Trump başkan olduğundan beri arka arkaya aldığı kararlarla dünyayı şok ediyor. Aslında yapılanların hiçbiri sürpriz değil. Trump, kendisine oy kaybettirecek olanlar dışında, yapacaklarını önceden gerekçeleriyle birlikte defalarca dile getirdi. Trump’ın bir ticaret savaşı başlatacağı kesindi. Herhalde Trump’ı destekçileri dışında kimse ciddiye almamış ki dünya hayretler içinde.
Trump’ın ekonomiyle ilgili kararlarının hedefi, Amerikan’ın dünya hakimiyetini sürdürmesini sağlamak. Alınan kararlar ısrarla uygulanabilirlerse, Amerika’yı güçlendirecek ve ABD’nin rakiplerini zayıflatacaklar. Zira ticari olarak büyük açıklar verilen ülkelere uygulanan gümrük vergileri arttırmak isteniyor.
Trump’ın ilk işlerinden birisi, iki komşusuna, Meksika ve Kanada’ya %25 gümrük vergisi getirmesi oldu. Kanada’nın nüfusu ABD’nin sekizde biri. Kanada yatırımcılara ABD’ye göre daha cazip teşvikler verdiğinden yatırımcılar sanayi tesislerini Kanada’ya kuruyorlardı. Ürünlerini ABD’ye gümrük vergisi ödemeden sattıklarından Kanada ve ABD’yi tek pazar olarak görüyorlardı. Artık Kanadalı üreticiler ABD’ye mal satmak için %25 vergi ödeyecekler.
Bu kararın sonuçları ne olur? Bazı üreticiler, özellikle satışlarının çoğunu ABD’ye yapanlar ya fabrikalarını Amerika’ya taşıyacaklar ya da ABD’de yeni fabrika kuracaklar. Böylece ABD’de işsizlik azalacak, kurumlar vergisi gelirleri artacak ve piyasa hareketlenecek.
Bazı üreticiler %25’i fiyatlarına yansıtacaklar. Bu durumda %25 vergi ödemeyen lokal üreticiler rekabet üstünlüğü kazanacak. Dolayısıyla daha fazla satış yapacaklarından varsa boş kapasitelerini dolduracaklar yoksa yeni tesisler kuracaklar. Sonuç aynı: İstihdam ve vergi gelirleri artacak.
Bazı üreticiler vergileri fiyata yansıttıklarında satışları çok düşeceğinden vergiyi ya da verginin bir kısmını kar marjlarından karşılayacaklar. Bunun sonucunda Kanada’ya yatırım yapmak az karlı Amerika’ya yapmak çok karlı olacak. Sonuç yine aynı. Yani her durumda ABD kazanacak. Meksika’nın durumu da Kanada’dan çok farklı değil. Meksika’nın nüfusu Kanada’nın üç katından fazla da olsa kişi başına gelir seviyesi çok düşük. Yatırım maliyeti ve emek çok ucuz olduğundan bu üç ülkeden en çok yatırımı Meksika alıyordu. Artık alamayacak.
Trump’ın ikinci hamlesi Çin menşeli ürünlere %10 gümrük vergisi getirmek oldu. Bu yaklaşımı Trump’ın planlı ve bilinçli hareket ettiğini gösteriyor. Göreve gelmeden önce ısrarla ‘’Çin ürünlerine %60 vergi koyacağım’’ diyorken sadece %10 koydu. Zira %60 diyerek yatırımcıları ABD’ye çekmeye çalışıyor. Biranda %60 yapsaydı fabrikalar kurulana kadar yüksek enflasyon olur, Amerikalılar fakirleşirdi. Hiç yapmasaydı inandırıcılığını kaybederdi. %10 yaparak süreci başlattı. Yapılacak yatırımlara bağlı olarak bu oranı arttıracaktır.
