Bu yazıyı kaleme aldığım 11 Aralık Çarşamba akşamı itibariyle PYD-YPG’ nin kontrolünde dört kent kalmıştı; Kobani, Haseke, Kamışlı ve Rakka. Halen Suriye’ye ait toprakların ve enerji sahalarının %70 kadarı PYD’nin egemenliğinde. Salı gecesine kadar kahramanlık destanları yazan PKK medyası, çarşamba sabahından itibaren ‘’ateşkes ilan edilmeli’’ propagandasına başladı. Askeri kaynaklara göre, Türkiye’nin müttefiki olan Suriye Milli Ordusu Kobani’ ye taarruza hazırlanıyor. Salı günü CENTKOM komutanı YPG komutanlarıyla görüşmek için Suriye’ye geldi. Cuma günü Blinken Ankara’ya geliyor.

Blinken muhtemelen Türkiye’yi durdurmak için geliyor. Önce rica edecek, sonra cazip teklifler sunacak. Sonuç alamazsa tehdit edecek. Gidici olan Blinken’in tekliflerinin de tehditlerinin de karşılığı yok. Barış Pınarı harekatı sırasında Başkan Yardımcısı Mike Pence Ankara’ya geldi. ABD adına Rusya’nın da onayladığı bir sürü taahhütte bulundu. Anlaşmaya varılınca, batıda Kobani’ ye doğuda Kamışlı’ ya girmek üzere olan ordumuz durdu. Ve bize verilen sözler tutulmadı. Ankara, PYD’ nin Suriye’yi terk etmesinden ve/veya PYD yönetiminin Türkiye’ye devredilmesinden başla bir öneriyi kabul etmemeli.

Muhalefetin saldırısı başladığından beri ‘’Suriye bizim savaşımız değil’’ diyen Trump, Blinken’in Türkiye’ye geleceği açıklanınca ifadelerini sertleştirdi: ‘’Dünyada çok fazla kriz var. Suriye’ye karışmayacağız. Fransa’da karışmayacak. Kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalacaklar.’’ Trump bu beyanatıyla hem Blinken’in elini zayıflattı hem de Türkiye’nin önünü açtı. Zira Blinken bugün var, 21 Ocak’tan sonra yok. Trump’ın takip edeceği siyaset, çok farklı olacak. Ayrıca Trump, 21 Ocak’a kadar, ne olacaksa olup bitsin istiyor.

Türkiye’nin ve Suriye Milli Ordusunun önceliğinin Rakka olması gerektiğini düşünüyorum. YPG büyük çoğunluğu Rakka da olan enerji sahalarını kaybederse ayakta kalamaz. Zira YPG’nin iki ana gelir kaynağı var: ABD yardımları ile petrol ve gaz satışı. Trump muhtemelen yardımları durduracak. Ayrıca Rakka’nın nüfusunun %95’i Arap. Aşiretler güçlüler, YPG’ ye karşılar ve beraber hareket edebiliyorlar. Rakka düştüğü an PKK’lıların zaten bozuk olan morali tamamen çöker. Kolay değil on günde Tel Rıfat, Münbiç ve Deyrizor’u kaybettiler. SMO güçleri PYD’nin direnişini kırarak geçilmez denilen Karakozak köprüsünü geçti.

Şu an itibariyle Kobani zaten kuşatılmış durumda. Kuzeyinde Türkiye, diğer yönlerde SMO güçleri var. Kuşatma kararlılıkla sürer ve tünellerden mal girişi olması engellenirse, Kobani zaten teslim olmak zorunda kalacak. Münbiç’i geri almadıkları veya Kobani ile YPG’nin kontrolündeki bölge arasında koridor açmadıkları sürece, ki bunların olması için SMO güçlerinin püskürtülmesi lazım, kuşatmanın kalkması yani Kobani’nin YPG’ de kalması mümkün değil.

Bu nedenle önce Rakka hedeflenmeli. Rakka alındığında ABD’nin yaklaşımı da değişecek. Hiç kimse Trump’ı PYD’nin giderlerinin tamamını Amerika’nın bütçesinden karşılamaya ikna edemez. Rakka’dan sonra durmamalıyız. Sadece Kobani’yi değil Haseke ve Kamışlı da alınmalı. Bu operasyonu SMO tek başına tamamlayamayabilir. Gerekirse ordumuz kuzeyden Suriye’ye girerek PYD güçlerini üç ateş arasında bırakmalı.

Tarihi bir fırsat yakaladık. Böyle bir fırsat bir daha doğmayabilir. BM, Suriye’de ateşkes kararı verebilir, merkezi hükümet ateşkes ilan edebilir, operasyon yapmamız zorlaşır. Zira Şam düştüğü andan itibaren ABD-İsrail ittifakıyla Türkiye, İngiltere ve HTŞ’ nin hedefleri farklılaştı. ABD ve İsrail bölünmüş yani zayıf bir Suriye istiyor. Tabii ki en büyük parçalardan biri PKK’nın olacak. Türkiye bölünmemiş bir Suriye istiyor. Yani PKK’nın bir karış toprağı olmayacak. Hedeflerimiz bu kadar farklıyken karşı karşıya gelmemiz kaçınılmaz.

İsrail’in işgale başlamasının da Suriye’nin silah depolarının hepsini bombalamasının da amaçlarından biri Suriye’nin bölünmesini sağlamak. Neticede bombalamalar yüzünden merkezi hükümetin bir tane gemisi, bir tane uçağı kalmadı. Silah stokları da oldukça azaldı. Eğer işgal olmasaydı HTŞ güçleri batıdaki Tartus ve Lazkiye’ye ya da Rakka’ya yönelebilirdi.

ABD’nin sürece direk müdahale etmesi mümkün değilken, İran ve Rusya sahayı terk etmişken, PYD bozgun psikolojisi yaşıyorken, ordumuzla SMO güçlerinin morali zirvedeyken ve askeri olarak hakim pozisyondayken PKK’nın Suriye’deki varlığını bitirmeliyiz.

PYD’ nin Suriye’de bitirilmesi, PKK’nın silah bırakmasını, eğer silah bırakmazsa ezilmesini kolaylaştıracak. Bahçelinin başlattığı sürecin başarılı olmasını sağlayacak.  Zira PKK’nın en büyük dayanağı Suriye’deki PYD-YPG varlığı. Ayrıca sürecin önündeki en büyük engel PYD idi. Suriye’nin topraklarının %43’ünü (Bugün itibariyle %30) ve enerji sahalarını kontrol eden PYD asla silah bırakmazdı. PKK’lılar tarafından yönetilen PYD silah bırakmadığı sürece, Kandil’deki PKK’nın silah bırakması, sorunun bittiği anlamına gelmezdi.