CB Erdoğan,İnce’yi eleştirirken, camide çekilmiş kaç resmin var diye bir soru sordu. Bu soru aslında sadece siyasi mücadeleye nasıl bakıldığını göstermiyor,Erdoğan’ın dini ibadetlere yüklediği anlamı da gösteriyor.
Batı toplumlarında siyasi rekabet asla bu şekilde yapılmaz. Bir adayın camiye/kiliseye gidip gitmemesinden daha önemli olan ülkeyi yönetecek ehliyete sahip olup olmadığıdır. Gelişmiş toplumlar siyasette liyakati ararlar. Kimse kimsenin inancıyla,yaşam biçimiyle,dindarlığının derecesi ile ilgilenmez.
Eğer camiye gitmek tek başına bir ölçü ise o zaman en çok camiye gideni cumhurbaşkanı yapmamız icap eder. Görüldüğü gibi bu mantığın, siyasal gerçeklikle hiçbir alakası yoktur.
Meselenin dini veçhesi de farklı değildir; zira ibadetler insanlar için yapılmaz Allah için yapılır. Muhatap Allah’tır. Camiler fotoğraf çekilecek,reklam yapılacak alanlar değildir. İbadetle reklam birbirinin zıddıdır. İbadet ihlas ve samimiyet ister,reklam ise propagandadır,bir pazarlama biçimidir ve asla dini tarafı yoktur. Reklamlaşan bir ibadet, ibadet olmaktan çıkar bir gösteriş ve aldatma aracına dönüşür. Camide niye fotoğrafın yok demek aslında ibadetlere reklam gözüyle bakmanın bir ifadesidir ve söyleyen için son derece talihsiz bir beyandır.
Kaldı ki din sadece namaz değildir.İslam’ı namaza indirgemek dinin esas fonksiyonunu yok saymaktır. Son yıllarda dinin sosyal yönünü görmezden gelerek namaza indirgeyen yaklaşımların yaygınlaştığını görüyoruz. Özellikle siyasal İslamcıların biraz da gösteri/görünen tarafı olduğu için namazı öne çıkardıklarını görüyoruz. Halbuki din yolsuzluğu,rüşveti,hırsızlığı,zulmü,adaletsizliği de yasaklıyor. Bize adil olmayı,kul hakkı yememeyi,yalan söylememeyi emrediyor.Dinin bu rükünleri namaz kadar önemlidir. Sosyal yönü bakımından da namazdan daha önemlidir. Namaz bireysel bir faaliyetken, diğerleri toplumsal birer faaliyettir. Dolayısıyla siyasetçilerin esas dikkat etmeleri gereken alan burasıdır. Vatandaşla ilgili işlerde namazdan değil,adaletten,kul hakkından,yalan söylemekten,rüşvetten,yolsuzluktan hırsızlıktan sorgulanacağız. Doğru soru, camide resmin var mı sorusu değil,adalet,kul hakkı,rüşvet ve yolsuzluk konusunda nasıl bir fotoğraf verildiğidir. Çünkü, dinin topluma bakan yüzü ile siyasetçilerin topluma bakan yüzü burada buluşmaktadır. Toplum için önemli olan, kimin ne kadar namaz kıldığı değil,ülkeyi nasıl yöneteceği,israfa,yolsuzluğa,adaletsizliğe nasıl çare bulacağıdır.
Bir ibadet Allah’a arzedilmek yerine kullarına arz ediliyorsa artık o ibadet değildir.Bir siyasetçinin bunu söylemesi,dinin nasıl araçsallaştırıldığını gösterir. Türk toplumu tercihlerini liyakat odaklı yapmadığı müddetçe bu tür istismarlar devam edecektir.Üstelik bu dindarlık da değildir.Dindarlık gösterişin zıddıdır.
Erdoğan,Akşener veya İnce, hangisi daha dindar diye bir seçim yapmayacağız. Önümüzde ülke ve milletin biriken devasa sorunları var. Bunların bir kısmı Erdoğan iktidarının yanlış siyasetlerinin bir sonucu,bir kısmı daha önceki dönemlerden devralınan problemler. Bunlar nasıl çözülecek diye bir seçim yapacağız. Bu gerçeği aklımızda tutarak sandığa gidersek sandıktan problem çözen bir iktidar çıkar. Bunu unutarak gidersek adamımızı seçmiş olur ama bu problemlerin de büyümesine katkıda bulunmuş oluruz.