Genç Harbiyeliler yemin ettiler; 20’li yaşlarında pırıl pırıl Türk gençleri… Gerektiğinde canlarını seve seve feda edecek, Cumhuriyet’in ve asil kanlarının şuurunda olan Harbiyelilere kutlu olsun.

Öyle bir ateş çemberindeyiz ki Türk Ordusu’nun zindeliği, niteliği ve subaylarının vatanseverliği, harp sanayimizdeki teknolojik ilerlemeler kadar önemli; hatta ondan daha önemlidir. 15 Temmuz’da darbe alan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ihanet şebekelerinden temizlenmesi ne kadar zormuş, toplumca tecrübe ettik. Yıllar süren aymazlığın, dini gerekçelerle iktidar olanakları kullanılarak devşirilen gücün bedelini yine tüm toplum ödedi. Bugün çevresinde ve kendi içinde başta terör olmak üzre siyasi, sosyal, demografik, ekonomik, ahlaki çokça sorunlarla uğraşan Türkiye’nin bozulmaması gereken en güzide kurumudur, TSK. O, bu iktidarlar gidecektir; ama TSK, Türk milleti, Türk vatanı var oldukça duracaktır.

TSK’nin darbeci ordu statüsünde dereke edilmesini istemeyiz. Uzak-yakın siyasi tarihimizde baş gösteren hadiseler anlaşılır ise görülür olan şudur: askerlerin dâhil olduğu siyasal bunalımlar hiçbir zaman çözülememiş ve sorunlar katmerlenerek artmıştır. 12 Mart, 12 Eylül de böyledir, 28 Şubat da... MHP’nin kurucu lideri Alparslan Türkeş’in darbeler hakkında serdettiği cümleyi Ülkücüler bilir. Keza bugün Ak Parti iktidarından hoşlanmayan akiller, 28 Şubat ve 2007 E-muhtırasının nasıl sonuçlar doğurduğunu fevkiyle analiz eder ve bu partinin palazlanmasında hakkıyla gerekçe sayarlar. Önemlidir, unutmayalım ki Başbuğ Mustafa Kemal’in hassasiyet meselelerinden biri de ordu-siyaset ilişkisi olmuştur. İttihat ve Terakki tecrübesinden mütevellit, ordu-siyaset münasebetinde arada sınır olmasını hayati derecede önemsemiş bir liderdir Mustafa Kemal. Hareket Ordusu Kurmay Başkanı sıfatı haiz, Yüzbaşı rütbesiyle birliklere gönderdiği 1 numaralı ordu emrini okuduysanız kastım anlaşılır. İşte bu sebeple Kurtuluş Savaşı’nın en zor şartlarında Milli Meclis’i idame ettirmesi boşa değildir.

Üst girizgâhlar temel vurgu olsun ve ana konuya geleyim. “Mustafa Kemal’in Askerleri” cümlesinden ne anlaşılıyor? Bağlamım esasta bu… Müsaadenizle fikrimi paylaşayım. Başta not düşmem gerek; ben, bu cümle ile deformasyona uğramış CHP nümayişini ayırırım. Neden mi? Nasıl ki Türk milliyetçiliği herhangi bir partinin tekelinde değilse Kemalizm (Mustafa Kemal’in düşünceleri) de (artık) kimseye inhisar edilemez, “x” bir gruba da ruhsatlandırılamaz. İndimde Mustafa Kemal’e dair her konu ve tecrübe, tarihsel bir bakışla rabıtadır. Günümüzü öyle bakarak âkletmek icap ediyor.

Kastımı açayım biraz: nasıl ki Şam konuşlu Beşinci Ordu'ya bağlı 30. Süvari Alayı, Mustafa Kemal’in askerleridir; 3. Ordu Selanik 2. Redif Tümeni de onun askerleridir. Trablusgarp’ta savaşanlar da Binbaşı Enver ve Kolağası Mustafa Kemal’in askerleriydi. Albay Mustafa Kemal’in askerleri olma şuurunu Çanakkale Cephesi’nde bölük bölük yükselten ya şu 19.Tümen?.. Ateş hattına 300-350 adım uzaklıkta askerinizin yanında kan savaşına tutuşacaksınız ve sizi o halde (Conk Bayırı’nda, Kanlısırt’ta) gören Mehmetçik, askeriniz olmayacak, öyle mi?

