Büyüklerimiz derler ya “her musibet, bin nasihatten iyidir” diye. Acaba gerçekten öyle midir?
Her deprem sonrası İstanbul'da olası büyük deprem konuşulur, ama birkaç gün sonra unutulur.
Tamam, hadi depreme yapacak bir şey yok. Ama depreme hazırlık diye bir şey yok mu?
Elazığ depreminden sonra gerek devletimiz gerek Kızılay’ın çadır ve battaniye konusunda ne kadar hazırlıksız olduğunu hep birlikte gördük. Elazığ ve bölgesinde olan depremin mağdur ettiği insan sayısı, Allah korusun İstanbul'da olduğu zaman bir mahalle kadar etmez. Bugün böyle bir deprem olsa, bu insanları nerede barındıracaksınız? Çadır battaniyeniz hazır mı? Bunları doyuracak mutfaklarınız, sağlık gereçleriniz hazır mı? diye sorsak “evet hazır “derler.
Peki bugün gördüklerimizden sonra biz onların hazır dediklerine inanır mıyız?
Ayıptır, deprem olduğu saat Kızılay para dilenmeye başladı.
Tabii ki milli dayanışma gerekirse hepimiz her şeyimiz ortaya koyar, veririz.
Burada işaret etmek istediğim şey devleti yönetenlerin hiçbir şeye hazırlıklı olmadığıdır. Gerçi bunu bugün Elazığ değil, birçok deprem ve en son Kartal'da yıkılan binalar sayesinde işaretini almıştık. Ama ders alan yok ki, neyleyim.
Burada sadece iktidar değil, muhalefet sivil toplum örgütleri hepimiz suçluyuz. Dilenciliği gelenek haline, fırsatçılığı gelenek haline getiren siyasetçilere… Sık sık afet yaşadığımız güzel ülkemizde, çoğunlukla insanlarımızın açgözlülük ve cehaleti yüzünden hepimiz çok üzülüyoruz.
Her afetten sonra mevcut iktidar, dolaylı birkaç vergi daha koyması yetmiyor, kampanyalar yaparak milletten para topluyor. Tamam, bu güzel de 17 Ağustos depreminden bu yana toplanan paraları döviz bazında ortaya koysun, hesabını versin. Ayıptır sadece trafik cezalarından aldığınız paralar, hem de hak etmeden tuzak, alım gücü ile orantısız kestiğiniz cezalardan dolaylı oluk oluk gelir elde eden hazineden bugünler için hiç mi akçe ayırmadınız?
Dünyanın en çok makam aracının bulunduğu araçları satın, bugünler için harcayın. Bir kerecik olsun millet için bir şey yapın. Kendi aç gözlüğünüzü cehaletimizi bir de utanmadan Allaha yıkıyoruz, “Allah'tan gelen” diyoruz.
Lütfen Allah'a iftira atmayın. Ne oluyorsa biz kendi kendimize yaptığımızı unutmayalım...