Öncelikle Suriye’de başlayan operasyonun Türkiye’nin izni ve bilgisi dahilinde başlatıldığını ve kurmay subaylarımız tarafından planlandığını ifade edeyim. ÖSO tamamen Türk ordusunun kontrolünde. HTŞ ise Türkiye’ye muhtaç. Operasyondan önce HTŞ’lilerin toplandığı İdlib kuşatma altındaydı. Rejim ve müttefiklerinin İdlib’e saldırmasını Türkiye önlüyordu. İdlib’in ihtiyaçları sadece Türkiye’den giderilebiliyor.
Türk Ordusu büyük bir göç başlamadığı sürece savaşa fiilen katılmayacak. ÖSO uzun yıllardır eğitiliyor. Türk ordusuyla operasyonlara, tatbikatlara ve harekatlara katıldılar. Suriyeli gençlerin vatanlarını kurtarması hedefleniyor. Göç nasıl başlayabilir? İlk ihtimal, saldırının püskürtülmesi ve ardından rejim güçlerinin 4,5 milyon muhalifin yaşadığı İdlib’e saldırmasıydı. Bu ihtimal ortadan kalktı. İkinci ihtimal operasyonun sonraki safhalarında bir bozgun yaşanması. Üçüncü ihtimal rejimin İdlib’e varil bombası atması ya da kimyasal silahlar kullanması. Türkiye’nin yeni bir göçe asla izin vermeyeceği muhataplarına da bildirildi.
Türkiye bu operasyonda sadece Fırat’ın batısında YPG işgaline son verilmesini ve Halep ile Hama’ nın ele geçirilmesini hedefliyor. Yani Tel Rıfat, Münbiç ve Ayn al-Arap (Kobani) kurtarılacak. Ayn al-Arap’ın askeri operasyonla mı yoksa mal ve insan giriş çıkışı engellenerek mi teslim alınacağına, Tel Rıfat ve Münbiç alındığında karar verilecek. Zira bu iki kent alındığında Ayn al-Arap dört taraftan kuşatılmış olacak.
Burada hassas bir nokta var: Önceki operasyonlara Türk ordusu da katıldığından, YPG güçlerini kuzeydeki topraklarının tamamında konuşlandırmak zorundaydı. Çünkü Türk ordusu herhangi bir yerden saldırabilirdi. Bu operasyonda ÖSO sadece batıdaki YPG güçlerine saldırabilir. Bu nedenle YPG doğudaki güçlerini mesela Kamışlı ve Haseke’ de ki askerlerini batıya kaydırabilir. Böyle bir gelişme olursa ÖSO güçlerine, Türk topraklarından serbest geçiş izni verilecek ve mutabık kalınan yerlere düzenleyeceği saldırılar desteklenecek.
Ankara’nın rejimden sadece Halep ve Hama’ nın alınmasını yeterli görmesinin en önemli sebebi, ÖSO ve HTŞ’ nin askeri kapasitesinin, daha geniş toprakları savunmak için yetersiz olması. Ne kadar çok toprak ele geçirilirse ordu o kadar yayılacak yani güç kaybedecek. Rejim güçleri güneyde. ÖSO ve HTŞ birlikleri güneye yığılmalı diye düşünmeyin. Rejimin kontrolündeki Lazkiye ve Tartus batıda. YPG doğuda ve kuzeydoğuda. Ayrıca ele geçirilen yerlerde ölü hücreler var. Ordu güneyde toplanırsa iki hatta üç ateş arasında kalabilir.
HTŞ, Hama’dan sonra Humus’u alırsa Lübnan sınırına ulaşır. Buda HTŞ’ nin Türkiye’ye olan bağımlılığının azalması yani daha bağımsız hareket edebilmesi demek. Ankara bunu istemiyor.
İlaveten Ankara’nın amacı Esad’ı yok etmek değil, masaya oturtmak. Türkiye iki yıldır Suriye ile ilişkileri normalleştirmeye çalışıyor. Zira YPG ve sığınmacılar sorunlarını hafifletmeyi istiyor. Tüm gayretlere rağmen Esad masaya oturmayınca askeri operasyon düzenlemekten başka yol kalmadı. Savaş yayılırsa uzar. Rejim ne kadar çok yer kaybederse o kadar saldırganlaşır. Halep ve Tel Rıfat çok hızlı alındı. Aynı başarı Münbiç ve Hama’da da tekrarlanırsa ve Esad görüşme talep etmezse Türkiye operasyonun genişletilmesini göze alabilir.
Rejim, muhalefeti yenilgiye uğrattığında, askeri olarak, bugünkünden çok daha güçlüydü. Hem Rus ordusu hem de Wagner güçleri tüm olanaklarıyla Suriye’deydi. Bugün zayıflamış olan Rusya’nın önceliği Ukrayna savaşı. Suriye’de 3-4 000 civarında Rus askeri olduğu düşünülüyor. Wagner tamamen çekildi. Suriye’de 50 000’in üstünde Hizbullah militanı vardı bugün hiç yok. İran birliklerinin yerini Şii milisler aldı. Suriye ordusu da tarihinin en zayıf döneminde. Dolayısıyla Ankara, rejimin etkili bir saldırı başlatabileceğini düşünmüyor.
Bununla beraber operasyon başladıktan sonra İran’dan ve sınırlıda olsa Rusya’dan takviye güçlerin geleceği öngörülüyordu. Öngörülemeyen oldu; Irak’tan da Haşdi Şabi milisleri getiriyor. Ankara; ABD ve İsrail’in, İran’ı Suriye’de de zayıflatmakta kararlı olduğu kanaatinde. Öyle ki, İran ve Irak’tan gelen milislerle takviye edilen Suriye ordusunun Halep’i ele geçirmeye yakınlaşması halinde İsrail’in güneyden Suriye topraklarına gireceği düşünülüyor. Buna göre İsrail ordusu, önce Dürzilerin yaşadığı Süveyda ve muhaliflerin mesken tuttuğu Dara’yı ele geçirip arkasını sağlama almış olarak Şam’a yürüyecek. Türkiye bu tespitini İran’a bildirdi.
Ankara’nın en önem verdiği politikaların başında sığınmacıların memleketlerine dönmesi geliyor. Bunu sağlamak için, ele geçirilen yerlere sonradan yerleştirilen 800 000 civarındaki PKK sempatizanı zorunlu olarak YPG’nin işgalindeki topraklara göç ettirilecek. Akabinde Türkiye’ye özellikle Halep, Tel Rıfat, Münbiç ve Ayn al-Arap’tan gelen 2,5 milyon dolayındaki sığınmacıdan mümkün olan maksimum sayıda kişinin evlerine ve/veya PKK’lıların terk ettiği meskenlere dönmesi sağlanacak. Bu politikayla, Türkiye’deki sığınmacı sayısını azaltmanın yanında, Halep ve çevresinde PKK tarafından bozulan nüfus yapısının orijinal haline dönmesi hedefleniyor. Bu kadar kalabalık bir kitlenin YPG kontrolündeki bölgeye yerleşmesi, giderek daha kısa aralıklarla sıcak çatışmalara dönüşen Arap aşiretleriyle YPG arasındaki gerilimi yükseltecektir.