1. Dünya Savaşından sonra beş barış anlaşması imzalandı. Versay Anlaşması, 28 Haziran’da, yani Avusturya-Macaristan veliahtının öldürüldüğü tarihte, Versay Sarayı’ndaki Aynalı Salon’da imzalandı. Bu salon 1871’de, Bismark’ın, Fransa’nın mağlubiyetini ve Alman İmparatorluğu’nun kuruluşunu ilan ettiği salondu. Almanya, Versay Anlaşması’yla, Sovyetler devrimin ardından savaştan çekildiğinde SSCB ile imzaladığı anlaşmada kazandığı toprakların tamamını ve ilaveten 69.000 km2 toprak kaybetti. 8 milyondan fazla Alman, sınırların dışında kaldı. Saar, Silezya, Poznan ve Batı Prusya kaybedildi. Almanlar ödeyemeyecekleri kadar yüklü tazminatı kabul etmek zorunda bırakıldı.

(Savaştan önce Polonya kara ülkesiydi. Batı Prusya, Polonya’ya verilerek limana sahip olması sağlandı. Yani Almanya’nın, yine Alman toprağı olan Doğu Prusya ile karasal bağlantısı koparıldı.) Saint-Germain Anlaşması’yla, Avusturya’nın nüfusu 50 milyondan 7 milyona, yüzölçümü 576.000 km2 ’den 84.000 km2 ’ye düştü. Uzun sahil şeridi olan, en güçlü donanmalardan birine sahip olan Avusturya, Viyana ve çevresinden müteşekkil bir kara ülkesi hâline geldi. Bugün bağımsız olan Hırvatistan, Bosna-Hersek, Çekya, Slovakya, Slovenya ve Macaristan’ın tamamı Avusturya-Macaristan’ın toprağıydı.

Ayrıca İtalya, Romanya, Ukrayna, Polonya, Sırbistan ve Yunanistan da imparatorluktan toprak aldı. Bin yıldan uzun süredir imparatorluk olan Avusturya, bir daha asla güçlü bir devlet olamadı. Bulgaristan’la yapılan Neuilly Anlaşması’yla, Bulgaristan Batı Trakya’yı Yunanistan’a, Dobruca’yı Romanya’ya ve Batı Bulgaristan’ın bir kısmını Sırbistan’a bıraktı. Bunlar içinde en değerli kayıp Batı Trakya’ydı. Böylece Bulgaristan, Ege sahillerini kaybetmiş oldu. Trianon Anlaşması’yla Macaristan, topraklarının 2/3’ünü ve nüfusunun yarısını kaybetti. Kaybettiği topraklarda Macarlar baskın çoğunluğu oluşturuyordu.

Sevr, öbür anlaşmalardan epey sonra imzalandı. Bunun nedeni, bölüşülecek çok toprak ve paylaşılacak çok çıkar olmasıydı. Bu topraklarla, çıkarların çok talibi vardı. Sevr Anlaşması’yla, Osmanlı Orta Anadolu, Doğu Marmara ve Batı Karadeniz’de varlığını sürdüren küçük bir devlete dönüşüyordu. Ege ve Akdeniz’de sahillerini kaybediyor sadece Karadeniz’de kıyısı kalıyordu. Marmara’yla Boğazlar, Uluslararası Komisyon’un denetiminde olacaktı.

Bazı tarihçilerimiz, Sevr Anlaşması asla uygulanamazdı diyorlar. Bu tespit doğru değil. Mağluplarla imzalanan diğer dört anlaşma aynen uygulandı. Macaristan, Bulgaristan ve Avusturya, kaybettikleri topraklara bir daha asla sahip olamadılar. Almanlar ise kısa sürede radikalleştiler. Nazi Partisi’ni iktidara getirerek, Avrupa’yı yıkıma götürecek süreci başlattılar. Sevr ise, zaten imzalanmadan, uygulanmaya başlamıştı.

Yunanistan, İtalya, İngiltere ve Fransa hâlihazırda Anadolu’nun büyük kısmını işgal etmişlerdi. Yani Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının başlattığı mücadele olmasaydı, bugünkü Türkiye kesinlikle olmazdı. Kuvvacıların olmadığı, aynı halkın yaşadığı Arap yarımadası on parçaya, büyük Suriye beş parçaya bölündü. Emperyalistler Kuveyt’i Irak’tan, Sudan’ı Mısır’dan kopardılar. Afrika’yı paramparça ettiler. Topraklarını işgal ettikleri, Sevr’i imzalattıkları Türklere neden iltimas geçsinler?

