Putin dört ay kadar önce İçişleri Bakanı Kolokoltsev’i bir barış planıyla birlikte Amerika’ya göndermişti. Bu seyahatte Rus bakanın, ABD’li yetkililerin yanında Trump’la da görüştüğü iddia edildi. Putin’in önerileri son derece gerçekçiydi. Kısmen Rus işgalinde olan dört Ukrayna eyaletinden ikisi Rusya’da ikisi Ukrayna’da kalacaktı. Sınırın her iki tarafında da askersiz bölge oluşturulacaktı. Ukrayna NATO’ya katılmaktan vaz geçecek buna mukabil AB’ye katılabilecekti. Teklifin hepsinden önemli ve bizi en çok ilgilendiren maddesine göre, Rusya ve Ukrayna, Kırım’da müşterek yönetim (Kıbrıs’taki garantörlüğe benzeyen bir model) kuracaklardı.
Beyaz Saray, Rusya’nın saplandığı bataktan kurtulmasını istemediğinden bu öneriyi reddetti. Biden’ in hedefi savaşın mümkün olduğu kadar uzun sürmesi ve Rusya’nın zayıflamasıydı. Hatta mümkün olsa iç dinamiklerin hareketlenmesiyle Putin’in devrilmesi ve/veya Rusya’nın bölünmesi çok daha iyi olurdu. Ukrayna’nın Rusya için bir Afganistan veya Vietnam olmasıydı amaçlanan. Ama seçimleri Trump kazandı ve plan bozuldu.
Ukrayna’ya yapılan yardımları sokağa atılan para olarak gören Trump, bu ödemeleri kesinlikle durduracak. Amerika’dan doğan boşluğu ekonomik krizde olan Avrupa’nın gidermesi mümkün değil. Hükümetler her ay yardım tutarını biraz daha azaltıyor. Buna rağmen halkların yardımlara olan muhalefeti artıyor. 2023 ve 2024 yıllarında yapılan seçimleri genelde Putin’e daha ılımlı bakan partiler kazandı. Bu gelişmede yardımların devamını zorlaştıracak. Neticede zaten çok büyük sıkıntılar yaşayan ve insan kaynağı tükenen Ukrayna’da halkın ekseriyeti ‘’verelim, kurtulalım’’ noktasına geldi. Yardımların azalması Ukraynalıların toprak kaybını da içeren barışa razı olmasına yol açacak. Zaten sahada da Rus ordusu ilerliyor, Ukraynalılar çekiliyordu.
Savaşın bitmesi; ihracat, turizm ve yurtdışı müteahhitlik gelirlerimiz artacağından, Türkiye için iyi olacak. Savaştan dolayı minimum 50 milyar dolar kaybettik. İki ülkede de muazzam tutarlarda, en büyük üstlenicilerin Türk şirketleri olacağı inşaat işi olacak. Rusya Türklüğü açısından da savaşın bitmesi demografik ve ekonomik açılardan iyi olacak. Zira savaşta on binlerce Türk öldü. Zaten Rusya’nın en fakirleri olan Türkler daha da fakirleşti. Savaşın bitmesi bizimle benzer sebeplerden Türkistan cumhuriyetleri açısından da iyi olacak. Özellikle milli gelirlerinin önemli kısmı Rusya’da çalışan vatandaşlarının gönderdiği yurtdışı işçi gelirlerinden oluşan Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan ekonomik olarak rahatlayacak.
Savaşın bitmesinin en olumsuz sonucu Rusya’nın dağılmasının gecikmesi olacak. Nüfusu her yıl bir milyon civarında azalan ve nüfus yapısı Türklerin lehine Rusların aleyhine hızla değişen Rusya’nın bu kadar geniş toprakları kontrol etmesi imkansız yani Rusya’nın dağılması mukadder.
