NOT: Yazarımız Osman OKTAY tam iki yıl önce bu konuyu yazmış ve Aralık 2019’da Habererk’te yayınlamıştık. Şimdi, 04 Aralık 2021 günü yayınlanan 2021/24 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile her türlü yazışmada “Turkey”, “Turkei”, “Turguie” gibi ibareler yerine Türkiye yazılması karara bağlandı. Biz tam iki yıl önce bu konuyu gerekçeleri ile birlikte gündeme getirdiğimiz için önemli bir hizmet yapmış olmanın sevincini yaşıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı hava alanlarında ve pasaport işlemlerinde görev yapan polislerin yeni kıyafetlerini gördünüz mü? Göğüslerine ay-yıldızlı ama “Turkey” yani İngilizce anlamıyla “Hindi” yazan birer arma yapıştırmışlar. Bu kelimenin İngilizcede “Hindi” demek olduğunu herhalde bilmeyen yoktur. Bilmeyen var ise de lütfen İngilizce – Türkçe bir sözlük alsın eline ve baksın!
Hani siyasilerden arada bir, “Burası Muz Cumhuriyeti değildir beyler” diye duyduğumuz bir söz vardır. Peki, nedir Muz Cumhuriyeti?
Eski sömürge coğrafyalarında bulunan, başta muz olmak üzere tropik meyve üretimleri ile bilinen siyaseten istikrarsız, ekonomik açıdan dışa bağımlı, yolsuzluklarla başı belada olup dış müdahalelere açık ülkeler için küçümseme ve aşağılama amaçlı olarak “Muz Cumhuriyeti” ifadesi kullanılır.
Peki, Hindi Cumhuriyeti nedir ve neresidir? “Hindi Cumhuriyeti”, İngilizlerin yakıştırıp Türkiye Cumhuriyeti’ne yaftaladıkları ama ne yazık ki uluslararası arenada bizden bir itiraz sesi yükselmeyince öyle kabul gören bir tanımlamadır.
Hadi, elin gâvuru ve gâvurların başı İngilizler vakti zamanında bizimle alay edip gülünç duruma düşürmek için Turkey adını dünya âleme kabul ettirip Birleşmiş Milletler’e de öyle kaydettirmişler ama bizim şahsiyetimiz, haysiyetimiz yok mu?
Başka devletlerin öyle okuyup yazmalarına alışmıştık da kendi ülkemizde, kendi elimizle kendi polislerimizin üstüne o kelimeyi nasıl nakşederiz? Anlı şanlı olarak TÜRKİYE yazsa idik havaalanlarımıza gelen yabancılar anlamayacak ve “Biz Turkey’e geldiğimizi sanıyorduk, başka bir yere mi gelmişiz; eyvah! Yandık, mahvolduk” diye feryat figan mı edeceklerdi? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları, Cumhurbaşkanlığı böyle bir hatayı nasıl yaparlar? Olmaz böyle şey diyorum ama ne yazık ki oluyor ve olmuş bile; yazıklar olsun!
Peki, İngilizler bu konuda bizi nasıl tongaya düşürmüşler ve Türk’ü, Türkiye’yi nasıl Turkey yapmışlar? Sözü, değerli araştırmacı yazar ve folklor üstadı Sayın Hayrettin İvgin’e bırakalım:
“14. ve 15. yüzyıllarda Osmanlı Devleti denizcilikte ileriydi; Akdeniz’e, Kızıldeniz’e, Hint Okyanusu’na ve İran Körfezi’ne hâkim idiler. Osmanlı denizcileri Yeni Gine ve çevresinden getirdikleri malları, özellikle tavuk, hindi gibi hayvanları İngilizlere satıyorlardı. İngilizler bu tavuk ve hindilere; Turkey bird (Türk kuşu) veya Turkey cock (Türk horozu) adlarını vermeye başladılar. Hatta Türk denizci tüccarlara da Turkey merchants (Hindi tüccarları) adını veriyorlardı.
İngilizler, “hindi” denilen hayvanı o yüzyıllarda hiç tanımıyorlardı. Türk tüccar ve denizcilerin getirdiği bu hayvana “Turkey” demeye başladılar. Yani “Türklerin getirdiği kuş” anlamında kullanıyorlardı.
İngiliz bu, her fırsattan yararlanır. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşe geçtiği 19. yüzyıl sonlarında Türk kelimesinin yerine Turkey’i alaycı bir ifadeyle kullandılar.
