2020 ve 2021 yıllarında yaşanan salgın, yangın, kuraklık ve sel felaketlerinden sonra millet olarak 2022 yılına ümit bağlamıştık ki, daha “Bismillah” demeden zam üstüne gelen zamlar, vergi üstüne gelen vergiler “Beterin de beteri olduğunun” habercisi gibiydiler.

Millet ve devlet olarak altyapı, bakım ve tedbir alma özürlüsü olduğumuz için aslında bereket timsali olan beyaz gelinlikli kar yağışlarını bile felakete dönüştürmekte gecikmedik. Önce Tarsus – Adana Gaziantep Yolu’nda araçlar ve yolcular saatlerce mahsur kaldı, Gaziantep’te şehir içinde hayat adeta felç oldu, ardından İstanbul’da ve İstanbul’a ulaşan şehirlerarası yollarda büyük sıkıntılar yaşandı. İstanbul’a, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin övünç kaynaklarından Atatürk Havaalanı’nı kuşa çevirerek bir inat uğruna yapılan İstanbul Havaalanı uçuşlara kapandı, binlerce yolcu perişan edilerek dünyaya rezil olundu.

Derken Isparta’da büyük bir felaket yaşandı. “Şehir dört gün elektriksiz kaldı” dense de okumakta olduğunuz yazımın tam da bu satırlarına geldiğimde Isparta’ya telefon açarak net bilgi almak istedim. Telefon açtığımda elektrik kesintisinin 7. (Yedinci) günü idi ve Enerji Bakanı, “Dün akşam itibariyle son kalan 7 köyün elektriğini de verdik” açıklamasını yapmıştı. Adeta Canlı Yayın yaparcasına 09 Şubat günü saat 17.00 sıralarında Eğirdir Gölü kıyısında şirin ve meşhur bir belde olan Barla Köyü ile çevresinde elektriklerin gelip gelip gittiğini, Çorak ve Boyalı taraflarında da henüz belirti bile olmadığını öğrendim.

Sebep belli. O bölgede oturanlar “Elektrik direklerinin bakımsız olduğunu” ve yaz aylarında, “Bu direkler kışı geçirmez” diyerek ilgililere bildirmelerine rağmen dikkate alınmadığını, hiçbir iyileştirme yapılmadığını bildirdiler. Yine, Isparta ve çevresini etkileyen elektrik arızalarının baş gösterdiği 03 Şubat günü çaresizlik içinde yola çıktıklarında, resmi plakalı bir araçla iş makinesine el ettikleri halde durmadan geçip gittiklerini söylediler. Kısacası önceden tedbir yok, felaket geldikten sonra da sorumluluk yok. İstanbul’a üç Bakan birden gider, Isparta’ya bu işlerden sorumlu Bakan bile 3 – 4 gün sonra teşrif eder…

Yazımın başlığını, “Elektrik Dağıtımında Bu Kafa İle Gidilirse Bize Her yer Isparta Olabilir” diye koymamın sebebi var. Çünkü bırakın Doğuda bir yeri ya da Isparta’yı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başkenti Ankara’da bile sıkıntı yaşıyoruz. Özelleştirmelerden sonra elektrik dağıtım işleri yirmi kusur bölgede herhalde yirmiye yakın şirkete verildi. Bu şirketler devletimizin yaptığı elektrik ağı üzerine kuruldular ve gerekli iyileştirme ve yenilemeleri yapmadan, tabir yerinde ise devletten üç kuruşa aldıkları elektriği on beş yirmi kuruşa satarak keyif çatmaya başladılar. Ne yazık ki devlet kurumlarımız da söz konusu şirketleri adeta başıboş bıraktı. Üstüne üstlük vergi iadeleri ve vergi aflarıyla kârlarını katlamalarına göz yumuldu.

Ankara ve çevresinin elektrik ihalesi Enerji Sa’ya verilmişti. Baktığınızda güvenilir, sağlam bir şirket ama kendilerine de defalarca bildirdiğim halde rahmetli Sakıp Ağa’nın kemiklerini sızlatmaktan geri durmadılar. Özelleştirmeden bu yana geçen 12 – 13 senede belki 1000 – 1500 defa arıza ihbarında bulunmuşuzdur. Mayıs 2021’de, “Başkent Ankara’da Bile Elektrik Şebekesi Yetersizken İstanbul’a Kanal Açmak Haramdır” başlıklı bir yazı yayınlamıştım mesela. Kaç defa da EPDK’ya, olmadı CİMER’e başvurduk. CİMER’e 24 Mayıs 2021 ve 09 Ocak 2022’de yedi buçuk ay arayla iki defa başvurmuşum. Bir fikir vermesi düşüncesi ile CİMER’e yaptığım son başvurumu buraya aynen alıyorum:

“Bağlum … Mahallesi … Sokak'ta bulunan adresimizde yıllardan beri çözülmeyen ve artık kangren haline gelip bizleri hayatımızdan bezdiren elektrik arızaları ve kesintilerle karşı karşıyayız. Özelleştirme kapsamına girdikten sonra en az bin - bin beş yüz defa Alo 186, mail, sosyal medya vb. kanallar vasıtası ile başvurularımız olmasına rağmen Başkent Edaş çözüm üretmedi. Öyle anlaşılıyor ki ciddiye almıyorlar ya da teknik kapasiteleri yetersiz. Birkaç defa da EPDK'ya başvurduk ama orası da adeta Havale Memurluğu yaparak şikâyetimizi ilgili şirkete bildiriyor, onlardan gelen baştan savma cevapları bize gönderiyor. Denetleme görevi olan bir Devlet kuruluşunun etki ve yetkisini kullanıp gereğini yapmaması anlaşılır gibi değil.

