Ya İspanyol Anayasasını Kim Koruyor?
Akdenizin en batısındaki küçük coğrafyasını yüksek dalgalara dayanacak yüksek küpeşteli gemiler inşa ederek okyanus ötesine genişleten İspanya, 15 ve 16. yüzyıllarda Akdeniz dünyası dışında büyük bir hükümranlık kurmuştu. İspanya’nın bu hakimiyeti 17. Yüzyıldan itibaren azalmış, 1805 yılındaki Tarafalgar Deniz Savaşındaki ağır mağlubiyeti sonucu denizlerdeki üstünlüğü tamamen sona ermiştir.
Günümüz İspanya ve Avrupa’sının şekillenmesinde 1800-1815 yılları arasında devam eden Napolyon Savaşlarının etkisi büyük olmuş, bu savaşlar Avrupa’da anayasal süreçlerin başlamasını tetiklemiştir. Napolyon’un etkisi ile ortaya çıkan ilk anayasa, kardeşi Joseph Napolyon’u İspanya Kralı haline getiren 1808 İspanyol anayasasıdır. Kısa süreli olan bu anayasa, siyasal gelişmelerle birlikte önce, 1812 yılında yenilenmiş, sonra 7 farklı anayasa daha yürürlüğe girdikten sonra, 1873 yılında 18 ay yaşayacak Cumhuriyet Anayasası ilan edilmiştir. Birinci Cumhuriyet Dönemi olarak adlandırılan bu dönem, çekişmelerle geçen ayların ardından 29 Aralık 1874’de yeni bir anayasa ile Bubon ailesinden XIII. Alfonso kral ilan edilerek, cumhuriyete son verilip monarşiye dönülmüştür.
57 yıl süren anayasal monarşiden sonra 1931’de yeniden ilan edilen cumhuriyetle birlikte ülkede çıkan asayişsizlik ve siyasal kargaşayı önlemek için yürürlüğe konulan sıkıyönetimin komutanı olan General Francisco Franco, cumhuriyet hükümetini darbe ile görevden uzaklaştırıp 1939 yılında Caudillo (önder) ünvanı ile diktatörlüğünü ilan etmiş, öldüğü 1975 yılına kadar da ülkeyi diktatörlükle yönetmiştir.
1939-1975 yılları arasında Burbon Hanedanı ile iyi geçinen ve çeşitli pazarlıklar içinde olan General Franco’nun kendinden sonrası için veliaht tayin ettiği Burbon ailesinden Carlos (tam adı Juan Carlos Alfonso Víctor María de Burbon) tahta çıkmış, 1978 yılında da anayasal monarşi ilan edilerek ülkenin demokrasiye geçiş süreci hızlandırılmıştır. Kral Carlos, 1874 yılında tahta çıkan XIII. Alfonso’nun torunudur.
İspanya Cortes’i tarafından ülkenin demokratik bir yapıya kavuşturulması için anayasal düzenlemeler taşıyan ve 1950’den itibaren parça parça yürürlüğe giren Krallığın Temel Yasaları (Leyes Fundamentales del Reino) 1978 ylında ilan edilen İspanyol Anayasası (Constitucion Espanola) Temel Yasaların yerini almıştır. İspanya’nın yeni Anayasası, ülkedeki siyasal partilerin lideri olan 7 hukukçu tarafından hazırlanmış, 7 Aralık 1978 tarihinde halkın onayına sunularak kabul edilmiştir. (Akın ÖZÇER, Çoğul İspanya, Anayasa Sistemi ve Ayrılıkçı Terörle Mücade Yöntemi, İmge Kitabevi, 2006)
Siyasi parti lideri olan 7 hukukçu tarafından yazılan anayasa, hem eski İspanyol Anayasalarından hem de Avrupa’da yürürlükte olan anayasalardan, özellikle de Alman Temel Kanunu’ndan (kurucu güvensizlik oyu aynen alınmıştır) ilham alınarak hazırlanmıştır. Bu anayasanın hazırlanmasında Başbakanlık koltuğunda oturan yine bir hukukçu olan Adolfo Suarez kadar, oldukça uzun bir dönemdir siyaset sahnesinde olan İspanyol Sosyalist İşçi Partisinin (PSOE) etkisi büyük olmuştur.
