10 ay önce yapılan genel seçimlerde başarıyla ipi göğüslemiş bir İttifak ve iktidar partisi vardı, şüphe yok. Bilhassa 6’lı Masa karambolü (Meral Akşener faktörü) ve HDP yakınlaşması iyi işlenmişti ki bu sonucu pekiştiren faktör oldular. “Pekiştirdi” diyorum; çünkü Kemal Kılıçdaroğlu’nun ısrarla aday olmak istemesi, o uğurda artık esamisi silinmiş Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ve Temel Karamollaoğlu ile kurduğu denklem, bugün görülüyor ki Millet İttifakı’nın seçimi kaybetmesinde asli etkendi...
10 ay önce Cumhur İttifakı adına söylediğimizi bugün CHP adına ifade etmek durumundayız: evet; 2024 Mahalli İdareler Seçimi, bu parti adına açık bir zaferdir. Özellikle büyükşehir belediyelerinde CHP’nin aldığı sonuçlar etkileyici; başta Ankara ve İstanbul gibi... Bununla birlikte Ak Parti güçlü olduğu illerde kazansa dahi oy kaybetti; örneğin Kayseri... Ki Kayseri’ye değineceğim.
Elbette DEM Parti ile ortaya koyulan taktiğin İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’na fayda sağladığına şüphe görülmüyor! Keza Ankara’da da milliyetçi oyları tahkim eden Mansur Yavaş’ın benzer başarıyı yakaladığı açıkça ortada duruyor. Seçimlerin haritasına bakar mısınız? Bir tarafta DEM Partisi ile İstanbul, diğer tarafta milliyetçilerin blok haline geldiği Ankara!.. N’olursa olsun siyaseten konjonktürün avantaja döndüğü ve bu iki başkanın taktik yeteneğinin işlediğini itiraf gerekir. Yoksa aliyyül alâ eser ve hizmet koydukları için başarılarının taçlandığını ifade etmem olası değil.
Evet, mahalli seçimlerde iktidara mevzi kaybettiren esas mesele, ekonomik krizdir. Ne İmamoğlu’nun başarısı ne başka bir şey... Emekli küskünlüğünün ekonomik krizden mülhem olduğu ve vatandaşların hayat pahalılığına dayanma eşiğinin kırıldığını görmek lazım. Bu halde merkezi hükümeti başkasına devretmeyen vatandaş; yerel idareler üzerinden uyarı vermekten çekinmedi.
Ak Parti ve MHP’nin mevzi kaybını doğrudan ekonomik koşullara bağlıyorum. MHP’nin oy oranı düşmemiştir; fakat il belediyelerini kaybetmesinin sebebi, iktidar ortağı görülmesindendir. İkinci noktada ise aktörlerin belirleşmesi durumu var. Yani bir tarafta, tek başına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; diğer tarafta Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş... Ak Parti’nin en büyük avantajı da dezavantajı da tek bir isme endekslenip kalması, partinin alternatif isimler üretememesidir. Yaşanan ekonomik kriz, Cumhurbaşkanının yanılmazlığı ilkesini sarsarak, işi bu noktaya kadar getirdi. Demem o ki iktidar partisi adına ilerde daha zor günler yaşanması muhtemeldir. Hele şu ekonomik gidişatın vatandaş indinde de gerçekten derin travmalar oluşturduğu kabulü arttıkça Ak Parti’den kopmalar yaşanmaya devam edecektir.
2023 Mayıs seçimlerinde olmadı, eyvallah! O olmayan şimdi 2024 Mart seçimlerinde oldu; ekonomik hâl, seçmen tercihlerini etkiledi.
Sandığa gitmeyen sadece emekliler midir? Büyük ihtimal öyle; ama bu işin incelenmesi lazım gelir ki analizi de sağlıklı olsun. 32 milyon 222 bin kişinin istihdam edildiği bir memlekette 16 milyon emeklinin olması korkutucudur. Hele gelir, maaş seviyesi bu radde erimiş bir çalışan nüfusu düşünürsek, bu ekonomi nasıl dönüyor, hayret! İnsani olarak 10 bin lira maaşla hiç kimsenin geçinemeyeceği ortadadır. Üzücü olan durum, şu geldiğimiz nokta ki yazık, çok yazık. Her n’olursa olsun, yani Cumhurbaşkanı yanlış bir ekonomik plan uygulasa da sanırım bu derece kırılgan olduğumuz, yataklara düşüceğimizi kimse hedap edemezdi. İşte! Vaziyete dayanamayan emekli, nihayetinde faturayı iktidara kesti, attı...
Bu seçimin kaybında emekliler hariç, pek hesaba katılmayan tabakalar da bulunuyor. Örneğin gençler; KPSS kapılarında sürünen gençler. Gençlerde karamsarlık o kadar fazla ki büyük sorundur... Çalışan kesim; onlar da ücret zammının beyhude sarmal olduğunu anladılar ki Cumurbaşkanı dahi sonunda itiraf etti (kör kuyu). CHP taşrada kazanamadığı yerlerde belediye kazandı; demek rençber, besici de umudunu kesmek üzre. Yine söylüyorum; direnç kırıldı ve iş artık Ak Parti için daha da zordur.
