Suriye'den akın akın göç gelirken, gelen sığınmacılara "macur" ve "ensar" gibi Arapça kelimelerle kutsiyet yüklenmiş, halkın tepkisini asgariye çekmek için. O yıllarda AKP iktidarının başbakanı Binali Yıldırım şu itiraflarda bulunuyordu:

"Biz aslında bölgede Avrupa'nın da güvenliğini sağlayan bir ülkeyiz. Düşünün Türkiye olmasa ne olacak? Bütün bu Ortadoğu'dan, kargaşanın ve savaşın yaşandığı bölgelerden akın akın mülteciler Avrupa'yı istila edecek ve çok büyük bir sorunla karşılaşacaklar."

Yine o yıllarda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan ise şöyle diyordu:

"Avrupa kıtasının tamamının güvenliğine paha biçilemez katkı sağladık. Bu zorlu süreçte Avrupa Birliği dostlarımızdan beklediğimiz desteği ve insani tavrı göremedik. Üzülerek belirtmek isterim ki Türkiye gibi Suriye'ye komşu ülkeler ile Balkanlar gibi transit bölgeler, düzensiz göç akımının tüm yükünü taşımak zorunda bırakılmıştır."

Bu itiraflar dikkatle incelendiğinde şu sonuçlar çıkmaktadır:
1. Sanki Türkiye, Avrupa'nın güvenliğinden sorumluymuş gibi ve iktidar da bu sorumluluğu yerine getirdiğini söylemekte.
2. Göç marifetiyle Avrupa'nın sığınmacılar tarafından istilasından sorumlu olan iktidar, Avrupa'yı göç istilasından koruduğunu beyan etmekte.
3. Avrupa'nın göç sorunuyla yaşamaması için sorumlu bir Türkiye, bu Türkiye'nin Başbakanı da bunu milletine övünerek anlatmaktadır. Devrin Başbakanı Binali Yıldırım'a sormazlar mı? Siz Avrupa Birliği'nin Başbakanı mısınız yoksa Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı mısınız? Siz Avrupa'nın güvenliğinden mi sorumlusunuz yoksa sorumluluğunu üstlendiğiniz Türkiye Cumhuriyeti'nin mi Başbakanı mısınız?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın itirazlarını incelediğimizde varacağımız sonuç ise: Sanki Avrupa Birliği'nin tamamının güvenliğinden sorumluymuş gibi, Avrupa Birliği'nin tümünün güvenliğine katkı sağladığını övünerek söylemekte; göçün yükünün tamamının Türkiye tarafından çekildiğini itiraf etmekte; sonunda da, Avrupa Birliği'nin tümünün güvenliğine sağlanan katkının karşılığını göremediklerini milletine şikayet etmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, siz Cumhurbaşkanı bulunduğunuz ülkenin güvenliğini sağlayabildiniz mi ki Avrupa Birliği'nin güvenliğine soyunuyorsunuz? Avrupalıların ne zaman Türkiye'ye verdikleri sözü yerine getirdiler ki, sığınmacıları ülkenizde barındırın ve size gerekli yardım ve desteği sağlarız sözüne güvenerek milyonlarca sığınmacıyı ülkemize yerleştirdiniz? Avrupa ne zaman Türkiye'nin hayrına bir katkı sundu ki göç dalgasına karşılık bu riski göze aldınız? Bunca yükü, Avrupa belki yardım eder beklentisiyle mi çektiniz, yoksa başka bir gizli maksadınız mı var, onu da bilmiyoruz.

50 bağımsız ülkeden oluşan Avrupa Birliği ülkeleri, Türkiye'den geçmek isteyen sığınmacıların yükünü çekemeyeceğini ve güvenlik sorunu oluşturacağını itiraf eden Başbakan ve Cumhurbaşkanı, 50 ülkenin çekmediği yükü ülkemize çektiriyorsunuz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını bu sığınmacılara yediriyor, kendi insanımızı işsiz bırakıp sığınmacıların çalışmasına neden izin veriyorsunuz? Sayısız Suriyeli sığınmacıya iş yeri açma ruhsatı verip kolaylıklar tanıyarak, kendi esnafımla haksız rekabet etmelerinin önünü açıyor, kendi esnafımın rızkına mani oluyorsunuz. Yıllarca sosyal güvenlik primi yatırıp emekli olmuş vatandaşımızdan ilaç alırken katılım payı alıyor, vatandaşımız olmayan milyonlarca Suriyeliye neden ücretsiz ilaç veriyorsunuz? Ülkemizde bulunan Suriyeli geçici sığınmacılar marifetiyle yazdırılıp ücretsiz alınan onlarca ilacın Suriye'ye gönderildiğinden haberiniz var mı? Birçok hastalığın ilacı devlet tarafından ödenmediği için birçok hastamızın öldüğünden haberiniz yok mu? Türk insanından, hastane gitmeleri, muayene olmaları ve sağlık ocaklarında ilaç yazdırmaları halinde muayene katılım payı alırken, Suriyeli sığınmacılardan hiçbir ücret almıyor, üstelik randevu gibi her türlü kolaylığı ne maksatla sağlıyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi tatili pazar günü olmasına rağmen Suriyeli iş yerleri, pazar yerine cuma gününü tatil ilan ediyor. Bu kanunsuzluğa neden müdahale etmiyor, gerekli cezai müeyyideleri uygulamıyorsunuz?