1923’te Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ama İngiliz keferesi Türkiye kelimesinin karşılığını Turkey diye resmileştirerek bütün dünyaya da kabul ettirdi. Küçümseyerek, istihza ile alaylı bir şekilde ve de inatla bu kelimeyi Birleşmiş Milletlerin literatürüne ve kaynağına da geçirdiler…”
Malum olduğu üzere devletlerin adları kendi dillerinde yazılıp söylendiği şekli ile resmiyet kazanır ve öyle kullanılır ama başkaları nasıl telaffuz ediyorlarsa öyle yazabilirler. Türkiye kelimesinin telaffuzu ise hangi dilde olursa olsun “Turkey” değil, olsa olsa “Turkiya” olabilir. Tıpkı, resmiyetteki adı “İndia” olan devletin adını “Hindistan” olarak telaffuz ettiğimiz gibi. Ama o ülkeye resmi bir yazı ve hatta mektup göndereceğimizde “İndia” yazmazsak adres şaşar ve gönderimiz geri gelebilir. Bunun gibi kesin tavrımızı koyarsak TÜRKİYE yazmayan mektup ve başka gönderiler de sınırlarımızdan içeri giremez, girmemelidir, girerse iade edilmelidir.
Bu konuda oldukça hassas olan Hayrettin İvgin, Türk Cumhuriyetlerinden birinde katıldığı panel sırasında kendi adının yanına “Turkey” yazıldığını görünce itiraz edip değiştirttiğini şöyle anlattı: “Baktım ki tıpkı Avrupa ülkelerinde -ve ne yazık ki kendi ülkemizde- düzenlenen uluslar arası toplantılarda da yapıldığı gibi adımın önüne Turkey yazmışlar. Elime alıp çizdim, TÜRKİYE diye yazınca düzeltip getirdiler. Uluslararası toplantılara katılan devlet ve siyaset adamlarımızın, akademisyenlerimizle sanatçılarımızın da buna dikkat etmeleri gerekir!”
Hayrettin Bey’le konuşurken uluslararası ilişkilerde resmi olarak “Turkey” adından kurtulmamız için ne yapmamız gerektiği konusu da gündeme gelmişti. O, Habeşistan/Etiyopya örneğini verdi. Malum, günümüzde “Etiyopya “ diye bilinen ama daha önceki adı Habeşistan olan bir ülke vardı. Habeşistan Kralı Haile Selassie 1974 yılında bir darbe ile görevden uzaklaştırılınca yeni yönetim ülkenin adını da değiştirmişti. Hayrettin Bey bu konuda şunları söyledi:
“Habeşistan olarak tanınan ülke bütün dünyaya adının Etiyopya olduğunu ilân etti ve bundan sonra gelecek hiçbir postanın ve gönderinin bu adın dışında geldiği zaman kabul edilmeyeceğini dünyaya duyurdu. Habeşistan’ı şimdi bütün dünya Etiyopya olarak tanıyor… Biz de dünya kamuoyuna bir deklarasyonla devletimizin adının Türkiye olduğunu Turkey olmadığını ilân etmeliyiz. Türkiye kelimesini İngilizler, Almanlar, Fransızlar vb. kendi dillerinde nasıl telaffuz ediyorlarsa, o şekilde yazsınlar ve söylesinler. Türkiye’ye gönderecekleri mektupların üzerine inadına ve de küçümser ifadelerle Turkey yazıp yollamasınlar. Habeşistan gibi yapalım diyorum.”
Demek ki, oluyormuş. Habeşistan’ın yaptığını Türkiye haydi haydi yapar değil mi? Yeter ki siyasi irade kararlılık göstersin ve tabii ki sivil toplum kuruluşları başta olmak üzere milletimiz de bu konuda gereğini yapsın. Tabii, ilk iş olarak da havaalanlarında görevli polislerimizin göğüslerindeki “Turkey/Hindi” armaları atılıp yerlerine Ayyıldızlı TÜRKİYE arması takılmalıdır.
Türkiye, yukarıda tanımını yaptığımız ölçülerde dış müdahale ve yönlendirmelere açık bir “Muz Cumhuriyeti” olmadığına göre gıyabında yaftalanan “Turkey” yakıştırmasından kurtulabilecek güç ve kudrete sahiptir, öyle olmalıdır. Yazımızın son cümlesi yine araştırmacı yazar ve folklor üstadı Hayrettin İvgin’den olsun:
“Uluslararasında onurunu koruyan devlet, bunları gerçekleştirir. Onurlu olmak böyle hareket etmektir. Yoksa Hindi Cumhuriyeti olarak anılmaya ve söylenmeye devam edilecektir. Ülkemizin adının bir kuş ve kümes hayvanı olarak anılmasına devlet büyükleri izin vermemelidir.”
Aralık 2019