Sovyetler tarafından Orta Asya ismi verilen bölge, tarihte Ulu Türkistan denilen coğrafyanın batısını ve kuzeyini oluşturuyor. Uygurların ekseriyeti teşkil ettiği Doğu Türkistan Çin’e; Özbek, Türkmen, Tacik ve Hazara Türklerinin yaşadığı Güney Türkistan Afganistan’a; Batı Horasan İran’a bağlı. İşgal altındaki her üç coğrafyada demografik tehdit altında.

Doğu Türkistan’ın doğusunda ve başta Urumçi olmak üzere metropollerde Çinli nüfus Türkleri aşmış durumda. Batı Horasan’ı oluşturan İran’ın dört eyaletinin sadece birinde ve en küçüğünde Türkler en kalabalık halk. Birinde ikinci diğer ikisinde üçüncü en kalabalık etnik grup. Türkler hiçbir eyalette çoğunlukta değiller.

Afganistan’ın kuzeyini oluşturan Güney Türkistan’da demografi şimdilik tehlike arz etmiyor. Güney Türkistan’ın doğusunda Tacikler, orta kesiminde Özbekler, batısında Türkmenler ve güneyinde Hazaralar baskın çoğunluğu oluşturuyor. Bununla birlikte ülkede Peştuların nüfusa oranı artarken Türklerin azalıyor. Bu değişimin en önemli nedenleri Peştularda çok eşliliğin ve kadın başına doğum oranının yüksek olması ve Türk gençlerinin işsizlik ve Taliban’ın baskıları nedeniyle yurtdışına yönelmesi. (Bizim Afgan dediklerimizin büyük çoğunluğu Türk) SSCB işgali bittiğinde nüfusun üçte birini oluşturan Peştular sadece otuz yılda %40’ı aştılar.

Taliban geçen yıl Türkistan’ı derinden etkileyecek Kuştepe Su Kanalı projesini başlattı. Kanal ile Amuderya nehrinden su çekilerek Güney Türkistan’da hiç sulanmamış bir milyon hektardan geniş topraklar (yaklaşık Urfa ve Mardin’de sulanan arazilerin toplamı kadar) sulanacak. Bu proje tamamlandığında çok fakir olan ve bu nedenle sürekli göç veren Güney Türkistan zenginleşecek. Fakat proje, çözülmesi çok zor olan problemlerin doğmasına yol açacak.

Amuderya veya diğer ismiyle Ceyhun nehri Türkistan ile Hindistan’ın doğal sınırı olarak kabul edilen Hindikuş dağlarından doğuyor. Güney Türkistan’ı yani Kuzey Afganistan’ı güneyden kuzeye kat ettikten sonra, önce Afganistan-Tacikistan sonra Özbekistan-Türkmenistan sınırını oluşturarak Aral gölüne dökülüyor. Tacikistan kanalın kuzeyinde kaldığından projeden etkilenmeyecek. Ama Amuderya’nın sularıyla arazilerinin %95’inden fazlasını sulayan Türkmenistan’la %50’den fazlasını sulayan Özbekistan derinden etkilenecek. Takriben 20 milyon Türk bu proje nedeniyle su kıtlığı yaşayacak. Dünyanın en büyük çevre felaketlerinden birini yaşayan Aral gölüne gelen su miktarı çok azalacağından felaket daha da büyüyecek.

Taliban projeyi öz kaynaklarıyla gerçekleştirdiğinden beton kullanamıyor. Yani 285 kilometre uzunluğunda ki kanal bin yıl önceki usullerle inşa ediliyor. Dolayısıyla kanala alınan suyun bir kısmı toprağa karışacak. Yani Özbekistan ve Türkmenistan’a akan su hacmi kullanılandan daha fazla azalacak. Taliban yetkilileri bu yöntemi kullanarak yer altı sularını zenginleştireceklerini iddia ediyorlar.

