Bir ilmihalcinin bir tv yayınında İslam dinini referans alarak yani İslam dini adına konuşarak “Türkçülük haramdır” sözleri üzerine toplumumuzdan bu sözlerin sahibine çok yoğun tepkiler oldu ve toplumumuzda aslında sanıldığından daha yüksek bir Türklük bilinci olduğu görüldü.

En azından benim sosyal medya hesaplarımda ekli olan kitlede bu durum açıklıkla görülüyor.

Yanlız ortada açıklığa kavuşması gereken bir konu var galiba.

Türklük bir ırkı mı ifade eder yoksa Türk coğrafyasındaki yaşayan halkların toplamının adımıdır?

Türklük bir ırkı ifade eder.

Bir toplumun adının ırkla izah edilmesi o toplumun ırkçı olması anlamına gelmez, tabii ırkçılıktan ne anladığınızla da ilgili bir durumdur bu.

Eğer mensubu olduğunuz ırkı başka ırklardan üstün görüyorsanız, mensubiyetinizden dolayı başka ırklara düşmanlık yapıyorsanız ve besliyorsanız ırk olarak başka ırkları sömürüyorsanız bir anlamda ırkçısınız.

Fakat Mehmet Akif’in istiklal marşımızda yazdığı gibi mensubu olduğunuz ırkın mutluluğunu, bağımsızlığını, geleceğini, birlikteliğini, amaçlıyorsanız gene ırkçısınız bu anlamda, Atatürk İstiklal Marşını kabul eden birinci meclisin tüm milletvekilleri Akif’in kendisi hepsi ve daha fazlası ırkçı idi.

İstiklal Marşımızı bir yerde görüp okuyup duyup tüyleri diken diken ve ağlamaklı olan 10 kıtayı ezbere okuyan bizler de o anlamda ırkçıyız.

Atatürk’ün “Türk Milleti” tanımına her Türk katılır şöyle diyor “Türkiye Cumhuriyetini kuran halka Türk milleti denir”

Bu tanım bir kapsayıcılığı ifade eder ve bizimle birlikte kendisini Türk milletinden sayan Çerkezlerle, Kürtlerle, Boşnaklarla, Çingenelerle, Rumlarla, Yahudilerle, Araplarla aynı milletten sayılmak, ad olarak başat unsur olmak, biz Türklere ancak şeref ve gurur verir.

Birde Türk milletinin tarihini Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra başlatmak isteyen hakikaten çok aptalca bir görüş sahibi meczuplar da var.

Konuşmaya bile değmez ama hiç bir ağacın dallardan başlayamayacağı hiç bir binanın orta katlarından başlayamayacağını göremeyecek kadar kör bir fikir olduğunu da belirtmek gerekir.

Ne kadar Türk’üz?

Türkler dünya sahnesine Orta Asya’da çıktı. Zamanların, iklimlerin, koşulların gereği binlerce yıldır Orta Asya’dan batıya doğru göç ediyorlar, bu göç halen devam ediyor.

Yaşanan bu göç faaliyetinin sadece son 20-30 yılı kısmen uçakla yapıldı. Binlerce yıldır yaya, atla, kağnı arabasıyla, kamyonla, otobüsle dura kalka bir göç yaşandı ve uzun olan bu yolda tabiî ki yerli halklarla birliktelikler sağlandı, kültürler alışverişleri yaşandı, akrabalıklar oluşturuldu, bazen kavga da edilse de genelde bir barış ikliminde gerçekleşti.

Türk ırkının batıya doğru geçtiği topraklarda yaşayan insanlarla iyi ilişki kurmasının sebebi Orta Asya’da kurmuş olduğu medeniyet ve uygarlık ile ilgilidir.

Orhun yazıtları incelendiğinde ve zamanın devlet yönetimlerine kanunlarına bakıldığında, devletlerini yaşamlarını “Adalet” üstüne kurdukları görülüyor ve bu durum Türkleri yaşadıkları tüm komşu halklardan öne çıkarıyor.

Türklerin Orta Asya’dan Avrupa’nın ortasına kadar ilerlemesinin sebepleri her ne kadar teşkilatçı ve savaşçı kimlikleri sayılsa da asıl önemli varlıkları yaşamlarındaki ve yönetimlerindeki adalet anlayışıdır.

Emperyalist Avrupa milletlerinin veya Amerika’daki beyazların ırkçılığı farklı bir sosyolojidir sömürüye, aşağılamaya, yok saymaya dönüktür.

Bizim anladığımız ırk anlayışı ise koruyucu, kollayıcı, adalet götürücü, birleştirici, geliştirici anlayıştır.