Son birkaç yılda Türkiye siyasetinde bir algı yerleştirmeye çalışılıyor.
PKK ve Hizbullah nasıl Filistin Lübnan, Suriye ve Kuzey Irak’ta başat aktör pozisyonuna getirilmişse Türkiye’de de legal kurumlarıyla siyasetin belirleyici unsuru haline getirmek isteniyor.
PKK Türkiye’de 1980 öncesi silahlı Sol gruplar içinden, Kawa, Tekoşin ve DDKO (Diyarbakır Devrimci Kültür Ocakları) öldüklerini bir araya getirilmesiyle Abdullah Öcalan tarafından kurulmuştu.
PKK’yı 1980 öncesi MİT içindeki Amerikancı kanadın kurdurduğu da söylenegelmiştir.
PKK Amerika’nın kurduğu besleyip büyüttüğü, desteklediği Türk milletinin canına, malına, namusuna musallat olan adi bir taşeron örgüttür.
PKK birçok Kürt arkadaşımızın da bizimle paylaştığı gibi emperyalizme uşaklık eden bir güruhtur.
İbda-C veya diğer adıyla Hizbullah tıpkı Ortadoğu’daki diğer benzerleri gibi PKK’nın dinci versiyonu bir terörist örgüttür.
Canice işlediği cinayetlerle gündeme gelmiştir.
Tüm ön Asya’da artık herkesin bildiği bir gerçek olan ABD’nin 1990lı yıllardan beri uygulamaya koyduğu Büyük Orta Doğu Projesi diye bir gerçeğimiz var.
ABD Büyük Orta Doğu Projesi uygulaması için her ülkede çeşitli aparatlar kullanmaktadır.
Büyük Orta Doğu Projesi eş başkanları, din maskeli FETÖ çeşitli cemaat grupları, tarikat grupları, çeşitli siyasal ittifaklar, masalarda toplanan irili ufaklı siyasi partiler, bir takım sivil toplum örgütleri, bazı gazeteciler ve yazarlar ABD’nin büyük Orta Doğu projesinin Türkiye ayağının uygulamasında kullandığı bazı aparatlardır.
Tabii olarak ABD Orta Doğunun diğer ülkelerinde de çeşitli aparatlar, işbirlikçiler kullanmaktadır.
ABD’nin bir ülkede kullanımındaki işbirlikçi boyutunu anlayabilmek için Taliban’ın Afganistan’da iktidarı ele geçirdiğinde işbirlikçilerin ABD’den gelen uçaklara binebilmek için nasıl birbirlerini eziklerinin görüntülerini hatırlamak yeterlidir.
150 yıldır göstermelik de olsa yarı bir demokrasi de yaşayan, demokratik alışkanlıklarının emekleme devresini yaşayan ama bir türlü yürüyemeyen Türkiye’deki uygulama, Türkiye’nin yakın coğrafyasında hiç demokrasi ile tanışmamış, kapalı bir otokratik sistemde yaşayan toplumlar kadar sert ve acımasız olmayacaktı.
Türkiye’nin Kürtlerin yaşadığı coğrafyasında önce terör örgütleri ile tahakküm altına alınmış sindirilmiş, seçeneksizleştirilmiş Kürt halkı için pekaka ve Hizbullah’ın uzantısı olan legal partiler üretilmiştir.
HDP ve Hüda-Par.
Yapılmak istenen bu iki terör örgütü uzantısı kağıt üstünde yasal olan ama teröre ve emperyalizme hizmet eden bu iki partinin Türk siyasetinde Türk devlet yönetiminde belirleyici unsur olması ve Anadolu’da Türk milletinin teslim alınma operasyonudur.
Bu iki terör uzantısı siyasi partinin Türkiye’de siyasetin belirleyici unsuru yapılmaya çalışılması emperyalizmin 100 yıl önce Anadolu’da aldığı büyük yenilginin intikam operasyonu dur.
Atatürk’ten, Türk milletinden, Türkiye Cumhuriyeti devletinden intikam almak istiyorlar.
Lafı eğip bükmeden Türkçe izahı bu.
Algıda güçlü iki ittifak (Cumhur, Millet) sadece algıda, görünürde güçlüdür.
Kazı kazan gibi.
iki ittifakı da kazıdığımız zaman arkada HDP ve Hüda-Par’ın gerçek patronu ile yüz yüze geleceğimiz muhakkaktır.
Türk milleti 14 Mayıs’ta yapılacak seçimde Cumhur veya Millet ittifakına rey verirse bölünmeye, istikrarsızlığa, fakirleşmeye, sonraki nesillerin geleceğinin karartılmasına, emperyalizmin insafına terk edilmesine rey verecek.
Emperyalizmin belirlediği siyasal yöneticilerin elinde hırsızlık, yolsuzluk, istismar, hiç bitmeyecek.
Kişi başı milli gelir 6 -10 bin dolar arasında gidip gelecek ne olunacak ne ölünecek seviyede bir yaşam olacak ve asla toplumumuzun iki yakası bir araya gelemeyecektir.
Türk milletine Amasya tamiminin, Erzurum ve Sivas kongrelerinin sahibi Ankara’da kurulan merkezine Türk milletini alan anti emperyalist bağımsızlıkçı, baş eğmeyen dik duruşlu siyasi oluşumlar hizmet edebilir.
Türk milleti algılara yenilmemeli…