Kaç gündür Teğmenlerin mezuniyet töreninde‘ yaptıkları yemin konuşuluyor.
Bunun spontane mi yoksa organize mi olduğunu şimdilik söylemek mümkün değil.Son yıllara kadar bu metnin okunduğu bir süre önce kaldırıldığı ifade ediliyor. Okunan metinde demokrasiye, hukuka aykırı bir ifade olmadığı gibi bir meydan okuma da yok. Bazılarını rahatsız eden içeriğinde Mustafa Kemal isminin yer alması.
Şayet yemin metninde Mustafa ‘Kemal yerine başka bir isim mesela Erdoğan veya Abdülhamit olsaydı bu kadar patırtı da olmayacaktı.
Nitekim geçmişte bunun birçok örneğine tanık olduk;Anıtkabir’de Erdoğan lehine defalarca slogan atıldı. Kimse kültürümüzde kabir ziyaretlerinde bağırıp çağırmak, siyasi slogan atmak yok demedi. Tam tersine alkışlayanlar sloogan bizden yanaysa meşrudur tavrı takınanlar oldu.
Atatürk karşıtlıklarının sebebi belli; Ona iki grup tepki gösteriyor, bir, Kürtçüler, bölücüler, daha doğrusu Sevr’i diriltmek isteyenler, Lozan’da umduklarını bulamayanlar. Atatürk onların hayallerini yok etti, heveslerini kursaklarında bıraktı, şimdi intikam alıyorlar. İki :bir kısım tarikat/ cemaat mensubu…
Bunların bir çoğu dini kurum olma vasfını kaybeden, şirketleşen yapılar. Başlarında olup, ekmeğini kendi alın teriyle kazanan neredeyse hiç kimse yok, çoğu müridandan besleniyor. Mustafa Kemal bunların tarikatlarını değil ama şirketlerini kapattı. Tabiatıyla kurunun yanında yaşta yandı. Düşmanlıkları bundan kaynaklanıyor,onu aşmadıkça rahat edemeyeceklerini düşünüyorlar.
Tarikatların bozulması sedece bugünün meselesi değil, Ahmet Yesevi bundan tam 950 yıl önce bir şiirinde şöyle diyor:
Başına sarık sarar,
Kendine mürit arar,
İlmi yok neye yarar,
Ahir zaman şeyhleri.
Tarikatlardaki bozulmayı görmeden niye kapatıldılar diye Mustafa Kemal’i yargılamak çok doğru değil, bazılarının bugün çok daha kötü durumda olduklarına şüphe yok.
Zinadan yakalanan şeyhin yadırganmadığı bir ülkede ne bir dini şuurdan, ne de tarikatların doğru bir zeminde yürüdüğünden bahsedilebilir.
Elbette genelleme yapmıyorum,bu ülkede her zaman gerçek veliler,Allah adamları olmuştur, olacaktır. Onlar dünyaya tamah etmedikleri gibi şöhretten de kaçmışlardır.
Teğmenlerin yemininden bir rejim meselesi çıkarmak, mevcut parti siyasetine teslim bir ordu istemektir. Asker,sivil iradenin emrinde olacak ama asla bir partinin askeri de olmayacaktır. Yeminde de zaten demokratik, laik, hukuk devletine - bağlılık- vurgulanıyor.
Diğer taraftan askerin Atatürk algısı ile karşı siyasetçilerin Atatürk algısı bir değil.Değerli bilim adamı Nuri Civelek’in ifadesiyle;Genç teğmenler için M. Kemal siyasi bir figür değil, manevi başkomutandır.
Karşı siyasetçiler için ise siyasi bir semboldür. Olaya karşıtların penceresinden bakılırsa büyük hata edilir. Askere askerin algısı ile bakılır.Unutmayalım ki,şu veya bu tarikat/ cemaatten olup da mezun olanlar da var.
Zaten dokuz yüz mezundan sadece iki yüz tanesi bu gösteriye katılmıştır. Bu, bir tuzağa çekme, genç teğmenleri tasfiye operasyonu da olabilir. Aceleci hükümler bizi yanıltabilir.
Millette hangi renkler varsa ordusunda da o renkler olacaktır. Önemli olan askerde ideolojik parçalanmaların olmamasıdır.
Eskiden de kısmen vardı, mevcut iktidar siyasi kültürümüzü askerliğin içine ihraç ettiği için bugün de var. Doğru olan; siyasetin ordudan, ordunun siyasetten el çekmesidir.