1969'un soğuk bir Ekim günü!

Samsun'un huzurlu sabahı, ABD’nin Samsun’daki TUSLOG Radar Üssü'ndeki bir haberle sarsıldı.

Sarhoş dört ABD askeri, ulusal gururumuz Türk Bayrağı'nı gönderden indirip yırtarak ateşe vermişti.

Bu olay, basit bir adli vaka değil, Türk milletinin onuruna yapılan bir saldırıydı.

Osman Kara o zamanlar genç bir üniversite öğrencisiydi ve aynı zamanda iş hayatının ilk adımlarını atıyordu.

Asıl önemlisi, o dönemde Genç Ülkücüler Teşkilatı'nın Samsun Şubesi'nin kurucu başkanı olarak, toplumda aktif ve öncü bir rol üstlenmişti.

Haberin duyulmasıyla birlikte, Osman Kara ve arkadaşları derin bir öfke ve sorumluluk hissiyle harekete geçtiler.

Toplandılar, bir basın toplantısı düzenlediler.

Toplumun sesini yüksek ve net bir şekilde duyurmak için Samsun Valisi ile görüşmek üzere randevu talep ettiler.

Bu, sadece bir protesto değil, aynı zamanda bir onur mücadelesiydi.

Osman Kara'nın liderliğindeki gençler, gazetecilerin karşısına çıktıklarında, arka planda dokuş ışığı temsil eden dokuz genç, dimdik duruyordu.

Osman Kara, odaya giren her gazeteciye, taleplerinin sadece bir özürle sonuçlanmayacağını, aksiyon gerektirdiğini belirtti.

İstedikleri netti:

Suçlular yargılanacak,

ABD resmi bir özür dileyecek,

Daha büyük bir Türk Bayrağı törenle göndere çekilecekti.

Bu talepler, o dönemin ABD askerlerine sağlanan dokunulmazlık koşulları göz önünde bulundurulduğunda çok cesurca bir adımdı.

Gazetecilerden birinin "Peki, bu istekleriniz kabul edilmezse ne olacak?" sorusu üzerine Osman Kara, tüm kararlığıyla "Bunlar milletin talepleridir. Devlet yerine getirmezse, millet adına biz yerine getiririz," dedi.

Bu, sadece bir tehdit değil, aynı zamanda bir adamın, bir halkın, kendi kaderini şekillendirme kararlılığının ilanıydı.

Valiyle olan görüşme gergin geçti.

Vali devletlerarası ilişkilerin karmaşıklığından bahsetse de Osman Kara, sözleşmelerin devletleri bağlayabileceğini, ancak milletin onurunu bağlamayacağını vurguladı.

Gerilimli bu diyalog, Osman Kara'nın, milletin sesini devlet mekanizmasına karşı savunma kararlılığını gözler önüne serdi.

Sonunda, gençlerin ve Samsun halkının baskısı sonuç verdi.

Yırtılan bayrağın yerine yeni, daha büyük bir Türk Bayrağı çekildi ve o dört ABD askeri, Türk yargısına teslim edildi.

Bu, Türkiye'de ve dünyada bir ilkti ve bir milletin onurunu koruma konusundaki kararlılığının zaferiydi.

Dünyada ilk kez ABD askeri ülkesi dışındaki bir askeri üste işlediği bir suçtan dolayı yargılanıyor ve ceza alıyordu. ABD askerleri Samsun cezaevinden Afyonkarahisar cezaevine götürüldüler. Buradan da 2’şer yıla yakın cezaları tamamlanmadan ABD’ye kaçırıldılar.

Osman Kara'nın bu liderliği, gençler arasında bir kıvılcım yarattı ve onun adı, sadece bir gazeteci olarak değil, aynı zamanda bir Türk Milliyetçisi, iyi bir vatansever ve lider olarak tarihe kazındı.

Osman Kara, bizim için sadece bir ağabey, üstat ve meslek büyüğü değil, aynı zamanda bu toprakların sessiz kahramanlarından biridir. Bizlere düşen Osman Kara'nın açtığı yolda, o dönemin ruhunu, gençliğin cesaretini ve milletin onur mücadelesini yaşatmaya devam ettirmektir.

***

Osman Kara ağabeyi geçtiğimiz günlerde maalesef kaybettik.

Osman ağabeyi son ziyaretimde bana “Nasılsın?” diye sorunca ben de “Memleket gibiyim!” demiştim. Cevaben “O zaman işin zor!” bana son sözleri olmuştu.

Osman ağabeyin kaybı birçok insanı derinden üzdü. Onun şehirde yapmaya çalıştığı şeylerin başarı kriterini cenaze törenine katılan insanlar gösterdi. Samsun’da her kesimden gerek Samsun için gerek ise Ülke için hayır rüyaları görmüş birçok insan bir araya geldi ve Osman ağabeyi son yolculuğuna uğurladı.

Mekânın cennet olsun ağabey.