İspanyol Anayasası 1 Önsöz, 169 Madde, 4 Ek Hüküm, 9 Geçici Madde ve 1 Yürürlükten Kaldırılan Kanunlar ve 1 Son Hükümler’den oluşmaktadır. Anayasadan beklenen, tarihi süreç içinde çok defa yaşanan iç savaşların ve 2. cumhuriyetin ilanı sonrasında ortaya çıkan kanlı iç savaşlar ve Franco döneminin yaratmış olduğu büyük toplumsal bölünmenin ortadan kaldırılarak barış içinde bir arada yaşama iradesinin güçlendirilmesidir.
Anayasanın giriş bölümünde ifade edildiği üzere;
Madde 1. (Egemenlik Yurttaşlarındır.)
1. Bu Anayasa, İspanya’yı, hukukun üstünlüğüne bağlı, kanun düzeni, özgürlük, adalet, eşitlik ve siyasi çoğulculuğun en yüksek değerlerini savunan sosyal ve demokratik bir Devlet olarak kurar. 2. Ulusal egemenlik, Devletin gücünü aldığı İspanya halkınındır. 3. İspanyol Devleti’nin siyasi şekli parlamenter monarşidir.
Madde 2. (Milletin Birliği ve Özerklik hakkı.) Anayasanın temeli, İspanyol milletinin ayrılmaz birliği, tüm İspanyolların ortak ve bölünmez ülkesidir.
Madde 3. (Kastilyanca ve diğer İspanyol dilleri.)
1. Devletin resmi dili Kastilyancadır. Tüm İspanyolların bu dili bilme ödevi ve kullanma hakkı vardır.
Anayasanın bu maddeleri bir üniter devletin anayasasında olması gereken hükümlerdir. İspanyanın geçirmiş olduğu tarihi süreçlerdeki feodal-bölgesel bölünmüşlükler üzerinden yaşanan iç savaşları ülkeyi bölmeden atlatan çeşitli yönetim şekillerinde üniter bir devlet ve homojen bir toplum olma yolunda büyük mesafe kat etmesi anayasa hukuku açısından dikkat çekicidir. İspanya anayasa hukuku literatüründe 1978 yılına kadar üniter bir devlet olarak sınıflandırılmıştır. Anayasanın başlangıç kısmındakı üniter devlet düzenlemelerine rağmen, VII Kısımda yer alan 137 ve devamı maddelerinde düzenlenen özyönetim ve özerk yönetim hükümleriyle federal bir yapılanmanın temelleri atılmıştır.
Madde 137. (Şehirler, İller ve Özerk Topluluklar)
Devlet bölgesel olarak şehir, il ve kurulabilecek Özerk Topluluklar halinde teşkilatlanmıştır. Bütün bu organlar, kendi işlerinin yönetimiyle ilgili özyönetim hakkına sahiptir
Bu maddelerle bir yandan özerklik konusu zenginlik olarak kabul edilerek anayasada yer bulurken, özerkliğin ülkenin bölünmesine yol açacağı endişesi de anayasaya yansıtılmıştur. Örneğin:
Madde 138. (Birlik ve Bölgesel Eşitlik)
1. Devlet, Anayasanın 2’nci maddesinde bulunan birlik ilkesinin etkin uygulamasını güvence altına alır, İspanya’nın farklı bölgeleri arasında adil ve yeterli ekonomik denge kurulmasını temin eder ve adalarla ilgili koşullara özel dikkat sarf eder.
Madde 139. (İspanyolların Devlet Topraklarında Eşitliği)
1. Devlet topraklarının her yerinde tüm İspanyollar aynı haklara ve yükümlülüklere sahiptir.
2. Hiçbir makam, doğrudan ya da dolaylı, İspanyol topraklarında dolaşım ve yerleşme özgürlüğünü ve malların serbest dolaşımını engelleyecek önlemler alamaz.
