Yeni bir anayasa ile ne istediklerini sonunda açıkladılar.
CB sayın Recep Erdoğan, yeni anayasanın "milletin çeşitliliğini ve zenginliğini yansıtan bir anayasa" olması gerektiğini söyledi.
Anahtar kelime çeşitlilik ve zenginlik.
Bunu nasıl yansıtacaksınız? Hem tek millet, tek dil, tek vatan, tek devlet, tek bayrak deyip hem de çeşitlilikten bahsetmek bunların hepsini silip atmak demektir. Ya tek millet olursunuz ya da çeşitlilik adı altında kabileleşirsiniz.
Çeşitliliğin -bütünlükten- milli devletten vazgeçmekten başka izahı yoktur.
Bu yeni bir durum değil, Sn. Recep Erdoğan Oslo ve Çözüm süreçlerinde de bunu başka kelime ve kavramlarla ifade etmiş; "Osmanlı'da da Lazistan, Kürdistan vardı" demişti. Şimdi aynı kelimeleri -çeşitlilik- adı altında dillendiriyor.
Mevcut Anayasa bir darbe anayasası değil, çok küçük bir kısmı hariç Erdoğan anayasası. Yirmi bir yıl boyunca anayasa Erdoğan'ın istek ve taleplerine göre defalarca değiştirildi. Değiştirilemeyen maddeleri hariç neredeyse bütün anayasa revize edildi. Geriye bu ülkenin dili, vatandaşlık tanımı, rejimi, bayrağı ve ülke ve milletiyle bölünmez bütünlüğü kaldı. Bir parti veya kişi anayasayı değiştirmek istiyorsa artık bu milletin dilini, bayrağını, üniter yapısını, ülke ve millet olarak bölünmez bütünlüğünü değiştirmek istiyor demektir. Bunun başka bir izahı yoktur. Milletin çeşitliliği bir anayasaya başka türlü nasıl yansıtılır?
Sn. Erdoğan'ın bu sözlerinden sonra mevcut sığınmacı politikasının bir defa daha değerlendirilmesi gerekir. Yoksa bunca sığınmacı, bu -çeşitlilik ve zenginliğe- haklılık kazandırmak, milletin içinde yeni milletler inşası için miydi?
Bunun masum, hedefsiz ve amaçsız bir nüfus hareketi olduğunu söylemek çok zor. Daha şimdiden bu gruplar sağda solda bir araya gelerek demokrasi karşıtı gösteri yapabiliyorlar. Bu ülkenin siyasi yapısını değiştirmeye çalışıyorlar. "Yaşasın Şeriat "sloganlarıyla şeriatın karşısında olduğu totaliter bir yönetim çağrısı yapabiliyorlar. Şankıti, Cabiri gibi Müslüman düşünürler İslam'a uygun bir yönetimin yüzde doksanının demokrasi olduğunu söylüyorlar. Sokağa sürülenler ise, insanı metalaştıran otokrat bir yönetim ve İslam'ı birkaç ceza hükmüne hapsetmeyi Şeriat sanıyorlar. Bu İslam'ın karşısına cehaletin, geleneksel din anlayışının, yozlaşmış tarikat/cemaat anlayışının çıkarılmasıdır. Onun için Müslüman dünyanın esas sorunu ekonomik veya siyasi değil teolojiktir diyenler doğru söylüyorlar.
Erdoğan'ın bu ifadeleri önümüzdeki günlerin en önemli tartışma konularından birinin yeni anayasa olacağını gösteriyor. Bu tarz bir anayasayı HDP'ye yakın akademisyenler de savunuyor. Mesela Vahap Coşkun "Kürt Sorununun Anayasal Boyutu" isimli kitabında tam da bu görüşleri savunur.
1978'de İspanyollar da çeşitliliği anayasaya taşımak adı altında bir anayasa yaptılar. Ulus devletten Federalizme geçtiler. Bununla İspanya'nın daha bütünleşeceğini umdular. Ama tam tersi oldu, İspanya giderek kabileleşti. Bugün artık bütünleşmiş bir İspanyol milleti yok, Milliyetlerden oluşan ve ikide bir ayrılma referandumlarının yapıldığı parçalı ve önünü göremeyen bir İspanya var.
Böyle bir düzenleme meclise gelirse ne olur? Yeşil Sol tam kadro destek verir. DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan uzun süredir benzer görüşleri dillendirip nöbetçi HDP gibi davranıyor. Çözüm sürecine CHP'li 22 milletvekili basın toplantısı düzenleyerek destek olmuştu. CHP yine fire verir. Milli görüş geleneğinin büyük kısmı milli devlete karşı. Geriye MHP ile İYİ Parti kalıyor. İYİ Parti böyle bir teşebbüse destek olmaz, MHP tabanı da bunu kabullenmez. Ama Bay Bahçeli ne yapar, kestirmek kolay değil. Eğer muhalefet Yerel Seçimlerden de yenilgi ile çıkarsa o motivasyonla AKP bir kabileleşme anayasasını milletin önüne getirir ve bu ülkede Türk milleti diye bir şey kalmaz. Bu kadar Arap, Afganlı boşuna mı transfer edildi? Bunu durdurmanın yolu muhalefetin yerel seçimleri kazanıp frene basmasıdır.