Seçim sonuçları ile ilgili bir sürü analiz yapıldı. Muhalefetin, özellikle İYİ partinin niçin beklenen oyu alamadığına dair bir sürü yorum yapıldı. Bizde yaptık,kendi cephemizde gördüklerimizi ifade etmeye çalıştık.
Bugün ortaya çıkan sonuçlara başka bir cepheden bakmaya çalışacağım. Maalesef, olaylara hep ideolojik akılla yaklaşıyoruz. Oysa tarihi dönemeçlerde, kritik eşiklerde stratejik akılla hareket etmek gerekir.
İYİ partinin beklenen oyu alamayışının nedenlerinden biri de stratejik akıl yokluğudur. Akşener,sadece ülkücülerin oyu ile iktidar olunamayacağını gördüğü için merkeze açık bir parti kurmak istedi. Böylece yeni oy depolarına ulaşmak, Türk Milliyetçilerini sıkıştıkları dar alanın dışına çıkarmak mümkün olacaktı. Tarihi şartlar bazen kavga ettiklerinizle bile sizi bir araya gelmeye mecbur bırakabilir.
Kurtuluş savaşında Atatürk bunu yaptı,stratejik akılla hareket etti, herkesi milli mücadelenin arkasına almaya çalıştı.Başarılı da oldu,her gruptan insanı milli mücadelenin arkasına aldı. Vatanın kaderinin söz konusu olduğu bir süreçte dar kadroculuk yapmadı. Yapsaydı muhtemelen mücadele daha başlamadan bitecek, belki de bugün çok farklı bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık.
Aradan yıllar geçtikten sonra Erdoğan'ın yaptığı da aynıdır. Fazilet Parti'sinden ayrılırken -milli görüş gömleğini- çıkardığını, herhangi bir ideolojik gömlek giymediğini söyledi. Kadrosunu seçerken de milli görüşçülerle sınırlı kalmadı,partiyi herkese açtı ama yetkiyi her zaman kendi elinde bulundurdu. Erdoğan'ın attığı her adımda Mustafa Kemal'in bir taklidini görmek mümkün. Buna Kemalizm'i yıkmak için yine Kemalizm'i taklit etmek denebilir.
Erdoğan'ın bu tavrı kendi kitlesinde yadırganmadı,arkadaşları ve milli görüşçüler onu anladılar. Onun milli görüş gömleğini çıkarma iddiasını taktiksel bir manevra olarak gördüler ve sonuna kadar destek oldular.
Akşener'in yapmak istediği de farklı değildi, ülkenin içinden geçtiği durumdan kurtarılması için Türk Milliyetçilerinin dışındaki kitlelere de ihtiyaç vardı. Kendi milliyetçi kimliğinin ülkücüleri tatmin edeceğine,kendisini anlayabileceklerini düşünüyordu. Ama öyle olmadı,ideolojik hassasiyetler baskın geldi, dirençler merkez partisi olma yolunu kapattı. İdeolojik akıl,stratejik aklın önüne geçmiş, Akşener'in projesi bizzat ona destek vermesi gerekenler tarafından akamete uğratılmıştı.Bugün hala sağda solda ülkücüler harcandı diye vaveyla edenler bu gerçeğin göstergesidir.42 milletvekilinin 37 si ülkücü gelenekten gelen bir partide ülkücüler nasıl harcandı sorusunun bile sorulmaması -dar kadroculuğun,küçük düşünmenin- bir hareketi hangi noktaya getirdiğini göstermektedir. Projenin tutmamasında kullanılan dilin de büyük etkisi olduğunu ayrıca not etmek gerekir.
Türkiye, yeni bir siyasete adım atmak, mevcut olanı değiştirmek istiyorsa önce kafaların değişmesi gerekiyor. Ya biz bize yeteriz diyerek oturup büyük büyük laflarla kendimizi tatmin edeceğiz, yahut milletin karşısına onu arkamıza alacak bir proje ile çıkacağız. Başka çıkış yolu yok.