Burada yıllardan beri aynı arızalar olduğuna göre yakın geçmişte yaşadığımız günde 9 - 10 saati bulan ve bunun dışında hemen her gün ve bazen günde iki - üç defa yaşadığımız birer ikişer saatlik kesintilerin sebebi belli, teşhisi kolay olması lazım. Bu yapılmadığına, yapılamadığına göre bizleri insan yerine koymadıkları anlaşılıyor.

Âcizane, savaşlardan önce Suriye ve Irak'ı gören, oralarda kalan, birkaç defa Suudi Arabistan'da bulunan, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve hatta gariban Moğolistan'da birer hafta, onar gün kalmış biriyim. Oralarda bir saniye bile elektrik kesintisine rastlamadım. Avrupa ülkelerini saymıyorum bile. Bizler ise Başkentimiz Ankara'nın göbeğinde adeta çöl mahrumiyeti yaşıyoruz. Şu çağda olacak iş değil ama yaşıyoruz. Derdimize çare bulunması ve Kızılay'a 20 km mesafede bulunan Bağlum'a de medeniyetin gelmesi/getirilmesi hususunda gereğini arz ederim.”

Görüldüğü gibi aslında CİMER’i CİMER’e ve elektrik işlerinden sorumlu EPDK’yı da yine CİMER’e şikâyet ediyorum. Değişen hiçbir şey olmuyor; Havale Memurluğu’na devam ediyorlar. Yukarıya aldığım son başvurumun cevabı da yine bu satırları yazarken geldi. Yine klasik cevaplar ama biraz daha teferruatlandırılmış olarak. Oysa ben giderek bizzat görüp içlerinde yaşadığım ülkelerden örnekler vermiş, oralarda niye kesinti ve arıza olmuyor diye sormuştum. Teknolojiyi geliştirip sistemi iyileştirmek yerine yine bildik cevapları sıralamışlar.

Onun için, devletimiz işi sıkı tutmaz ve bu şirketleri başıboş bırakmaya devam ederse zaman içerisinde her bölgede Isparta benzeri büyük mağduriyetlerin yaşanması kaçınılmazdır.

Başımıza elektrik kesinti ve arızalarından kaynaklanan bu felaketler gelince Almanya ve Fransa’daki arkadaşları da arayarak oralarda durum nedir diye sorduğumda Alman ya da Fransızların bizi değil ama bizim onları kıskanmamızı gerektiren cevaplar almış, Fransa’dan gelen cevap ise beni oldukça düşündürmüştü:

“Osman Bey, Türkiye’yi neden Almanya ve Fransa ile kıyaslıyorsunuz? Bu iki ülkede de elektrikler kesilmez. Kesilecek olsa bile çok önceden bildirilir. Ben Fransa’ya 1975 yılında geldim ve elektriklerimizin kesildiğini hiç hatırlamıyorum.”

Orada işler böyle… Peki ya bizde?

İşte, en büyük elektrik facialarından birinin yaşandığı Isparta’da, o felaketin 7. Gününde ve izleri henüz silinmeden, acıları unutulmadan yaşanan bir örnek…

Isparta’da yaşayan bir arkadaşım “Eski Ticaret Lisesi” olarak bilinen Ülkü Ortaokulu’nun önünden geçerken Bahçedeki ağaçların elektrik telleri üzerine abandığını görüp merdivenin karlarını temizleyen görevliye göstererek, “Allah muhafaza, ağaçlara dokunan olursa akıma kapılır, teller kopabilir, yangın çıkar. Onun için bir an önce ilgililere haber etseniz iyi olur” deyice aldığı cevap, başımıza tedbirsizlik yüzünden gelen felaketlerin başta gelen sebebini de bütün açıklığı ile ortaya koyuyor. Cevap şu:

“Kader abi, yapacak bir şey yok!..”

Ey Diyanet, ey hacılar, hocalar, tarikatçılar! Lütfen insanlara kaza ve kader konusunu doğru dürüst anlatın da böyle boş vermişlikler olmasın.

Tabii ki iktidar sahipleri! Sizler de “Tedbir yok tevekkül, takdir ve kader var” diyorsanız milletimizin “Bize her yer Isparta” diyerek oturup ağlamaktan başka yapacak işi yok demektir vesselam.