Belediye şirket işçileri (BİT) gerçeği var ki o da unutulan bir konu. BİT çalışaları kadro istedi, verilmedi. Bugün istihdam sayıları belli değil; fakat sayıları sürekli artmakta... Özellikle seçim arifesinde işe alımı devam eden bu kitlenin en son 560 bin sayısına ulaştığı söyleniyor (2021’de sayı “490 bin”miş) ve hiç bir kadro garantisi olmayan şirket işçileri çoğunlukla Ak Parti belediyelerinde idi... Kadro alamayan, hukuki ve sosyal güvenceden mahrum ve anında kovulabilen bu işçilerin bir tepki verdikleri de hesaba katılabilir; çünkü aileleri dahil, hiç azımsanamaz bir potansiyeldir. Hülasa esnaf, tüccar, doktor; işçi, memur; şikayet etmeyen kalmadı ve artık direnç kırıldı, eşik aşıldı (maalesef).
Bugün Ak Parti n’apsa göze batacak duruma gelmiştir. 17 Bakan ile İstanbul çıkarması, Turgut Altınok’un 600 dairesi... Bir milletvekilinin “öğretmenler ek iş yapardı, ayıp değil” teranesi... “Yandaşların hala semiriyor” algısı; artık ne yapsanız göze batar ve algıyı tersine çevirir noktadadır! İstisna yerler hariç, ağzıyla kuş tutan Ak Parti belediye başkanı da olsanız, vaziyet böyle gittikçe işiniz zorlaşacaktır.
Köşe yazımın ilk paragrafında “Kayseri örneği” demiştim. Kayseri Büyükşehir Belediyesi, yerel hizmet kalitesinde hiç aşağı itilir bir belediye değildir ve yıllardır böyledir. Mehmet Özhaseki’den sonra Memduh Büyükkılıç’ın başarılı bir belediye başkanı olduğu da şüphe götürmez. Kadın istihdamı önceliği, Kaymek Aş. tarafınca düzenlenen mesleki eğitim kursları... Her yönü ile aktif bir belediye. Bu nedenle Ak Parti belediyesi, Kayseri’de ancak kendiyle yarış halindedir ki 2024 seçimlerini yine kazanması, durumun açık göstergesidir. Büyükkılıç, 31 Mart 2024 seçiminde %38,62 oranında oy alarak yarışı kazandı. Neredeyse en yakın rakibine 2 tur bindirmiş oldu; fakat 2019’da aldığı oy ise %63,39...
Kentin alt yapısı başta, çevre hizmetleri ve sosyal-kültürel belediyecilik iyi organize edilmiştir. Kayseri’ye gidin, neredeyse her ilçede belediyeye ait kütüphaneler görürsünüz. Yine her noktada halk ekmek büfeleri... Tecrübeli kadro ve bir başkan olduğu halde Ak Parti’nin oyları düşmüş. Nasıl olabilir? Gelin öncelikle seçmen sayılarına bakalım. Kayseri’de 2019 seçimlerinde kayıtlı seçmen 957 bin kişiymiş ve seçime katılım oranı %86... 2024’te ise 1.039.684 seçmenden 803.550’si sandığa gitmiş; 2019’a göre neredeyse %13’lük bir düşüş bulunuyor. 236 bin’den fazla seçmen oy kullanmamış. Şimdi ikinci veri olarak, emekli sayılarına bakalım: Kayseri’de 2023 Eylül sonu verilerine göre emekli sayısı 272.559 kişi. Bu sayının biraz daha yükseldiği elbette hesap edilebilir. Detaylı veri istemekle beraber şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; nispi hesapta sandığa gitmeyenlerin emekliler olduğu iddiası gözardı edilemez.
Sandığa giren oyların ise tepki olarak Yeniden Refah Partisi adayı Abdullah Özkırış’a gittiği görülüyor; ardından Kazım Yücel ve CHP’li Murat Molu sıralamada gelmekte. Özkırış, yine muhafazakâr bir aday; dolayısıyla muhafazakâr kimliği bariz bu kentin yine tepki oyunu İslamcı bir adaya yönlendirmesi doğaldır. Bir diğer tevatür o ki belediye şirket işçilerinin mevcut başkandan ziyade, İYİ Parti adayı Kazım Yücel’e oy verdiği söylencesidir. Belediyede istihdam edilmiş 6.000 bin işçinin ekonomik koşulları öne aldığı iddia edilebilir; fakat bu durum gerçek olsa da dramatik oy düşüşünü izahtan uzaktır. Öyle ya da böyle Kayseri’deki oy kaybının (MHP desteklediği halde) yerel hizmet meselesi değil; aksine ekonomik saikler ile motive olduğu anlaşılıyor. Emeklinin sandığa gitmemesi, tepki oylarının yine muhafazakâr bir adaya yönlenmesi, Memduh Büyükkılıç’ın tek başına sorumluluğu üstleneceği bir vaziyet olmaktan çok uzak. Genel ekonomik şartların bu derece baskınlığı, Ak Parti’nin kalesi Kayseri’yi sallamaya yetiyorsa varın Batı illerini siz hesap ediniz.
Anlaşılan Ak Parti’nin tek çıkar yolu kaldı, ekonomik şartları acilen düzeltmek; fakat bu şartları tedavi, kalıcı ve sağlam olmak zorunda. 20 senede pek çok iş yapılmış olsa da ülkenin sağlam ekonomik temellere oturmadığı, yapısal pek çok sorunun ertelendiği ve ekonomi-politik için agresif kararlar alınacaksa işin iyi hesap edilmesi gerektiği, yerel seçim sonuçlarında ortaya çıktı!