Bazı tarihçilerimiz, İtalya’yla Fransa’nın nerdeyse tüfek atmadan işgali sonlandırmasını, İngiltere’nin İstanbul ve çevresini boşaltmasını yani söz konusu üç ülkenin Kurtuluş Savaşı’na fiilen katılmamasını, danışıklı dövüş olarak değerlendiriyorlar. Bunlar da yanlış tespitlerdir. Bu, Ankara hükûmetinin diplomatik başarısıdır. Öncelikle, İngiltere, Fransa ve İtalya uzun ve yıpratıcı bir savaştan çıkmışlardı.

Milyonlarca asker ve sivil vatandaşları ölmüştü. Kamuoylarının yeni tabutlara tahammülü yoktu. Ekonomileri çökmüş durumdaydı. Mevcut iktidarlar yıpranmıştı. Onlar direniş beklemiyorlardı. Beklentileri kendilerine verilen şehirlere yerleşmek, hemen sömürmeye başlayarak, kaynak transfer etmekti. Fakat karşılarında kurmaylar tarafından organize edilen Kuvayı Milliye güçlerini buldular. Mustafa Kemal’e olan destek her geçen gün artıyordu.

Ankara hükûmeti, Sovyetler Birliği’yle anlaşmıştı. Silah, mühimmat, para, giysi, araç gibi yardımlar alıyordu. Ayrıca Roma ile Paris, İngiltere tarafından kandırıldıklarını düşünüyorlardı. Orduları, halkları ve sivil yönetimleri kızgındı. İzmir ve çevresi, İtalya’ya söz verilmiş ama İngiltere’nin oluruyla Yunanistan tarafından işgal edilmişti. İzmir, Osmanlı’nın en yoğun limanıydı. İzmir’e bağlı olan Aydın, incir ve üzüm üreticisiydi. Aydın, İzmir’e demiryoluyla bağlıydı. O günkü İzmir’le Antalya mukayese dahi edilemezdi. Zaten İtalya’ya ikisi de söz verilmişti. Sykes-Picot Anlaşması’yla, İngiltere, Musul’la Kerkük’ü Fransa’ya vermişti. Fakat oranın petrol kaynadığını tespit eden İngiltere, bundan vazgeçip Musul ve Kerkük’ü kendine aldı.

Fransa ile İtalya’nın, işgal ettikleri toprakları, ilk direnişlerle beraber boşaltmalarının, Ankara hükümetiyle anlaşma imzalamalarının ve İstanbul’un kontrollerindeki kısımlarından Anadolu’ya silah kaçırılmasına göz yummalarının temel nedenleri bunlardır. İlaveten cumhuriyetçi olan Fransız subaylar, Ankara’daki milliyetçilere sempati besliyor, onları padişaha tercih ediyorlardı. İngiltere’nin İstanbul ve çevresini boşaltmasının sebebi, karşılarında muzaffer ve motive bir ordu olmasıdır. I. Cihan Harbi’nde en fazla insan ve para kaybını İngiltere yaşadı. 30 Ağustos Zaferi’nden sonra, İngiliz hükûmeti Yunanistan’ı destekleyerek, İngiltere’nin kaynaklarını boş hayallere harcadığı için düşürüldü. Yeni hükûmeti kuran barış taraftarlarının ve anlaşma yanlılarının işgali sonlandırması aklın gereğiydi.

1. Dünya Savaşı bittiğinde, sadece Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan savaşmaya hazırdı. Savaştan diğerleri kadar etkilenmemişti. Batı Trakya’yı ve Arnavutluk’tan bazı toprakları kazandığından ötürü, moraller yüksekti. Yunanistan; Anadolu, Trakya ve İstanbul’daki Rum azınlıktan destek almaya planlıyordu. Yunanistan ve Yunan hâkimiyetindeki adalar İzmir’e yakındı. Tüm bu imkânlara, avantajlara ve İngiltere’nin tam desteğine rağmen Yunanistan hezimet yaşadı. Mağlubiyetten sorumlu tutulan başbakan ve bakan seviyesinde altı üst düzey yönetici idam edildi. Kral devrilerek, cumhuriyet ilan edildi.