Beklenen oldu ve Esad düştü. On gün öncesinden çok farklı bir tablo var karşımızda. İran ve Rusya, rejimi destekleyen iki baskın güçtü. Her ikisi de tasfiye edildi. Ankara, yıllardır bu ülkeleri Astana platformu vasıtasıyla makul bir çözüme ikna etmeye çalışıyor ama başarılı olamıyordu. İran ve Rusya’nın akıbeti, Minsk grubunda Azerbaycan’ı otuz yıl oyalayan ABD ve Fransa gibi oldu. Bize düşen Namık Kemal’in aziz ruhuna Fatihalar göndermek: ‘’FITRAT DEĞİŞİR SANMA BU KAN YİNE O KANDIR.’’

Rusya sahadaki askerlerini Türkiye’nin yardımıyla tahliye ediyor. Hedefi Tartus deniz ve Hmeymim hava üslerini muhafaza etmek. ABD ve İngiltere amaçlarına ulaşırlar ve bu üslerde boşaltılırsa Rusya’nın yenilgisi bir hezimete dönüşür. Zira Tartus, Rusya’nın Akdeniz’deki merkezi. Kremlin sıcak denizlere iki asır mücadele ettikten sonra ulaştı. Hava üssü ise Rusların Orta Doğudaki merkezi ve alternatifi yok.

İran, Suriye’de, Hizbullah ve Haşdi Şabi’nin yanında kendi askerleri ve milisleriyle bulunuyordu. İsrail Lübnan’a saldırdığında Hizbullah çekilmişti. Saldırı başlayınca çok sayıda asker ve sivil de Suriye’den kaçtı. Kalanlarda gidecektir. Böylece Şii hilalinin en stratejik ayağı da kırıldı. İran için, Suriye sadece Suriye değildi. İran ve Iraktaki Şii unsurlar, Lübnan’daki Hizbullah’a ve HAMAS’a Suriye üzerinden ulaşabiliyorlardı. Artık Lübnan’a, başarabilirlerse sadece hava yoluyla ulaşabilirler.

İran, Suriye’ye yüzbinlerce Şii göçmen yerleştirdi. Şiiler için türbeler, özellikle peygamber efendimizin soyundan gelen imamların, imamzadelerin ve seyyidelerin türbeleri çok önemlidir. Türbelerin etrafına yerleşince şefaate nail olacaklarına inanırlar. Dikkat edilirse İran ve Irak’taki ilk Şii yerleşimleri türbeler etrafındadır. Şiiler önemli zatların türbelerini ziyaret ettiklerinde hacı olurlar. İran gönüllü göç sağlamak için Suriye’de onlarca türbe keşfetti. Bu türbeler araştırılmalı ve uydurma olanlar tespit edilmeli. Suriye’ye sonradan yerleşenler geri gönderilmeli.

İran ve Rusya Suriye’den çekildiği için ABD ve İsrail kazandı. İsrail fırsattan istifade Golon tepelerinin civarında yeni işgaller yapacaktır. ABD için en büyük kazanım, Ürdün’de kurduğu Özgür Suriye Ordusunun Şam’a girmesi ve Suriye’nin Ürdün sınırını ve Irak sınırının güneyini kontrol etmesi oldu. Özgür Suriye Ordusunun işgal ettiği coğrafya, YPP-PYD tarafından el koyulan coğrafyaya komşu. Bu durum değiştirilmezse YPG, Ürdün üzerinden Kızıldeniz’e, Ürdün ve İsrail üzerinden Akdeniz’e ulaşarak petrol ve gazını piyasa koşullarından satabilecek.

 YPG, Münbiç ve Tel-Rıfat’ı kaybetmesine yani Fırat’ın batısından tasfiye edilmesine rağmen an itibariyle kazançlı gözüküyor. Zira ABD, Ürdün sınırını kontrol altına aldı. YPG, Deyrizor’u işgal etti. Rejim güçleri çekildikleri Kamışlı Havalimanını ve Haseke’ deki üsleri YPG’ye devretti. Yazıyı kaleme aldığım dakikalarda HTŞ’nin desteklediği aşiret güçleri Deyrizor’u almak için saldırıya geçmişler ama henüz netice alamamışlardı.