Özerklik oluşturulması Anayasanın VII. Kısımının II. Bölümünde Yerel Yönetimler başlığı altında düzenlenmiştir. İl yönetimlerine bizim de 1921 anayasası döneminde özel şartlarda kısa bir süre uyguladığımız kendi yönetimlerini oluşturma izni verilir. İspanyol Anayasasına göre özerk toplulukların özyönetimlerini oluşturmak da mümkündür. Özerk yönetimler şu konularda yetkili olacaktır.
Madde 148. (Özerk Toplulukların Yetkileri)
1. Özerk Topluluklar aşağıdaki konularda yetki üstlenebilir:
i) Kendi özyönetim kurumlarının teşkilatlanması;ii) Kendi bölgeleri yerel yönetim tarafından mevzuatla yetki verilen yerel Kurumlara ilişkin Devlet Yönetimiyle ilgili fonksiyonlar; iii) Şehir ve kırsal kesim planlaması ve konut; iv) Kendi bölgesi içinde, Özerk Topluluğun yararına olan bayındırlık işleri; v) Güzergahları münhasıran Özerk Topluluğun bölgesi içinde olan yollar ve demiryolları ve yukarıdaki vasıtalarla veya aynı koşulları yerine getiren teleferikle ulaştırma; vi) Gemi sığınakları, yat limanları ve hava alanları ve, genelde, ticari faaliyetlerin olmadığı limanlar vii) Genel ekonomik planlamaya uygun tarım ve hayvan yetiştiriciliği; viii) Ağaçlık alanlar ve ormanlar ix) Çevre koruma yönetimi; x) Özerk Topluluğun yararına hidrolik projelerin, kanalların ve sulamanın planlanması, inşası ve işletmesi; mineral ve termal sular; xi) İç sulardaki balık avı, kabuklu deniz ürünleri sanayi ve su ürünleri, avcılık ve nehir balıkçılığı; xii) Yerel fuarlar; xiii) Ulusal ekonomik politika tarafından belirlenen hedefler içinde Özerk Toplulukların ekonomik kalkınmasını teşvik; xiv) El sanatları; xv) Özerk Toplulukların yararına müzeler, kütüphaneler ve müzik konservatuarları; xvi) Özerk Toplulukların ilgi alanına giren anıtlar; xvii) Kültürü, araştırmanın teşviki ve uygulanabildiğinde Özerk Topluluğun dilinin öğretimi; xviii) Kendi bölgesinde turizmin tanıtım ve planlaması; xix) Sporun ve boş zamanların uygun kullanımını teşvik; xx) Sosyal yardım; xxi) Sağlık ve hijyen; xxii) Bina ve tesislerinin bakım ve korunması; bir kuruluş kanununun belirlediği şartlarda yerel kolluk güçleriyle ilgili koordinasyon ve diğer kuvvetler.
2. Beş yıl geçtikten sonra, Özerk Topluluklar, 149’uncu maddede belirtilen çerçevede, Statülerinde değişiklik yaparak, yetkilerini aşamalı olarak arttırabilirler.
Anayasa’ya göre özerklik statüleri Statü taslağı, İl Konseyi veya söz konusu illerin adalar arası kurumundan üyeler ve bunların içinden seçilen Senatörler ve Milletvekillerinden oluşan bir Meclis tarafından hazırlanır ve kanunlaştırılması için Parlamento’ya gönderilir. İki meclisli parlamento tarafından kabul edilen taslak anayasa mahkemesinin denetimine de tabi olarak yasalaşırsa özerklik kurulmuş olur. Özerklik statüsünün İspanyol Anayasasına uygun olması zorunludur.
