PKK’nın yakın gelecekteki stratejisi üç aşamalı. İlk aşama, Türk ordusunun Irak ordusuyla ve Barzani güçleriyle birlikte ve eş zamanlı olarak yapacağı düşünülen nihai askeri operasyonu engellemek. Bu hedefe ulaşmak için sürekli gayret içindeler ama hiç mesafe alamadılar. Aslında Van BB Başkanına mazbata verilmemesiyle başlayan gösteriler terör örgütüne umut vermişti.
Türkiye’de, Kuzey Irak’ta ve Avrupa’da, devam etmekte olan Pençe Kilit operasyonunu protesto etmek amacıyla gösteriler düzenlemeye çalıştılar. Hedefleri yüzbinleri sokaklara dökerek Türkiye’yi operasyon yapamayacak hale getirmekti. Gösterilere katılım yok denecek kadar az olunca Hakkari’ye kayyum atanmasını bahane ederek yürüyüşler ve toplantılar düzenlediler ama sonuç değişmedi. Artık esnafta PKK dedi diye kepenkleri indirmiyor. Son günlerce yaşanan Kürtçe halay, ağıt ve türkü tutuklamaları, PKK’nın yeni bir denemesinin başlamadan bitirilmesi.
HDP çizgisindeki partilerin aldığı oyları kendilerine verilen destek olarak yorumlayan PKK’nın elebaşları, talimatlarının yerine getirilmemesini anlayamıyorlar. Bilmiyorlar ki HDP çizgisindeki partiler onlara yani teröre tavır alsa daha fazla oy alır. Terör örgütünün ele başları kırk yıldan uzun süredir dağlarda izole hayatlar yaşadıklarından toplumsal gelişmeleri, değişimleri kısaca bugünün sosyolojisini anlamaları mümkün değil. Yani doğru kararlar vermeleri imkansız.
Stratejinin ikinci aşaması, son teknoloji ürünü silahlara sahip olmaktı. PYD-YPG, Türkiye’nin baskısı nedeniyle fazla silah aktaramıyor. Karayılan’ın açıklamalarına göre, İHA’lara ve füze saldırılarına karşı füze savunma sistemi ve çok sayıda İHA-SİHA tedarik ettiler. (Pençe Kilit operasyonunda bu açıklamayı doğrulayacak bir gelişme henüz olmadı.) Bilin bakalım PKK’nın imdadına kim yetişti, yani kim PKK’ya silah veriyor: İsrail.
Tayyip beyin Karabağ ve Libya açıklaması bu nedenle yapıldı. Tayyip bey, İsrail’i yönetenlere politik bir dille ‘’Biz Filistin’e diplomatik destek veriyoruz, insani yardım yapıyoruz ve size ekonomik yaptırım uyguluyoruz. Eğer PKK’ya silah verirseniz/vermeye devam ederseniz bizde Libya ve Karabağ’da kullandığımız silahları HAMAS’ a veririz.’’ dedi.
Stratejinin üçüncü aşaması, örgütün üst yönetiminin daha güvenli bir bölgeye geçmesiydi. Kandil, oldukça güneyde ve dağlık olduğundan, dağın öbür tarafı İran toprağı olduğundan son derece güvenlikliydi. Örgüt her ihtimale karşı, sarp dağlarla çevrili olduğundan ulaşımı son derece zor olan Gara’yı alternatif merkez olarak hazırlıyordu. Gara, PYD’nin kontrolündeki bölgeye bitişik.
Türkiye’nin Gara’ya düzenlediği operasyonlar, son iki yılda Irak’ta faaliyete geçen yüzden fazla askeri üs, merkezi ve bölgesel yönetimlerle tam mutabakat sağlanması bu ihtimali ortadan kaldırdı. Artık teröristler Kandil’den Süleymaniye, Erbil ya da Gara’ya rahatça seyahat edemiyorlar.
PKK’nın yaptığı stratejik hatalar ve konjonktür, Ankara’nın hareket alanını genişletti. Kandil’in öbür tarafının İran toprağı olması PKK için avantajlıydı. Zira İran, PKK’yı örtülü olarak destekliyordu. Teröristler, Türk ordusu sınır örtüsü operasyon yaptığında ihtiyaçlarını İran’dan karşılıyorlardı. Sıkıştıklarında İran tarafına geçip yakalanmaktan kurtuluyorlardı.