Göç literatürüne göre ülkemizde bulunan Suriyeliler geçici sığınmacılardır. Gelin görün ki bu geçici durum nasıl kalıcı hale dönüşmüştür. Ülkemize ilk sığınmacı kafilesi 29 Nisan 2011 yılında girmiştir. 13 yıl 4 ay olmuş, bunun adına da geçici sığınmacı denecek, hangi göç literatüründe veya göç hukukunda böyle bir şey var? Geçici sığınmacılar, ülkelerinde can güvenliği bulunmayan kişilerin bir başka ülkeye geçici olarak sığınmalarına, kendi ülkelerinde hayat normale dönünce geri dönen kişilere verilen bir addır. Geçici sığınmacılara bulundukları ülkelerde vatandaşlık verilmez. Siz yüz binlerce Suriyeliye neden vatandaşlık verdiniz? Suriye'de hayat normale döndüğü halde bu geçici sığınmacılar neden gönderilmiyor? Bunca fakir, fukara, garip gureba dururken onlara verilmesi gereken yardımlar neden bunlara veriliyor? Hiçbir ülkede sığınmacılar başı boş bırakılıp istedikleri şehirlerde ikamet etmelerine müsaade edilmez, belirlenen göçmen kamplarında barındırılırken, ülkemizde gerek sığınmacılar gerek kaçak göçmenler ellerini kollarını sallaya sallaya her ile, ilçeye, köye gidebilmektedir. Bunlara neden müsaade ediliyor? İstedikleri yerde ikamet edebilmeleri neden gizleniyor? Ülkemizde geçici sığınmacı sayısı hâlâ 2011 yılında açıklanan rakamla ifade edilmektedir.

Ülkemizde Suriyeli geçici sığınmacıların yanında en kalabalık kaçak göçmenler Afganlar gelmektedir. ABD ile yapılan gizli anlaşma neticesinde Afganların ülkemize kaçak girmelerine müsaade edildiği gerçeği herkes tarafından bilinmektedir. Değilse kamuoyundan neden gizlenmekte, sayıları neden açıklanmamaktadır? Gizli anlaşma yoksa neden geri gönderilmemekte ve çalışmalarına müsaade edilmektedir?

Afrika ile ülkemizin yumuşak politikası neticesinde, Afrika ülkelerinden gelen, Yükseköğretim Kurumunun resmi rakamlarına göre bir milyonun üzerinde öğrenci bulunmaktadır. Bu öğrencilerin birçoğu burs almakta, birçoğu iş bulmakta, birçoklarına yardım edilmektedir. Böyle olunca da Türkiye Afrikalı öğrenciler için cazip hale gelmektedir. Okullarını bitirdiklerinde birçoğu geri dönmemekte, ülkemizde kalmaktadır. Kısacası Türkiye, kaçak göçmen ve geçici sığınmacı cenneti haline gelmiştir.

Ülkemizin birinci önceliği kaçak göçmenler ve geçici dedikleri kalıcı hale dönüşmüş olan geçici sığınmacı konusudur. Bu konu ülkemiz için bir beka sorunu halini almıştır. Ülkemizde yıllarca iç savaş denemesi yapıldı batılılar tarafından. Sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Kürt-Türk gibi başarıya ulaşamadı. İç savaş yoluyla ülkemizi bölüp parçalamak isteyen emperyal batı, bu emellerini göç marifetiyle gerçekleştirmeyi denemek istedikleri aşikardır. İç savaş çıkaramasalar da demografik yapı değişmeye müsaittir. Bu kadar göçmen nüfus, yapılan hesaplara göre yakın gelecekte Türk nüfusunu geçecek ve Türkler azınlığa düşecektir.

Ülkemiz bir ekonomik darboğazda, işsizlikle ve açlıkla boğuşurken, iktidarın suni gündemler yaratarak ülkemizin beka sorununu ve ekonomik sorunlarını görmezden gelmesi, bu sorunların üstünü örtme gayretleri, ister istemez insanları hükümet hakkında olumsuz düşüncelere sevk etmektedir. Kısacası, ülke gerçeklerini suni gündemlerle gizleme gayreti deve kuşunun başını kuma sokup gizlendiği zannetmesinden başka bir şey değildir.