Çin’den beslendikleri belli olan “Türkiye Gençler Birliği (TGB)”, sosyal medya hesaplarından yaptıkları açıklamada onları “Uygur kışkırtıcıları” olarak nitelendirdiler ve düzenlemek istedikleri basın toplantısına da “Bölücü Kampanya” dediler. Sahibinin Sesi olarak yayın yapan Aydınlık da TGB paylaşımını, “Uygur Kışkırtması TGB'ye Çarptı” başlığıyla duyurdu. Onlara göre, Uygurları destekleyenler de “Türkiye düşmanı” idiler!
Bilir misiniz bilmem; artık yaşlanan ve yaşlandıkça nankörleştiği için bir daha evi bulamasın diye ormanın derinliklerine götürülüp atılan bir kedi hikâyesi vardır… Zavallı kedi oradan oraya koşarken vahşi hayvanlarla karşılaşınca korkudan titremeye başlamış. Derken, aslanı iyice süzdükten sonra bir ona bir kendine bakmış, sonra da bıyık altından gülerek,
-İşte bu! Diye geçirmiş içinden ve söylenmiş: Ben mi ona benziyorum, o mu bana
benziyor? Birbirimize benzediğimize göre o da beni tanır; o halde korkmama gerek yok!
Aslan kediyi görünce şaşırsa da kendine benzediği için himayesi altına alıp korumuş! Perinçek efendi de işte öyle… Bir taraftan Çin’in himayesine girmiş, diğer taraftan sırtını iktidara dayamış ve kostak kostak dolaşıp böbürlenerek ve orada burada ahkâm keserek işlerini yürütüp gidiyor. Eylül 2019 tarihinde Britanya merkezli Independent Gazetesi’nde kendisi ile yapılan röportajda, “Biz iktidara destek vermiyoruz. İktidar bize destek veriyor” diyebiliyordu. Nitekim son günlerde de oğlunun Dışişleri Bakanlığı’na memur olarak atanması ile gündeme geldi. (İster hiss-i kable’l vuku’ ister öngörü denilsin de; o çocuk ileride Çin’e Konsolos, Büyükelçi vs olur da “Babam sağ olsun” derse kimse şaşırmasın!”
Perinçek ve çevresinde bulunanlar her fırsatta Çin propagandası yaparak orada soydaşlarımıza yapılan zulmü yok saymaya, hatta o masum insanları “terörist” olarak tanımlayıp kamuoyu oluşturmaya çalışırlarken Çin, Türkiye’de yayınlanan ve kirli yüzünü açığa çıkardığı için hoşuna gitmeyen haberlere erişim yasağı bile koydurabiliyor. Uygur Türklerine karşı kışkırtıcı yayınlar yapan Aydınlık grubuna açılan davalar ise sonuçsuz kalıyor. Çok acı bir durum değil mi?
Eylül 2019’da Doğu Perinçek’le röportaj yapıp Türkiye’deki iktidarla olan ilişkilerini soran İndependent Gazetesi, Nisan 2020’de de Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde yüksek lisans yapan ve Annesi Doğu Türkistan'daki kamplara alındığı için yıllardır kendisine ulaşamayan Meryem Sultan’la röportaj yapmıştı. Çin Büyükelçiliği’nin müracaatı üzerine, Ankara Birinci Sulh Ceza Hâkimliği, 21 Nisan 2020 tarihinde "Türkiye’de yaşayan Meryem Sultan anlatıyor: Doğu Türkistan’daki ailem ile görüşmem engelleniyor, 4 yılda iki kez konuşabildik" başlığıyla yayınlanan röportaja erişim yasağı getirdi.
İşte böyle… Başa geliyor olmaz işler ve bakalım bu konularda hassas olması gereken MHP neler işler?
Bütün bunlar olurken ve MHP’nin kayıtsız şartsız destek verdiği iktidarın yancısı olarak propagandasını yapıp işlerini tıkır tıkır yürütmekte olan Doğu Perinçek, “Huylu huyundan vazgeçmez” kavlince MHP’ye sataşmadan da duramıyordu. Şubat 2020’de Rus Komsomolskaya Pravda Gazetesi’ne verdiği röportajda Devlet Bahçeli hakkında “İYİ Parti ile rekâbeti yüzünden zaman zaman akılcı Türk vatanseverliğinden kopuyor ve ABD yörüngesine girebiliyor” ifadelerini kullanmıştı. Onun bu sözleri üzerine MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, "Çin’den Türkiye’ye yayılan ve aşısı bir türlü bulunamayan Doğu Perinçek mikrobu" ifadelerini kullandı. Büyükataman ayrıca, Perinçek’in daha önce de Bekaa Vadisi’ne giderek elinde çiçeklerle terörist başını ziyaret etmesine gönderme yaparak, "Bu şahsın ücretini öderseniz elinde çiçeklerle Kandil'e gönderebilirsiniz" demişti.
Doğru teşhise diyecek bir sözümüz yok. Doğu Perinçek işte bu. Yalnız MHP ile Doğu Perinçek’in adı konulmamış bir “ittifak” içinde olmalarına da gönlümüz razı olmaz. Çünkü Perinçek’le güdümündeki yayın organları hem 12 Eylül öncesi şehit edilen ülkücülerin önemli bir bölümünün azmettiricisi, hem de Doğu Türkistanlı kardeşlerimize zulmeden Vahşi Çin’in Türkiye’deki maşası ve organizatörüdür. Perinçek muhtemelen iktidarın yol vermesi ya da Çin’in televizyonlardaki propagandisti olarak kanallarda boy göstermekte ve aslanla kendisi arasında benzerlik kurup böbürlenen kedi misali kurulup üst perdeden ahkâm kesebilmektedir. Ekranlardaki tartışma programlarına sanki MHP adına çıkan hiç kimse yok gibidir. MHP’den beklenen oralarda fikri ağırlığı olan, sözüne itibar edilen temsilcilerin olması ve farkı fark ettirmeleridir.
Sözün özü, 18 yıllık iktidar partisi olan AKP ile Türkiye’nin CHP’den sonraki en köklü siyasi partisi olan MHP, geçmişi karanlık, geleceği ipotekli Doğu Perinçek ve ekibinin kurnazlığına boyun eğmemelidirler.