Bir ülkeyi bir arada tutan dil birliğidir.

Günümüzde sınırlar dillere göre çiziliyor. Yer isimleri üzerinden, sahiplik iddiaları belirleniyor. Daha açık bir ifadeyle bir bölgede hangi dil konuşuluyorsa, oranın o dil topluluğuna ait olduğu varsayılıyor. Dil, tapu senedidir. Bir bölgede Türkçeyi kaybetmek aslında o bölgeyi kaybetmektir.

PKK ve türevlerinin en çok üzerinde durdukları konu -bölgede Türkçeyi- konuşulamaz hale getirmek. Onun için DEM Partili belediyeler arka arkaya Türkçe isimleri değiştirerek bölgenin tapu senedinde tahrifat yapmaya çalışıyorlar. Bunun son örneği DEM Partili Silvan belediyesi. Belediye meclisi Silvan'daki 1.Kılıçarslan Meydanı'nın adını Rindexan olarak değiştirdi. Rindexan, 1926 Sason İsyanının Lideri Mehmede Aliye Yunus'un kızı.  Belediye Meclisi bu kararı ile bir isyancının kızını göğsünü Haçlı Seferlerine siper eden 1.Kılıçarslan'a tercih ettiğini gösterdi. Bu aynı zamanda Türk tarihinin kahramanlarını reddetmek anlamına geliyor.

DEM'in diğer belediyeleri de benzer tasarruflarda bulunuyorlar. Amaç, bölgede Türk'ü ve Türklüğü hatırlatan her şeyi silmek. Millet inşa etmek isteyenler hem gelenekleri yeniden yorumlar hem de tarihi değiştirirler. PKK ve uzantıları gözümüzün önünde bölgeden Türklüğü kovuyorlar. Daha önce Selahattin Demirtaş, Cuma Çiçek isimli yandaşı bir yazara röportaj verirken " millet inşa ediyoruz" demişti. Bu hamlelerin hepsi aynı milletin aynı dinin çocuklarını birbirine yabancılaştırmak ve koparmak için yapılıyor.

Ne yazık ki, duruma vaziyet etmesi gerekenler de bu ihaneti seyrediyor. Şaşırtıcı olan, hainin hainliği değil, onun karşısında olması gerekenlerin suskunluğudur. Susmak, bu işgale destek olmaktan farksızdır.

Daha birkaç gün önce Kerkük'e yeni bir vali atandı. Vali'nin ilk icraatı Türkçeyi yasaklamak oldu.

Bugün alık nazarlarla seyredilen bu durum yarın parçalanmaya dönüşür, çünkü Türkçeyi kovmak orada devletin egemenliğini kovmaktır.

AKP'nin bu konuda bir hassasiyeti olduğunu sanmıyorum. MHP ile ittifakını MHP'ye benzemek olarak değerlendirenler oldu. Oysa bu analiz doğru değil. MHP'nin bu dil işgaline tepki göstermesi gerekirdi. Hatırlayın, bundan 15 yıl önce Fethiye'nin MHP'li Belediye başkanı Behçet Saatçi, Türkçenin önemini anlatmak için bir bayram afişinde Kürtçe bir cümle kullanmıştı. MHP yönetimi, Türkçenin önemine dikkat çeken bu afişteki masum bir ifadeyi bile affetmedi, Behçet Saatçi MHP'den ihraç edildi. Aynı MHP, bugün Saatçi'nin afişi ile mukayese edilmeyecek hamleler karşısında susuyor. Bu belediye başkanını ve meclisini aynı gün kapı önüne koymak varken, sükutu tercih ediyor. Yandaş basının MHP'ye benzedik ifadelerine rağmen belli ki asıl kendisi olmaktan çıkıp AKP'ye benzeyen MHP.

Halbuki Türk milliyetçileri bu ülkenin sigortasıydı, değil mi?

MHP yönetimi giderek bu ülkenin sigortası olmaktan çıkıyor. Hiçbir hassasiyeti dikkate alınmayan bir partinin iktidara karşılıksız yamanmasını anlamak mümkün değil. Bahçeli, Genel Seçimlerde HDP'nin kapatılması için nerdeyse gırtlağını patlatıyordu. DEM Parti kuruldu, HDP'nin tabelasından başka bir şeyi kalmadı. Şimdi aynı misyonu, aynı ihaneti, aynı kışkırtıcılığı DEMP yapıyor. Seçim dönemi milliyetçiliği ile bu ülkenin hiçbir menfaati korunamaz. İYİ Parti, Zafer Partisi bu ihanete kayıtsız kalmamalı. Ümit Özdağ, bu konuyu kamuoyuna taşıdı, İYİ partide aynı duyarlılığı göstermeli, meselenin üzerine gitmelidir. Unutmayalım ki, Diline, tarihine sahip çıkamayan, vatanına, milletine, devletine, namusuna sahip çıkamaz. Hadi, partiler uykuda, ya yargı, onlar niye susuyor?