Güney Türkistanlılar kanalın yapılması dolayısıyla hem memnun hem de söylentiler nedeniyle tedirginler. Zira sulanacak toprakların büyük kısmı daha önce tarım yapılmadığından kamuya ait. Kamuya ait topraklara Peştuların yerleştireceği iddia ediliyor. Bu olursa demografi değişeceği gibi refah artışından Türkler değil Peştular yararlanacak.

Bölgeye Peştuların yerleştirileceği iddiasını ciddiye almak lazım. Zira Taliban daha öncede başarısızlıkla sonuçlansa da benzer girişimlerde bulundu. Peştuların yaşadığı bölgelerde nüfus yoğunluğunun artması problemiyle karşı karşıya olunması bu iddianın gerçeğe dayanma ihtimalini güçlendiriyor.

Taliban Peştu ağırlıklı bir grup. Ülkenin kuzeyindeki Türklere güvenemiyorlar. Kuzey sınırlarına Peştuların yerleştirilmesinin egemenliklerinin devamını kolaylaştıracağı kanaatindeler. Zira Taliban’ın bütün gayretlerine rağmen Türklerden Taliban’a katılım çok çok az. Türkler hem Hikmetyar’ın hem de Taliban’ın önceki iktidarında Peştulara muhaliftiler. Her fırsatta başkaldırdılar. Bazen kuzeyde devlet kurdular bazen Kabil’de hakimiyeti ele geçirdiler. Ama bir devletin desteğinden yoksun olduklarından kazanımlarını koruyamadılar. Taliban başarılı oldu zira Pakistan ve Çin tarafından desteklendi.

Özbekistan ve Türkmenistan, Amuderya’nın sularının paylaşımı konusunu görüşmek için Taliban’a defalarca davette bulundular. Neticede sınır aşan nehirlerle ilgili uluslararası kurallar var. Taliban bu kurallara uymak zorunda. Ama bunu kabul etmiyorlar. ‘’Kuranda nehir sularının paylaşımıyla ilgili ayet yok. Peygamberimiz bu konuda bir söz söylememiş. Dolayısıyla nehir bize ait, istediğimiz gibi kullanırız’’ diyorlar.

Aslında bir araya gelinse Özbekistan ve özellikle Türkmenistan kanalın beton maliyetini karşılamaya dahi razılar. Kanal betondan yapılsa sınırın öbür tarafına gidecek su miktarı en az %30 artacak yani sorun küçülecek. Taliban’ın görüşmek istememesinin bir nedeni de Türk devletlerinin bölgeye Peştuların yerleştirilmesini gündeme getirme ihtimalleri. Türk devletleri bu ihtimalden son derece rahatsızlar. Çünkü zaten kanal nedeniyle su miktarı azalacak yani işsizlik artacak. Buna ilaveten güneyden göçmen gelmeye devam ederse çok zorlanacaklar.

Süreç iyi yönetilirse, yani Taliban Türk devletleriyle iş birliği yaparsa, Güney Türkistan’ın Orta Asya devletleriyle entegre olmasını, Türklerin zenginleşmesini ve dolayısıyla Afganistan’dan Türk göçünün azalmasını sağlarız. İş birliği tesis edilmezse ve sulanacak topraklara Peştular yerleştirilirse hem Afganistan’la Türk devletleri arasında hem de Güney Türkistan’da Türklerle Peştular arasında gerilim yükselir. Peştu yerleşimi olmazsa bu sefer sınırın iki tarafındaki Türkler suyun paylaşımı nedeniyle zaman zaman karşı karşıya gelecektir. Bu gerilim iyi yönetilmezse sıcak çatışmalara yol açabilir. Zira Orta Asya’da su, petrolden değerlidir.

Görevin cumhurbaşkanımıza düşüğünü düşünüyorum. Sorun yaşayan hatta çatışan birçok ülkenin uzlaşmasını sağlayan Tayyip Bey bu konuya da el atmalı. Kanaatime göre bütün devletler haklı olarak Taliban’dan uzak duruyorlar. Maalesef bizim böyle bir lüksümüz yok. Türk dünyasının bu problemi büyümeden, kangrene dönüşmeden çözülmeli.