Liderler; ülkelerine ayıp yaşatılan tarihlerde (yenilgi vb) - aynı tarihleri kapsayan günlerde ayıp yaşatanlara yaşattıklarıyla intikamlarını alırlar…
Vasıfsız idareciler ise o tarihlerde kendi ülkelerine aynı ayıp yaşatılsın diye zemin hazırlarlar…
Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyor, azametin karşısında secde ediyor (yüzümü yere sürüyor) uğrunda cihat ediyorum. Ey Allah’ım! Niyetim halistir; bana yardım et.
“Ey askerler!.. Eğer şehid olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. Ben nefsimi Allah’a adadım, benim için şehadet de muzaffer olmak da saadettir. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.” (Sultan Alparslan).
Ya Rabbi! Sen Türk ordusunu muzaffer et… Türklüğün ve Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme Rabbim, Yunanların kazandığını gösterme bana! Onlar kazanacaksa, şu gök kubbe benim başıma yıkılsın daha iyi…
“Allah’ım bu millete hak ettiği zaferi göster…” (Salih Çavuş ifadesiyle ağladığı söylenen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK)
İki dua arasında geçen 851 yıl…
Düzenli bir ordu ile Anadolu’ya bir uçtan giriş,
Dağıtılmış, silahları elinden alınmış, kaleleri zapt edilmiş bir orduyla küllerinden yeniden doğuş…
“200.000 kişilik bir ordu bize doğru geliyor” diyenlere “Biz de onlara doğru gidiyoruz” diyen bir sultan – komutan.
“Geldikleri gibi giderler” deyip bu sözlerini gerçekleştiren bir başkomutan.
Anadolu’yu yurt edinmemizi sağlayan Malazgirt zaferi,
Anadolu topraklarının ebediyen korunmasını sağlayan Büyük Taarruz,
Ve bu süreç içerisinde; “Bu dünya iki padişaha yetecek kadar büyük değildir” ve “İnsanda bir söz ile değişir kader. Ya yurda baş olur ya da başından olur” diyerek Anadolu’yu kontrol altına aldığımız Otlukbeli
- “Devletleri yıkan tüm hataların altında nice gururun gafleti yatar” sözünün gerçekliği Anadolu Türk – İslam birliğinin temin edildiği Çaldıran zaferi,
- “Haine cesaret veren merhamet zulme yakındır” diyerek bütün dünyaya huzur, güven, barış getiren Mercidabık zaferi,
- “Darû’l Cihat” Belgrad’ın fethi,
- Stratejik ve taktik maharetiyle Kanuni’yi tüm dünyanın tanıdığı Mohaç (bugün Türk Dünyası Kurultayı’na ev sahipliği yapan Macaristan’ın Osmanlı Devleti’ne bağlı bir krallık haline geldiği savaş)…
İki saatte kazanılan zafer…
- Coğrafi konumu itibariyle önem arz eden fethi ile güney kıyılarımızın emniyetinin sağlandığı 2. Selim emri ile Lala Mustafa Paşa tarafından fethedilen Kıbrıs,
- Manda ve himayenin reddedildiği ve ilk kez ulusal bağımsızlığın koşulsuz gerçekleştirilmesine karar verildiği ve ilk kez “Milli sınırlar” dan bahsedilerek Mondros Ateşkes Antlaşması’nın imzalandığı anda Türk vatanı olan toprakların parçalanamayacağı maddelerinde mutabık kalınan Erzurum Kongresi…
- Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası…
- “hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanı ile ıslanmadıkça terk edilemez!” düsturuyla hareket edilen,
22 gün ve 22 gece aralıksız devam eden, Mustafa Kemal Paşa ve komuta heyetindekilerin yeni bir savaş stratejisi uyguladıkları,
Savunmadan taarruza geçtiğimiz %46 kaçağa rağmen – Zabit Savaşı olarak da adlandırılan…
Bugünün Yunan hayranlığı ayıplı, “keşke Yunan kazansaydı” diyenlere atılan şamar…
Tam bir yıl sonrasının (birkaç kişinin bilgisi dışında) gizlice planlandığı muhteşem kurtuluş. ZAFER.
- 26 Ağustos 1071 Cuma ve 851 yıl sonra onun devamıymışçasına cumartesi günü sabah saat 05:30’da topçu ateşiyle başlatılan; 27 Ağustos 1922 sabahı Mustafa Kemal Paşa’ya telefonda kuşattıkları tepeyi yarım saatte alacaklarını bildirmesine rağmen bunu başaramayınca intihar ederek hayatına son veren Miralay Reşat (ÇİĞİLTEPE).
Sakarya Meydan Muharebesi kaçakları düşünülerek; cephenin biraz gerisindeki yüksekçe bir yere oturup, iki tabancasının birini “namuslu” diğerini “namussuz” diye adlandıran ve namuslu ile düşmana, namussuz ile kaçaklara ateş eden ve bunu bizzat kaçak askerler üzerinde deneyen “Deli Halit” lakabını alan Mirliva Halit (KARSIALAN).
Vatanını, namusunu, özgürlüğünü, bağımsızlığını savunanlarla, hür bir milleti vatanında içerideki hainlerle birlikte esir ve yok etmek isteyen batının sözde medeni milletleri ile yapılan mücadelesinin zaferle taçlanan öyküsü…
“Saygıdeğer efendiler, Afyonkarahisar - Dumlupınar Meydan Muharebesi’ni ve ondan sonra düşman ordusunu tamamıyla yok eden veya esir eden ve kılıç artıklarını Akdeniz'e, Marmara'ya döken harekâtımızı açıklayıcı ve vasıflandırıcı söz söylemeyi gereksiz sayarım. Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekât Türk ordusunun, Türk subay ve komuta heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kere daha geçiren muazzam bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin hürriyet ve istiklâl düşüncesinin ölümsüz bir âbidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evlâdı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur.” “Diyen ulu önder başkumandan ATATÜRK’ün zafer kazanmış bir önderden karizmatik bir başkomutandan tevazu ile gurur karışımı bir ifade” (İlhami ARSLAN)
Zafer nedir diye sana sorarlarsa; Zafer gök gibi gürleyen toplara, yağmur gibi yağan mermilere koşan evlattır. O evladı ölüme yollayan, yavrusunu kundakta bırakıp cepheye koşan anadır, anasının cennet kokan ellerini öpüp cepheye giden çocuktur, o çocuğa en karanlıkta bile umut olan ay yıldızdır, ay yıldızı görmek için semada güneşi batıran Mehmet’tir, Mehmet olup da ölen ama esaret nedir bilmeyen bir millettir, bir milleti zincir gibi kenetleyip ayağa kaldıran Mustafa Kemal’dir, sarmışken yurdun dört bir yanını düşman ya istiklaldir ya ölümdür zafer.
Bu öyle bir zaferdir ki; zaferin mimarlarının isimlerinin Cuma hutbesinde anılmadığı bugün, “Ay’a çift gidiş gelişli duble yol yapıyoruz dersek inanırlar” diyen zihniyetin, bu inananlar üzerinden rant oluşturabildikleri bir vatan sahipliğinin hayasızca inkarıdır.