Hayatımızda masalar önemli yer tutar.
Geniş aile yemeklerimizi, hanımefendilerin günlerini, iş görüşmelerimizi, kahvaltılarımızı, oyunlarımızı vesaire hayatımızda mütemmim cüzümüz gibi ayrılmaz gibi görünen parçalarımızdır masalar.
Dünya siyaseti ölçeğinde de insanların yaşamlarını değiştiren devletlerin yıkılması veya kurulması gibi kararlar da masalarda alınır.
İllaki bir masa olacak.
Osmanlı iki masada yıkıldı (Mondros , Sevr).
Cumhuriyet ise İstanbul Maçka’da kurulmaya başlayan Samsun, Erzurum, Sivas ve Ankara’da kurulan masalarda inşa edilmiştir.
Ve cumhuriyet uzun yıllar Çankaya masası denilen bir masadan başarıyla yönetilmiştir.
Milletimizin banisi Atatürk hemen hemen her akşam olarak millete hizmet masasını kullanmış ve bir yerde devleti sürekli çalışma ve toplantı halinde yönetmiştir.
Ülkemizde Amerikancı iktidarlar egemen olduktan sonra kurulan çalışma masaları gerileme dönemine girdi.
Çünkü artık masalar kapalı kapılar ardında ülkemize göz koyanlarla kuruluyordu. Üstelik o göz dikenlerin başkanlığında.
Bunun en bariz örneği 7 yıl önce Oslo da İngiliz istihbaratının hamiliğinde bizim devletimiz ve terör örgütü PKK ile kurulan masadır, masa başlangıcı devamı ve sonuçları biliniyor.
Ülkemizde uzun zamandır bir gerginlik iklimi yaşanıyor bu yaşanan iklim toplumumuzun tercihi değil toplumun bir gerginliğe yönlendirildiği görülüyor.
Bu gerginlikte en önemli faktörlerden biri toplum katmanlarını temsil eden sözcülerin toplum önünde bir araya gelememesi en azından toplumun asgari sorunlarında bir müştereklik beyan etmemeleridir.
Nedendeyse her konuda bir karşıtlık gösterilmektedir.
İYİ Parti başkanı Akşener siyasi parti başkanlarının bir “Memleket Masası” nda bir araya gelip toplumsal sorunların ve çarelerinin konuşulmasını istedi.
Partisi son seçimde 5 milyon rey almıştı demek ki, ülkemizin 8 milyon insanı bu yörüngede görülüyor aynı şekilde MHP veya HDP veya diğer partiler de düşünülebilir.
Memleketimizin iktidar sahipleri toplumumuzun her hangi bir derdi konusunda kendilerinin dışındaki yüzde 50’nin ne düşündüğünü merek etmez mi, yoksa yüzde 50 yani milletin yarısını yok mu sayar?
Akşener’in “Memleket Masası” kuralım konuşalım teklifi reddedildi.
Yani ne iktidar bir görüşse ne kaybederdi?
Oslo’ya gidip bir terör örgütü ile masaya oturup Dolmabahçe sarayında 10 maddelik anayasa değişikliği anlaşmasını yaptıkları masaya oturmuşlardı yoksa o masaya kendi iradeleriyle değil de başka iradeyle mi oturmuşlardı diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
Bir parti mensubiyetimiz olmadığı için (hoş olsa da inandığımızdan geri durmazdık) rahatlıkla gördüğümüz doğruları yazabiliyoruz.
Bir masa kuralım adı ne olursa olsun konuşalım en azından birbirimizi anlamaya çalışalım diye her hangi bir parti söylemi görsek ona da sahip çıkmaya çalışırız.
Bize lazım olan toplumsal barıştır bizler toplum olarak birlik olursak emperyalistleri ve işbirlikçilerini üzer hatta kudurturuz.
Toplumsal faydaya hizmet etmeyen ancak yabancılara hizmet eder.
Onları iyi tanıyalım..