2020 çok zorlu bir yıl, insanlık tarihinin en etkili salgınıyla karşılaştık.
Öte yandan 2020 ilahi mesajlarla dolu bir yıl…
Özellikle Müslümanlara, birbiriyle savaşan Müslüman ülkelere,
Kuran'ın emirlerini, efendimizin hadisini yok sayan ümmete,
Daha çok kan dökülsün ve savaş sürsün diye iki tarafa da para saçan şeyhlere,
Ve dahi mesajlar tüm insanlığa,
*Rabbiniz olarak size akıl verdim kullanın diyor,
*Size iki göz verdim zalimin zulmünü görün diyor,
*Size iki kulak verdim mazlumun figanını duyun diyor,
*Size bir dil verdim haksızlık karşısında susmayın diyor…
Ve bir kısmı da özel olarak bize,
*19 Mayıs'ı bin aydan hayırlı mübarek Kadir Gecesine denk getirdim anlayın diyor,
*Ramazan’ın arifesini 23 Nisan'a, ilk gününü Cuma’ya rast getirdim ders alın diyor,
Peki insanlar ne yapıyor?
*Başkası olarak gördüğü mümin kardeşine, “biz Müslümanların işine ne karışıyorsun” diyebiliyor.
*Cennette haşa yer sıkıntısı varmış gibi, başka cemaatten, cemiyetten gördüğü müminden Cennet’i kıskanıyor.
*Boğaz kesenin “Allah’ü Ekber” diyerek bıçak salladığı, boğazı kesilenin “La İlahe İllallah” diyerek can verdiği beldeleri unutup bağımsız Türkiye’ye ve bu ülkeyi kuran Türk Milletine ve kurucusuna dil uzatıyor.
*Bardakoğlu hocanın ifadesiyle, insanlara Allah’ın soracağı soruları soruyor.
*Türkçülük haramdır diyor, Türk’ün beldesi Türkiye’nin nimetlerinden faydalanan zat.
*Mehmet Akif Ersoy’a bile dil uzatıyor, istiklal marşında ırkçılık yaptın iftirasıyla.
*Ulubatlı Hasan diye bir kahraman olmadı tarihte dediler, sırf Türk’e duyulan kinle.
*Keşke Yunan kazansaydı da hilafet gitmeseydi denilebildi Atatürk düşmanlığıyla.
Sanki hilafet mensubu ülkeler halifenin arkasındaymış gibi, sanki Yemen çöllerinde, sanki Kanal Harekâtında, sanki Filistin ellerinde Türk’ü yalnız bırakmamışlar gibi, sanki hilafetin başkenti payitaht bile işgal edilmemişti gibi…
İnsanlar görmezden gelse de atılan iftiraların günahını, her şeye kadir olan Allah’ın görmeyeceği mi sanılır, hesabını sormayacağı mı umulur? Bakın, 19 Mayıs illet hastalık nedeniyle görkemli kutlanamasa da Allah’ın inayetiyle, Kadir Gecesinin coşkusunda, gönüllerde daha bir maneviyat yüklü, daha bir teslimiyet kokulu, daha bir idrak dokulu kutlanıyor, hanelerde…
İçten içe milli bayramları itibarsızlaştırmaya çalışan, Türk’üm demekten gocunanlara bir hatırlatmada bulunalım.
*Osmanlı İmparatorluğu Asya, Avrupa, Afrika 3 kıtadan Anadolu’ya sıkışmıştı.
*Avrupa devletleri çeşmenin başına geçmiş, gücün zehriyle bahaneler üretip başta Payitaht (başkent) olmak üzere vatanımızı işgal edince bir çıkış gerekiyordu.
*Ama çıkış yapmak çok kolay değildi. Düşman bir değil, yedi düveldi. Fransızlar, İtalyanlar, İngilizler, Yunanlılar, Ermeniler ve daha hangi belalar yurdumuzda, şüheda kanıyla sulanmış son dilim vatan topraklarında otağ kurunca iman edilmişti kurtuluşa,
*Namusa el uzatılınca, bıçak kemiğe dayanınca ancak katılabilmişti bazıları kurtuluşa,
*“Ya istiklal ya ölüm” ilkesiyle işaret fişeği yakılınca koşulmuştu kurtuluşa,
*Türklerin esir edilemeyeceği, vatan işgalden kurtulmadan Türk'ün yaşayamayacağı tüm dünyaya gösterilerek sancak açılmıştı kurtuluşa,
*Yaşlısıyla, genciyle, kızıyla, kızanıyla milletimizin inandırılmasıyla gidilmişti kurtuluşa,
“Savaşmak bana düğündür Paşam” diyen Sivaslı Fatma Seher, Sütçü İmam, Çerkez kadınları örgütleyen Hayriye Melek, Şahin Bey, Gördesli Makbule, Yörük Ali, Kara Fatma ve daha nice halk kahramanları ser vermişti, el atmıştı kurtuluşa,
*Mustafa Kemal, Osmanlı Denizcilik İşletmesine ait posta vapuru Bandırma ile Samsun’a adım attığı 19 Mayıs 1919’da yol vermişti kurtuluşa…
Yani Osmanlı’ya değil, Osmanlı’ya savaş açanlara savaş açarak Allah’ın yardımıyla başlamıştı Kurtuluş ve bugün özgürce idrak ediyoruz bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesini.
Yok mu diyorsunuz?
Bakın Suriye burnumuzun dibinde, yanı başında Irak, biraz ötede Libya, bakın Müslüman Uygur Türkleri binlerce kilometre uzağımızda ve daha niceleri… Mübarek Kadir Gecesi tüm mazlumların kurtuluşuna vesile olur inşallah.
Es-selam olsun ve-selam olsun, has-kelam olsun özgürlüğün ve yaratılışın kadrini bilenlere…