Mustafa Kemal’in Askerleri

Devam edelim…

“Mustafa Kemal’in Askerleri” olma şuuru elbette Kurtuluş Mücadelesi ile arşa varır. Nasıl varmasın? Sakarya’da, Büyük Taarruz’da nasıl varmasın?

Vatan kurtaran Başbuğ’un ardından yürüyeceklerine genç teğmenler ant içmiş. Ki onlar Mustafa Kemal’in 20’li yaşlarında gencecik askerleridir, var olsunlar! Mustafa Kemal’in askeri olmak bir şuur işidir. O şuur, Cumhuriyet’e ve Türklüğe sahip çıkmaktır. Türk Devleti’nin kuruluş felsefesine inanmak ve yaşatmak azmidir. Onları anlamak, sevgi ve hissiyatlarını inançları beraberinde alkışlamak lazım gelmez miydi? İğrenç iftiralar, hazımsızlıktan hedef göstermeler ne mene linç aklıdır?

Mustafa Kemal’in askeri olmakla olmamak arasında eğer bir tercih yapılıyorsa herkesin keyfine hoş olsun. Niyet okumayı, imaya tevil gayretkeşliği bir halt belleyerek öküzün altında gergedan yavrusunu aramak; yetkin olmayan, rutubet bağlamış dimağların herzeleri, ishale tutulmuş halleri olsa gerek. Bunun farkına Ak Parti sözcüsü bile varmış, “susun” diyor.

Şu yalap şap kalemşorlar, ülkeyi bölenin ordu olduğu zehabıyla safları pekiştirmek için kraldan çok kralcı kesilmişler. Ak Parti “susun” dese de durmayacaklardır, belli. TSK’nin yaptığı ettiği bir fenalık yok; ama vaziyet almadan olur mu?!. Eski hesapların umuruyla Türk Ordusu’na ilişip “bakın darbe var” diyecekler! Eğer gözünüze mertek sokulmadıysa ülkeyi karpuz gibi ikiye bölenlerin siyasiler olduğunu kabak gibi görürsünüz; ama yok, dert başka, beklentini başka. Başka; ama bu lakırdıların hiçbiri Müslüman’a hayr değil.

Bugün iktidarı seven, sevmeyen herkes, gerçek manada Mustafa Kemal’in tasavvurunu fark eylemekle hayırlı bir iş eder. 20 yaşında TSK ile yeni hemhal olacak gençlerin darbe yapacağına inanmak, hemen çığırtkanlığa vurmak… Güleceğim olmayacak. Bakın darbe umacıları eğer derdiniz iktidar ise iktidara yapacağınız en büyük iyilik manipülasyondan vazgeçmek olur. Biliyorum “bu Ordu, Türklük için savaşacak, şehit olan o uğurda şehit olacak” dememizin sizin için bir anlamı yok. İyi de vaktinde toz kondurmadıklarınızın nasıl vatan sattığını ne çabuk unuttunuz?!. Şaka değil; uzak ihtimal değil; belki yarın bir harbe tutuşacağız. Ermenistan yine kaşınırken, Yunanistan F 35’leri beklerken, Suriye kuzeyi PKK’istan olmuşken yani dünyamız ortadayken o orduda gencecik Teğmen olacak kızımızın namus “gebete”sini ima ile sorguluyorsunuz; edep ya hu! Bunun adına gazetecilik diyorsanız “yuh olsun”…

Elbette asker askerliğini yapacak, siyasetçi de adam gibi memlekete hizmet edecek. Milyon kez dedik; eğer ülkenin kalıcı ayarlarıyla oynarsanız, bu kubbe herkesin tepesine yıkılır. Köşelerinde sallayan babayiğitler de bırak devlet kurtarmayı, bellerine palaska bağlamayı dahi beceremezler. Millet yorgun argın hayat mücadelesi verirken susun da sizi bey zannetsin.

Künyemiz belli, fakat yine beyan olsun: Türk’üm, Türkçüyüm ve ben, Türk’ün yüzünü gönenç eden Mustafa Kemal’in elbette askeriyim!