Trump en sert ve beklenmeyen çıkışını AB ülkelerine yaptı. Zira AB menşeli ürünlerin gümrük vergisini arttırmakla yetinmiyor. AB üyesi ülkelerin savunma harcamalarını bütçelerinin %5’ine çıkarmalarını talep ediyor. AB’nin ABD’yi örnek alarak Çin menşeli ürünlerin vergi oranlarını arttırmasını talep ediyor.
En inanılmaz arzusu ise Grönland’ın ABD’ye verilmesi. Grönland Danimarka’ya bağlı demeyin. Danimarka bir AB ülkesi. Danimarka’yı ABD karşısında yalnız bırakırsa AB’nin anlamı kalmaz. ABD’ye meydan okuyamaz zira o kadar güçlü değil. Grönland’ı verseler AB’nin hiçbir ağırlığı kalmaz.
AB, ABD ile pazarlık edecektir. Savunma bütçelerini önce %3’e sonra %4’e çıkarmayı ve gümrük vergilerinin aşamalı olarak ve makul oranlarda arttırılmasını kabul edecektir. Grönland’ın Danimarka toprağı olarak kalmaya devam ettiği ama ekonomik pastanın büyük kısmının ABD’ye ayrıldığı bir formül önerecektir.
ABD açısından Çin’e uygulanacak politikalarla Çin’in müttefiklerine ve dış ticaret açığı verilen diğer ülkelere uygulanacak politikalar açısından fark olduğu göz önünde bulundurulmalı. Zira Çin’in müttefiklerinin ve diğer ülkelerin süper güç olma ve/veya ABD’yi yerinden etme gibi bir stratejileri yok.
Komşuların ve AB’nin başı çektiği diğer ülkelerle ilgili düzenlemelerin hedefi, ABD’yi güçlendirmek. Trump bu ülkelere karşı tavizsiz olmayacaktır. Çünkü taleplerini oluştururken pazarlık payını da düşünmüştür. Mesela Kanada ve Meksika sınırları güvenlik altına almak için yapacaklarını açıklayınca Trump verginin başlangıç tarihini bir ay erteledi. Bu bir aylık sürede de pazarlıklar devam edecektir.
Çin’in müttefikleri ile ilgili beklentiler Çin’den ve diğer ülkelerden farklı. ABD bu ülkelere Çin’den uzaklaşmaları ve Batıya yakınlaşmaları karşılığında tavizler verebilir. Zira Trump’ın hedefi Rusya’yı ve İran’ı Çin’den ayırmak. İran’ın enerji ihracını sıfırlamayı hedefleyen kararname bu çerçevede değerlendirilmelidir. İran istenen tavizleri verirse bu kararname rafta kalır. Vermezse rejimin yıkılmasıyla sonuçlanacak bir süreç başlar. ‘’BRİCS üyelerine %100 gümrük getireceğim’’ söylemi de Çin’i yalnızlaştırmaya yönelik.
Ama söz konusu Çin olunca Beyaz Sarayın hareket alanı çok dar. Çin’in büyümesi durdurulmak zorunda. Trump ilk döneminde, Çin menşeli ürünlere uygulanan gümrük vergilerini yükseltti. Zaman zaman Çin menşeli ürünlerin ithalatını ya yasakladı ya da kısıtladı. Bu düzenlemelerin sonucunda Çin’in büyüme oranı %8-9’dan %6’lara düştü. Trump sonuç aldığı bu yöntemi AB ile birlikte uyguladığında Çin’in büyüme oranı %1-2’lere düşer ki bu Çin’in süper güç olma iddiasının bitmesi demek.
Elbette muhatapları da ABD’ye yanıt verecek. Önümüzdeki yıllarda daha önce hiç yaşanmamış şiddette ticaret savaşlarının yaşandığına şahitlik edeceğiz. İyi değerlendirebilirsek bu süreçten güçlenerek çıkabiliriz. Aksi halde çok büyük maliyetler ödemek durumunda kalabiliriz.