Başörtüsünü rejimin uygun gördüğü şekilde bağlamayan genç bir Kürt kızının işkence edilerek öldürülmesiyle başlayan olaylar Tahran’ın PKK’ya yaklaşımını değiştirdi. Zira ülkenin her yerinde düzenlenen gösterilerde, yasaklar ve rejimin uygulamaları protesto edilirken, PKK özellikle Kürtlerin yoğun olduğu eyaletlerde bağımsızlık talep eden, rejimi yıkmayı ve ülkeyi bölmeyi hedefleyen faaliyetlerde bulundu. Öldürülen kızın Kürtlüğünü ön plana çıkararak devleti yönetenleri Kürt düşmanı olmakla itham etti.
İran’ın PKK’ya yaklaşımını değiştirmesinin bir başka önemli nedeni de PKK’nın Suriye’deki yapılanması. İran; Irak ve Suriye üzerinden kesintisiz bir koridorla, Akdeniz’e ulaşmayı planlıyor. PYD-YPG’ nin kontrolündeki bölge planlanan koridorun üzerinde olduğundan bu planı engelliyor. Ayrıca PYD’ye destek vermek için Suriye’de tutulan Amerikalı askerlerde İran’ı rahatsız ediyor.
Hülasa, Kandil, muhtaç olduğu İran devletini yıkmaya çalışan PKK için artık güvenlikli değil. PKK üst yönetimi, iyi ilişkilere sahip olduğu Talabani’nin kontrol ettiği Süleymaniye’ye yerleşmeyi kararlaştırsa da hem MİT’in nokta operasyonlarıyla ilk yerleşen yöneticileri imha etmesi hem de Bağdat ve Ankara’nın baskılarından ve sürekli hale gelen askeri operasyonlardan bunalan Talabani’nin tavır değiştirmesi, bu alternatifin de elenmesine yol açtı.
Avrupa ve Afrika’da çok sayıda ülkeyle görüşseler de yerleşecek yer organize edemeyen PKK’lılar, Libya’nın Hafter’in kontrolünde ki Bingazi bölgesi içinde girişimlerde bulundular ama sonuç alamadılar. Zira Hafter’de Türkiye ile ilişkilerini iyileştirmeye çalışıyor.
PKK üst yönetiminin, şu an tek alternatif gibi gözüken, Suriye’nin kuzeyine yerleşmeleri fikrine PYD-YPG yöneticileri itiraz ediyor. Bölgenin ABD’nin kontrolünde yani güvenli olması ve buraya yerleşirlerse PYD-YPG üzerinde daha etkili olacak olmaları Suriye’nin kuzeyinin diğer avantajları.
PKK’lılar gerçeklerden o kadar kopuklar ki, Suriye’ye yerleşmelerinin ABD’ye kabul ettirilebileceğini düşünüyorlar. Oysa onlar Suriye’nin kuzeyine yerleşirlerse, ABD’nin ’’PYD-YPG ile PKK ayrı örgütlerdir.’’ iddiası çöker. ABD, PYD-YPG’ ye verdiği desteği kesmek zorunda kalır ki bu PYD’ nin yok olması demek. PKK eğer Suriye’ye yerleşirse Türk ordusunun saldırıları yoğunlaşarak süreklilik kazanır ve ne Rusya ne ABD nede Suriye, Türkiye’ye dur diyemez. Bunların yanında PYD üst yöneticileri şu an patron. Eğer Suriye’ye yerleşirlerse, PKK üst yöneticileri patron olacak ki buna PYD’liler razı olmaz.
Son günlerde PKK’nın medya organlarında İsrail’e güzellemeler düzülmesi, Demirtaş’ın Haniye’ye taziye yayınlamasının çok ağır eleştirilmesi akıllara ’’PKK üst yönetimi Suriye’ye yerleşemeyeceklerine kanaat getirdi ve dümeni İsrail’e mi kırdı?’’ sorusunu getiriyor.