Barış anlaşmasında Türkiye açısından en önemli konu Kırım’ın statüsü olacak. ‘’Putin, ordusu ilerlemesine ve seçimleri Trump kazanmasına yani eli güçlenmesine rağmen eski teklifine razı olur mu?’’ bilemiyorum. Rusya için Kırım çok önemli zira donanmasının büyük kısmı ve on iki ay faal olan limanları Kırım’da. Ayrıca Kremlin, Kırım’ın Ukrayna’da kalmasını, Batının Karadeniz’e yerleşmesi olarak görüyor. Aynı nedenlerle Kırım, Ukrayna ve destekçileri içinde çok ehemmiyetli. Şurası kesin ki Kırım’ı kaybeden Rusya, denizlerde güçlü olamaz.
Kırım binlerce yıl Türk yurdu olarak kaldı. Stalin zorunlu göçe tabi tutana kadar Kırım ahalisinin %95’i Türk’tü. Bugün itibariyle Kırımda nüfusun %15’ine tekabül eden 250 000 civarında Türk yaşıyor. Çoğu Rusya, Orta Asya ve Ukrayna’da olmak üzere SSCB memleketlerinde yaşayan milyonu aşkın Kırım Türk’ü vatanlarına dönmek istiyor. Bu gerçeklerden hareketle Kırım’da üç garantör ülke olmasını ve üçüncü garantörün Türkiye olmasını önermeliyiz. Bu fikrin her platformda lobisini yapmalıyız. Bu gerçekleşmesi çok zor bir hedef fakat üzerinde çalışılırsa ve şartlarda oluşursa ulaşılabilir.
1954 yılına kadar Türkiye’nin Kıbrıs diye bir meselesi yoktu. İnönü dönemindeki dışişleri bakanları da Demokrat Parti’nin ilk dışişleri bakanı olan Fuat Köprülü’de bunu defalarca ifade etmişlerdi. Fatin Rüştü Zorlu bakan olunca bu politika tamamen değiştirildi. Beş yıl süren zorlu bir mücadeleden sonra Türkiye Kıbrıs’taki üç garantör ülkeden biri oldu. Müdahale bu garantörlüğe dayanarak yapıldı. Bugün KKTC bu sayede var.
SSCB dağıldığında Moldovya’nın her tarafında Gagavuzlar yaşıyordu. Demirel’in ve Türkeş’in gayretleriyle Moldovya, Türklerin çoğunlukta olduğu bölgeye özerklik vermeyi kabul etti. SSCB dağıldığında Kırım’da çok az Türk vardı ve Türklerin hiçbir azınlık hakkı yoktu. Yine Demirel ve Türkeş’in gayretleriyle Kırım Türklerine vatanlarına dönme, azınlık hakları ve vatandaş olma hakkı tanındı. Kırım Tatar Milli Meclisi resmi bir organ haline getirildi. Bu sayede Kırım’da yeniden Türkçe konuşulur ve ezan okunur oldu. Bu misaller, gayret gösterilirse zor işlerinde başarıla bilineceğini gösteriyor.
İki tarafta, çok önem verdikleri Kırım’ı, tamamen karşı tarafa bırakmak istemeyecektir. Bu nedenle müşterek yönetim formülü uygulanabilir. Batı ülkeleri Ukrayna’nın Rusya ile başa baş kalmasını istemeyecektir. Rusya, Türkiye’ye bir başka ülkeden daha fazla güvenecektir. Ankara, bu tarihi fırsatı muhakkak değerlendirmelidir.
Seçimleri Trump kazandığına ve savaşın sonu gözüktüğüne göre Türkiye’nin giderek daha fazla riayet ettiği ambargoyu dikkate almasına gerek kalmadı. Aynı sebeple, Ukrayna’ya yaptığımız ve katlanarak artan silah satışını kademeli olarak azaltmalıyız. Böylece Rusya’nın Türkiye’yi garantör olarak kabul etmesini kolaylaştırırız. Zira son aylarda, tesis etmiş olduğumuz denge Rusya’nın aleyhine bozulmuştu.