Orta Asya ülkelerinin bağımsız olduklarından sonraki otuz iki yıllık süreci, en iyi değerlendiren ve en çok mesafe alan ülke Çin oldu. Bağımsızlıklarını kazandıklarında Orta Asya ülkelerinin en çok ticaret yaptıkları ve en çok doğalgaz ve petrol ihraç ettikleri ülke doğal olarak Rusya’ydı. 2024 senesi itibariyle, Özbekistan doğalgazının %80’den, Türkmenistan %70’den fazlasını Çin’e sevk ediyor. Özbekistan kalan hacmi komşularına, Türkmenistan ise İran (%20) ve Rusya’ya satıyor.

İki komşusundan farklı olarak, doğalgazın yanında petrolde de yüksek hacimde ihracat yapan Kazakistan’ında majör müşterisi Çin. İkinci müşterisi Rusya, üçüncü müşterisi İran. (SWAP Anlaşmalarıyla) Rusya, Orta Asya ülkelerinin hepsinin ikinci en büyük ticari ortağı. Türkiye, ülkeden ülkeye sıralamadaki yeri değişmekle birlikte, en çok ticaret yapılan yedi ülkeden biri.  Türkiye’nin Orta Asya enerji pazarında maalesef ağırlığı yok. Yani Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan’la ekonomik entegrasyonu sağlamakta ne kadar başarılı olduysa, Orta Asya’da o kadar başarısız oldu. Azerbaycan’ın da Orta Asya’da ticaret ve enerji sektörlerinde ağırlığı yok.

Kendisi de enerji ihracatçısı olan Rusya, Türk cumhuriyetlerinden piyasa fiyatlarının çok altında fiyatlarla alım yapıyorken, Çin piyasa fiyatlarıyla ödeme yapıyor. Orta Asya ülkelerin liderleri, Bakü ve Ceyhan’a, Hazar’ın altından geçirilecek nakil hattıyla bağlanmayı, Bakü ve Ceyhan’a paralel doğalgaz ve petrol nakil hatları yapmayı çok istediler. Türkiye, ABD ve AB’de, Rusya ve Çin’in Orta Asya’daki ağırlığını azaltacak olan söz konusu nakil hatlarını gerçekleştirmeyi, stratejik açıdan çok önemli kabul ediyordu.

Bu yaklaşımlara rağmen bu projeler gerçekleştirilemedi. Zira Rusya ve İran’ın uzlaşmaz tutumları nedeniyle, kıyıdaş olan beş ülke, Hazar’ın statüsü konusunda anlaşamadı. Statüsü belli olmayan Hazar’ın dibine, Rusya ve İran’a rağmen nakil hattı inşa etmek çok riskli olduğundan, finansman sağlanamadı. Rusya ve İran, uzlaşmaz tavır izleyerek Çin’e avantaj sağladılar. İran, Türkiye’nin güçlenmesini ve Türk dünyasının entegre olmasını istemiyordu. Azerbaycan zenginleşirse, Güney Azerbaycan’daki Türkler için cazibe merkezi olabilir, bağımsız olma arzularını kamçılayabilirdi. İlaveten, İran açısından Türk ülkelerinin petrol ve gazları piyasalara ne kadar geç ulaşsa o kadar iyiydi. Zira arz artınca fiyatların düşmesinden korkuyorlardı.

Moskova, nakil hatlarının Çin’e göre daha güçsüz olan Türkiye’den geçmesini tercih edebilirdi. Fakat Türkiye üzerinden geçecek petrol ve gazın en büyük müşterisi Avrupa olacaktı. Bu durum Avrupa’da güçlü rakip istemeyen Rusya için riskliydi. Ayrıca Rusya için, sömürdüğü Orta Asya ülkeleri üzerinden daha uzun süre gelir elde edeceğinden, hatlar ne kadar geç yapılırsa o kadar iyiydi. Türk ülkeleri Hazar geçişli hatların hayata geçirilmesi için yıllarca gayret gösterdiler. En ufak mesafe alamayınca Çin’e yöneldiler. Kazakistan ve Çin, Atrav ile Şanghay arasında yeryüzünün en uzun ve en yüksek kapasiteli petrol nakil hatlarından birini inşa ettiler. İlerleyen süreçte bu hattın kapasitesini arttırdılar. Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan ve Çin, bitiş noktası Şanghay olan ortak gaz nakil hattı inşa ettiler. Etap etap bu hattın yanına üç paralel hat daha yaparak kapasiteyi dört katına çıkardılar.

Çin, Orta Asya ülkeleriyle tarafların eşit olduğu ilişkiler kurdu. Siyasi tavır almadı, ülkelerin iç işlerine karışmadı. Ekonomik ilişkileri geliştirmek ve özellikle enerji sektörü Çin’in önceliği oldu. Dolayısıyla Çin, Rusya’nın mütehakkim tavırlarından yorulan ve bunalar Orta Asya ülkeleri için en iyi alternatif oldu.

2018 senesinde taraflar Hazar’ın statüsü konusunda anlaştılar. 2019 yılında Azerbaycan ve Türkmenistan yıllardır ihtilaflı oldukları sahaları beraber işletmeye karar verdiler. Türkmenistan’da ve Kazakistan’da çok yüksek hacimde yeni rezervler tespit edildi. 2018’den sonra her kademe de yapılan Türk Keneşi ve TDT toplantılarında, Hazar geçişli hatlar sürekli gündeme getirilmesine ve ABD ve AB’nin tam desteğine rağmen en ufak gelişme sağlanamadı. Geçen hafta Kazakistan ve Türkmenistan, Afganistan’la anlaşmaya vardıklarını, Herat şehrini enerji merkezi yapacaklarını ve bu merkez vasıtasıyla Afganistan, Pakistan ve Hindistan’a ihracat yapacaklarını açıkladılar. Türk ülkeleri Taliban’ı ciddi bir muhatap olarak görmeyeceğinden, bu projenin arkasında Taliban’ın başlıca hamileri olan Çin’in ve Pakistan’ın olduğu muhakkaktır. Bu proje gerçekleşirse, yeni rezervler bulunmadığı takdirde, Hazar geçişli hatlar hayal olur. Bu hatlar yapılmazsa ekonomik olarak entegre olmamız zorlaşır. Ekonomik olarak entegre olamazsak Türk birliğini kuramayız. Zira ekonomik olarak bütünleşmeyen topluluklar birlik kuramıyorlar, kursalar da kurulan birlik uzun ömürlü olamıyor.

(Bu konuyu, TÜRK DÜNYASI DERSLERİ yazı dizisinde, Arapları, Slavları, Anglosaksonları, Latinleri, Amerika’yı, Almanları ve İngilizleri mercek altına alarak değerlendirmiştik.) Hülasa Türkiye hızlı hareket etmeli.