HTŞ-ÖSO ittifakı, Deyrizor’ dan sonra Rakka’ ya da operasyon düzenleyecektir. Zira Rakka’da nüfusun %95’i Arap. Bu iki şehirin civarında zengin petrol ve gaz sahaları var. Bunlardan neden vazgeçsinler? Neden milyarlarca doları rakipleri hatta düşmanları olan PKK’ya bıraksınlar? Kaldı ki YPG, rejim ile muhalefet arasındaki çarpışmalarda ya tarafsız kaldı ya da rejimin yanında saf tuttu. Her ne kadar ÖSO yetkilileri aksini açıklasa da Münbiç’ten sonra Kobani’nin de alınacağını düşünüyorum. ABD’nin bütün gayretlerine rağmen YPG sonun başlangıcında. YPG’nin elinde, şimdilik, Kamışlı ve Haseki yani çok daraltılmış bir arazi kalacak. İsrail’in Golon tepelerine saldırmasının hedeflerinden biri de ittifakın PYD’ ye düzenlenen operasyonun kapsamının genişlemesini engellemek olacak.

Türkiye bu operasyonla çok sayıda sorununu ya çözdü ya da hafifletti. 2025 yılında milyondan belki de 1,5 milyondan fazla sığınmacı memleketine dönecektir. Böylece üzerimizdeki yük azalacak. ‘’Rusya ve rejim bir operasyon başlatır ve nüfusu 5 milyona dayanan İdlip’ten ülkemize yoğun göç olabilir,’’ tedirginliği ortadan kalktı. Fırat’ın batısı teröristlerden temizlendi. İran ve Rusya’dan doğan boşluğu Türkiye dolduracak. Muhalefetin iki güçlü ortağından biri tamamen kontrolümüzde diğeri hem dostumuz hem de etkimiz altında.

Türkiye muhalefetin silahlı güçlerini eğitip düzenli ordu haline getirmenin yanında HTŞ önderlerinin zihinlerini de dönüştürdü. Kelle kesen cihatçılar, Hıristiyan, Dürzi ve Nusayri’ lere hizmet eden insanlara dönüştüler. Suriye’de Türkiye’nin kontrolündeki bölge ile HTŞ’ nin yönettiği İdlip; 24 saat elektrik, temiz su ve temizlik hizmeti verilen yegane yerler. Modern okullara ve üniversitelere sahipler. Son derece güvenliler. 5 milyon kişi İdlip’li Türkiye sayesinde hayatta kalabildiklerinin farkında. Bu coğrafyada Türk bayrağını seven 7,5 milyon kişi yaşıyor. Suriye’de, şimdiye kadar dönenler ve bundan sonra dönecek olanlarla birlikte, çoğu Türkçe bilen, en az 10 milyon dostumuz olacak. Üç yüz binden fazla genç Türk üniversitelerini bitirdi. Milyonu aşkın çocuk ve genç okullarımızda eğitim gördü.

Türkiye emek ve para harcadı ama sonuç aldı. Gelecekte, Azerbaycan seviyesinde olmasa da diğer Türk cumhuriyetleri ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi kadar iyi ilişkilerimiz olacak Suriye’yle. Tayyip Beyin yerinde olsam ilk fırsatta Devlet Beyle beraber Şam’a giderim. Emevi camiinde şükür namazı kılar, Mehmet Akif’in, Refik Halit’in ve Rıza Tevfik’in müdavimi olduğu kahvehanede Türk kahvesi içer, Gazi Mustafa Kemal’in Kadifekale’ deki duygularını yaşarım. Dosta, düşmana Türkiye’nin gücünü gösteririm. Bununla beraber nihai zafere ulaşılana kadar gevşemem. Zira özellikle İsrail, tabloyu Türkiye açısından tersine çevirmek için elinden geleni yapacaktır.