Bir hafta Özbekistan’da kaldım. Sevgili dostlarımla birkaç yazıda Özbekistan izlenimlerimi paylaşacağım .
Özbekistan Timur , Celaleddin Harzemşah gibi büyük kumandanlar imam Buhari, İmam Tirmizi, imam Maturidi , Şah-ı Nakşibendi gibi din ve sosyal yaşam bilginleri yetiştiren
Tarihte toprakları üzerinde çeşitli devletler kurma ve büyük bir medeniyet üretme başarısını gösterebilmiş Türk vatanı .
Özbekistan gerek devlet kapasitesi gerekse insan niteliği açısından yüksek geleceği olan bir ülke.
Toplum yapısı olarak demokrasi olgusuna açık hareketli ve diri bir görünümü olan daha kötülükle tam olarak tanışmamış iyilik duygusuyla yaşayan insanların ülkesi .
Bizim bozulmamış Anadolu insanı gibiler .
Türkiye ile Özbekistan arasında önemli sayılabilecek bir bavul ticareti var.
Özbekistan’da önemli bir üretim , fabrikalaşma olmadığı için Özbekistan Türkleri bazı ihtiyaçlarını Türkiye’den bavul ticareti yolu ile karşılıyorlar.
Bu ticaret geliştirilebilir , Türk ticaret bakanlığı Özbekistan’ın ihtiyaçlarını tespit edip daha büyük nakliye uçakları ile veya demiryolu ile Özbekistan’ın belli başlı şehirlerinde Özbek Türklerine mal sunumu yapabilir veya bu konuda ilgili ticaret odalarını koordine edebilir .
Bu yol takip edilirse ticaret hem hacim olarak büyür hem nitelik kazanır hem devlet geliri artar hem de alıcı muhatabı devlet kontrolü olduğu için ticari güven ortamı oluşur .
Tabii sadece bavul ticaretinin rehabilite edilmesi konu değil ama en azından ilk göze çarpan ve başlanması gereken yer o görünüyor.
Özbekistan’da din sosyal hayatın en önemli öğesi.
Yaklaşık 100 yıl Rus işgalinde yaşayan Özbek Türkleri Rusların yoğun kimlik , dil ve yazı değişimi baskısıyla , ayrıştırıcı eğitim sistemi ile , toplumsal olarak geçmişle bağlarının koparılmasıyla ellerinde sığınacakları din olgusunu bırakmış.
Çünkü Ruslar Özbek Türklerinde, Türk milleti mensubiyetinin , Türkçe dilinin konuşuluyor olmasının işgalci yönetimlerinin en büyük tehditti olduğunu biliyorlardı .
Onun için kendi içinde bir enternasyonalitesi olan din varlığına toplumun diğer varlıklarına saldırdıkları kadar saldırmadılar.
Bunu nerden anlıyoruz dini olan tüm alanlar 100 yıllık Rus işgal yönetiminde az hasar almasına rağmen milli olan ne varsa yüz yılda silindir gibi üstünden geçilmiş .
Tabii olarak da Özbek Türkleri sığınacak liman olarak dini görmüş ve Özbek Türk coğrafyasında toplumu bir arada tutan olgu inanç birliği olarak temayüz etmiş oldu.
1991 de Özbekistan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra özellikle kentlerde okuyan insanlarımızda milletleşme
Temayülü başlamış ve Türk milleti mensubiyeti bilinci yükselen bir performans göstermiş.
Özbekistan’ın şanssızlığı bağımsızlığını kazandığında bir Atatürk’ünün olmayışıdır diyebiliriz .ama bağımsızlığının ilk başkanı İslam Kerimov’un milletleşme yönünde çok olumlu çalışmaları toplumda bir karşılık bulmuş görünüyor.
Özbekistan’da demokrasinin ilerlemesi , eğitim seviyesinin yükselmesi , toplumun Dünya gerçekleri ile tanışıp yüzleşmesi devam ettikçe milletleşme yükselecek ve Özbekistan dada Türk birliği fikri “Gardaş” lıktan öte anlamlandırılacaktır .
Türk birliği için Özbekistan Türk devleti olmazsa olmazdır .
Özbekistan Türkleri
Halen mevcut olan ülke sınırlarının zamanın Rus devlet başkanı Türk katili Stalin ve Buhara Yahudilerinin çizdiğini ve bu sınırları kabul etmediklerini söylüyorlar ( bizim misak-ı milli ye ne kadar benziyor)
İran , Pakistan , Afganistan , Hindistan’da Özbek Türklerinin yaşadığını , Sovyetlerden önce Orta Asya’daki Türk coğrafyasının yüzde 60’ının Özbek Türklerinin yaşam alanı olduğunu iddia ediyorlar…