KURDU KURDA KIRDIRMAK
Anadolu Türk Milletinin yarınlarına güvencedir. Nasıl ki ülkü sevdalıları bekamızın güvencesi ise…
İş başa düştüğünde çare gariban Anadolu’dan beklenir. Şehitlerimizin çoğunlukla Anadolu evlatları olmasının nedeni de budur.
Bu yazıma da bir Anadolu atasözüyle başlıyorum. “Ev tosunundan boğa olmaz”. Bu sözün aslı hepinizin malumudur. “Ev Danasından Öküz Olmaz”. Ancak ben mecazi de olsa hiçbir ülkücüyü gölgelemek istemediğimden ufacık bir değişiklik yaptım.
Yoksa koç koçtur, boğa bağadır, kurt da kurttur. Herkes kimin koç, kimin dana olduğunu bilir.
Dolayısıyla koça kuzu dersen iftira atmış, boğaya dana dersen yalan söylemiş olursun.
Önceki Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül bir zamanlar yaptığı bir konuşmada, “…biz Ankara’nın şerrinden Brüksel’in şefaatine sığındık…” mealinde bir ifadede bulunmuştu.
Peki, biz nereye sığınacağız?
Bir seçim oldu 4 ay arayla ve MHP milletvekillerinin yarısını kaybetti.
Kasım seçimi tabanda çok ciddi bir kırılma yarattı. İşin kötüsü kırılma oy kırılmasından öte bilakis gönül kırılmasıdır.
Vitrinde yanağını okşadığı çocuğu, perde arkasında falakaya yatıranlar var ya, işte o misal.
Alkışlamanın da, kutlamanın da, sevmenin de, yermenin de bir ölçüsü var.
Genel Başkan grupta konuşurken, normal bir ifade sonrasında bile ellerini kızartırcasına alkışlayan ve yüzünden gülücükler saçanların başkaca bir platformda böylesine sevecen olduğunu gören olmuş mudur?
Ben şahsen görmedim.
Ve hatta kendi tabanına parmak salladıklarını gördüm.
Ve hatta kendi tabanına had bildirmeye çalıştıklarını gördüm.
Ve hatta kendi tabanına ırak düştüklerini gördüm.
Ve hatta “öz yurdunda garip kendi vatanında parya” muamelesi görenleri savunmadıklarını gördüm.
Ve hatta dün terk ettikleri partide, gelip kraldan öte kralcılık yapmaya çalıştıklarını gördüm.
Akıl baliğ olduğumuz günden beri içinde bulunduğumuz, bir gün bu ülkeyi önce ülkem diyenler yönetecek diye düşler gördüğümüz sevdamız, kurdun kurda kırdırılması noktasına nasıl geldi/getirildi. Ülkücü gençliğe güvenelim ve onlara kötü örnek olmayalım, lütfen!
Her kimin zerre vebali varsa, Rabbim hesabını sorar, hem vallahi hem de billahi.
Es-selam olsun, vesselam olsun, has-kelam olsun önce ben demeyene, tabanın yüzünü güldürene, yetiminin başını okşayana.