Katalanya Sorunu
1978 Anayasasının yürürlüğe girmesinden sonra Bask Sorunu büyük ölçüde çözülmüştür. Terör yolu ile topluma kendi isteklerini kabul ettirmeye çalışan bölgede birkaç terör olayı olmuşsa da başta Bask üyelerinin kendileri tarafından terör lanetlenmiş, terörü gerçekleştirenler başta Fransa olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerine kaçmışlar, ancak, bu ülkeler tarafından yakalanarak İspanyol adaletine teslim edilmiştir. Terörün uluslarararası desteğinin sona erdirilmesi (bu doğrultuda Avrupa Topluluğunun tutumu çok büyük önem taşımaktadır) Bask terörünün de sonunu getirmiştir.
Anayasanın ilanından sonra ülkedeki en sorunlu bölge kuzeydeki Bask Bölgesi değil, güneydeki Katalanya bölgesidir. Ülkenin en sanayileşmiş ve zengin bölgesi olan Katalanya, ödedikleri vergiden merkezi hükümete giden kısmın yüksekliğinden şikayete başlamışlar, (aslında, ademi tahsis ilkesi gereğince bütün vergiler merkezi bütçede toplanmakta, merkezi bütçeden belli bir kısmı bütçe kanununa uygun olarak özerk bölgeye aktarılmaktadır) daha sonra bölgede ödenen vergileri kendileri toplayacaklarını beyan edince Anayasanın,
Madde 8. (Silahlı Kuvvetler.)
1. Ordu, Donanma ve Hava Kuvvetlerinden oluşan Silahlı Kuvvetlerin görevi, İspanyanın hükümranlığını ve bağımsızlığını güvence altına almak ve toprak bütünlüğünü ve anayasal düzenini savunmaktır.
2. Askeri teşkilatın temel yapısı, Anayasanın esaslarına göre esas kuruluş kanunuyla düzenlenir.
hükmü gereğince Anayasal düzeni korumakla görevli olan ordu harekete geçirilmiştir.
Aynı doğrultuda Katalanya Özerk Yönetiminin Avrupa Birliğine başvurusu da reddedilince özerk yönetimin başkanı Artur MAS Kasım 2014’de İspanya’dan ayrılmak üzere bir referendum yapacaklarını açıklamış, tüm görüşmelere rağmen kararından vazgeçmeyerek refareandumu gerçekleştirmiştir. Açılan davada yargılanan MAS hüküm giyince Özerk Yönetimin Başkanlığından ayrılmak zorunda kalmıştır.
Artur MAS’tan sonra Katalanya’da işbaşına gelen Charles Puigdemont bağımsızlık referandumunu yürürlüğe koyarak bağımsızlık ilan edeceğini açıklayınca, hakkında açılan anayasayı ihlal davasında tutuklama kararı verilmesi üzerine ülkeden kaçarak Belçika’ya sığınmıştır. Belçika hükümeti Puigdemont’u tutuklayarak İspanya’ya iade etmiş, Avrupa Konseyi de bir açıklama yaparak ayrı devlet olması halinde Katalanya’nın Avrupa Birliğine kabul edilmeyeceğini açıklamıştır. Bu açıklama Avrupa Birliği Ülkelerle derin bir işbirliği içinde olan Katalanya ekonomisinin çökmesi anlamına geldiği için Katalanya Özerk Yönetimi almış olduğu kararı yeniden değerlendirmek zorunda kalırken İspanya Cortesi de referandumun yasa dışı olduğu ve reddedildiğine ilişkin bir karar almıştır.
Bu olaylar sırasında Puigdemont’un “Türkiye’de Kürtler bir referendum yapsaydı, hiçbiriniz bu referandumun anayasaya uygun olup olmadığına bakmaz, hepbirlikte bu referandumu tanıması için Türkiye’nin üstüne çullanırdınız” serzenişi son derece dikkate çekicidir. Bu serzeniş aynı zamanda anayasal bir düzenin korunması için içsel dinamikler kadar, hatta bundan daha önemli olarak dış dinamiklerin ne kadar etkili olduğunu göstermektedir. İspanyol Anayasasının korunması Avrupa Topluluğu tarafından sağlanmakta ve Avrupa Topluluğunun parçalanmaması için İspanya bir bütün olarak ayakta tutulmaktadır.