İnsanları hasımlaştıran, kamplaştıran düşmanlaştıran hiç bir siyaset meşru değildir. Siyasetle şiddet bir arada yürümez. Biri varsa öteki yoktur.
İnsanları hasımlaştıran, kamplaştıran düşmanlaştıran hiç bir siyaset meşru değildir. Siyasetle şiddet bir arada yürümez. Biri varsa öteki yoktur.
Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş'in alçakça öldürülmesinin yankıları sürüyor.Ateş geride yetim iki yavru bıraktı. Bu cinayete üzülmek için illa milliyetçi olmaya gerek yok, birazcık insan olmak kafi.
Herkes MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin grup toplantısında bu konu ile ilgili ne söyleyeceğini merak ediyordu.
Bir parti liderine yakışan, bu tür olayları kime karşı yapılırsa yapılsın, kim tarafından işlenirse işlensin kınamak, faillerinin cezalandırılmasını istemektir.
Bahçeli'den de beklenen buydu. Ama Bahçeli cenazeye sahip çıkmadı. Tam tersine "Önümüzü kesmek için pusu kuranlar yine olacaktır, bu doğaldır. Fakat kimse sabrımızı yanlışa yorumlamasın. Hiç kimse suskunluğumuzun asaletinden cesaret almaya kalkışmasın" diyerek tehdit diline devam etti.
MHP geleneğinde hiç bir faaliyet genel başkandan bağımsız düşünülemez. Gülmek ve ağlamak bile liderin onayına bağlıdır. "lider eleştirilmez" demek aslında lidere bir nevi tanrılık elbisesi giydirmektir.Sadece kutsal olan, Allah'a ait olan eleştirilmez. Çünkü onun üzerinde onu denetleyecek veya yanlışlayacak daha üst bir irade yoktur. Lider eleştirilmez demek de aslında bu demektir.
Şimdi ne yapalım? ortada gencecik bir insanın ölüsü dururken "Lider eleştirilmez "diyerek onun egosuna bir insan hayatını feda mı edelim? Zaten feda ede ede bu noktaya gelmedik mi?
Bu şiddet kültürü, bu düşmanlaştıran politik dil devam ettikçe bu tür olaylar da devam edecektir. Bahçeli istese bu olay olmayabilir, Sinan Ateş bugün aramızda olurdu. Daha önce gazetecilere, siyasetçilere -sırf Bahçeli'yi eleştiriyorlar- diye saldırılar oldu. Selçuk Özdağ evinin önünde saldırıya uğradı. Gazeteci Yavuz Selim Demirağ, Orhan Kuloğlu saldırıya uğradılar. Ülkü Ocakları eski genel başkanları Alaattin Aldemir ile Suat Başaran saldırıya uğradılar. Bahçeli bunların hiç birini kınamadı.Aksine Selçuk Özdağ için "kendi kendini dövdürmüştür" dedi. Sinan Ateş ölmeseydi muhtemelen onun için de "şöhret olmak için kendi kendini vurdurdu" diyecekti. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı, Ateş'e korku vermek isteyenler onu öldürerek bütün hesapları alt üst ettiler.
Bugün Türkiye eski Türkiye değil. Geçmişin şablonları ile bugünkü Türkiye'nin sorunları çözülemez. Savaş şartlarında yaşamıyoruz. Hiç bir fani hatasız veya mükemmel değildir. Elli yıl öncenin "lider eleştirilmez" sözünün bugün hiç bir değeri yoktur. Üstelik bu inançlarımızla da bağdaşmaz. Bu retorik,tabanı susturmak, onu tek kişi üzerinden gütmek içindir.
Bu tip olaylara kayıtsız kalmak "milliyetçi-lik nefret"i körüklemeye neden olur. Nitekim bazı çevrelerin milliyetçiliğe mesafeli olmalarının nedeni budur. Kendi tabanını korku ve tehdit kültürü ile yönetmek onlara düşman muamelesi yapmaktır.Milliyetçilik, Bahçeli ve kadrosunun hegemonyasından kurtulup,özgürleşmedikçe kendini zenginleştiremez.Türkiye'nin ciddi, demokrat ve sivil bir milliyetçiliğe ekmek ve su kadar ihtiyacı var.