Mehmet Şimşek oldukça zeki ve hamleleriyle kendisine yönelen şimşekleri bertaraf edebilen birisi olduğunu bu hafta resmen ispatladı. Şöyle bir iddia ortaya atıldı; “Mehmet Şimşek, üst gelir grubunun vergi borçlarının iptal edilmesi ve tüm yükün orta ile alt gelir grubuna yüklenmesinden duyduğu rahatsızlıktan ötürü istifası etti fakat Cevdet Yılmaz tarafından ikna edilerek kararından vazgeçirtildi.”

Bu aslında yenilir yutulur bir iddia değil; yani diyorlar ki “Külliye üst gelir grubunun yanında; Mehmet Şimşek orta ve alt gelir grubunun yanında.” Hadi canım sen de… Mehmet Şimşek’in ekibi bu iddiayı yalanlayan bir açıklama yaptı. Şimdi zaten bu iddiaya karşı açıklama yapılması iki türlü yorumlanabilir; birincisi “yok böyle bir durum”, ikincisi “hayır efendim ne demek orta ve alt gelir grubunun yanında olmak, biz de üst gelir grubunun yanındayız”.

Yıllardır gelir vergisi dilimlerinin düzeltilmesini yazanların mürekkebi tükendi; söyleyenlerin dilinde tüy bitti. Özellikle bordrolu çalışanların sırtına hemen ikinci veya üçüncü ayda binen vergi yüküyle yılın sonuna doğru maaşlardan çok ciddi miktarda azalma söz konusu olmaktadır. İşçi emeklisinin vaziyeti ise içler acısıdır. Karı koca ikisi birden emekli maaşı geliri olan bir çiftin bile hayatta kalma mücadelesi destanlara konu olacak kadar çetindir.

Velhasıl, vergi borcu silinenlerin konuşulmaması; Mehmet Şimşek’in eleştirilmemesi için yapılan dezenformasyon girişimini esefle kınıyor, pardon takdir ediyorum. Tam bir toplum mühendisliği dehalığı…

***

Türkiye siyasetinde geçen haftalarda demokrasimiz açısından bir güzellik yaşandı. Merkez Parti genel başkanlığını yürüten Prof. Dr. Abdürrahim Karslı, partisini olağanüstü kurultaya götürdü ve genel başkanlığı bıraktığını açıkladı. Yerine, özellikle Türk Milliyetçilerinin yakından takip ettiği Prof. Dr. Pelin Gündeş Bakır genel başkan olarak seçildi. Gelelim meselenin güzelliklerine… Özellikle sağ kulvarda bir genel başkanın feraset gösterip makamını bırakması ender rastlanan bir durumdur. Bu noktada sayın Karslı’yı tebrik ediyorum. Bence meselenin asıl güzel tarafı ise siyasetimize yeniden bir kadın liderin girişidir. Pelin hanım hem başarılı bir akademisyen hem de siyaseti iyi bilen bir politikacıdır. Bu iki özelliğin yan yana gelmesi ise siyasi başarı için yeterli değildir.

Siyasette başarının ilk adımı, adınızla partinin adını bütünleştirmek ve her mecrada dile getirilmesini sağlamaktır. Örnek vererek konuyu daha sonra açmak üzere kapayalım; Fatih Altaylı, hafta başındaki yayınında akademik olarak Pelin hanımın alanına giren bir konuda Pelin hanımın sosyal medyada haklı çıkışını dile getirdi. Fakat çok büyük bir eksikle dile getirdi; partisinden ayrıştırarak yani genel başkanlığına vurgu yapmayarak…

***

Geçtiğimiz günlerde canımı çok sıkan bir olay yaşandı. Olayın başrolünde icraatlarını çoğunlukla takdir ettiğimiz Bolu belediye başkanı Tanju Özcan ve Bolu’da Türk Milliyetçiliğinin sancaktarlığını yapan, dürüstlüğüne kefil olduğumuz, mücadele azmi örnek alınası bir beyefendi olan Zafer Partisi Bolu il başkanı Serdar Çuhadar var.  Öğrendiğimiz kadarıyla, her bilinçli vatandaşın ve özellikle politikacının yapması gereken yürütme üzerindeki denetim vazifesini yerine getiren Serdar Bey’in hukuki açıklamalarına karşın Tanju Bey’in oldukça rahatsız olduğudur. Bu rahatsızlık da gecenin bir yarısı alkolün etkisindeyken Tanju Bey’in Serdar Bey’i arayarak ağza alınması bile mide bulandıran hakaretlerle çirkin bir şekilde tezahür etti. Tanju Bey’in Serdar Bey’den önce özür dilemesi ve akabinde icraatlarının üzerindeki hassas denetimi için kendisine teşekkür etmesi olayın sükûnetle kapanması açısından faydalı olacaktır.